Süleymaniye, Ýstanbul'umuzun kalbidir. Baþta Süleymaniye Camii ve etrafýnda tuttuðu büyük yerleþkesiyle, Ýstanbul Üniversitesi binasýyla, çarþýlarý, lonca geleneðini neredeyse 80'lere kadar sürdüren esnafý, "Türk Ýstanbul"a has mimarisi, yine 80'lerde dahi devam eden mahalle kültürü ile, doðumevi, kütüphaneleri, kuru fasulyecileri, darüzziyafesi, fildamýyla, bakýrcýlarý, kaþýkçýlarý, bezcileri, zücaciyesiyle, canlý bir zaman tüneli gibidir...
Abidelerin içinden akýp geçen modern hayat, sanki canlý, kalbi atan bir açýk hava müzesinde gezindiðinizi hissettirir size. Bir zamanlar padiþahlarýn, þehzadelerin, vezir-i azamlarýn, þeyhülislamlarýn, mimarbaþýlarýn, hattatlarýn, mühendislerin gezindiði bu baþkentin kalbi olduðu her halinden belli mýntýka, ilim, bilim, irfan, hikmet merkeziydi... Öyle zannederim ki Yahya Kemal Beyatlý, onun bu diðer Ýstanbul mahalleleriyle kýyaslanamayacak asudeliðinin, en son tanýklarýndandýr... Süleymaniye'de Bayram Namazý adlý meþhur þiirinde söylediði gibidir:
"Artarak gönlümün aydýnlýðý her saniyede
Bir mehâbetli sabah oldu Süleymâniye`de
Kendi gök kubbemiz altýnda bu bayram saati,
Dokuz asrýnda bütün halký, bütün memleketi
Yer yer aksettiriyor mavileþen manzaradan...'
Bir gök dürbünü gibi bakan gözleriyle þair; akan asýrlarý, fütuhat ruhunu ve ilayi kelimetullah gayesiyle Doðu'dan Batý'ya akan bir milletin varoluþ macerasýný, o bayram namazýnda görmüþ gibidir... Þaire göre, Süleymaniye o seher vaktinde adeta bir tarih gibidir. Sadece insanlar deðil, zamanýn içinden gölgeler de gelip doldurmaktadýr mabedi... Allah adýna en çok seferber olmuþ, canýný davasýndan sakýnmamýþ, seferden sefere koþmuþ bir milletin mimarisi olarak tanýmlar Süleymaniye Camii'ni þair. Bu þiirde caminin sadece taþ ve topraktan yapýlmýþ bir mimari eser olmadýðýný, ona hakiki anlamýný veren þeyinse, zaman içinde birikime dönüþtüðünü, adeta ruha kavuþtuðunu hisseder bu þiirde insan...
Hacý Bayram Veli hazretlerinin; "Nâgehân ol þâra vardým, Ol þârý yapýlýr gördüm, Ben dahi bile yapýldým, Taþ u toprak arasýnda' derken seyri sülukunu, Ankara þehrinin Timur sonrasý yeniden kuruluþuyla birleþtirdiði gibi... Yahya Kemal de, fethin ancak Süleymaniye Camii'yle tamamlandýðýný, mührünün vurulduðunu söylüyor. Ýnsanlar, ait olduklarý hayat alanlarýný kurarlar, zaman içinde kurduklarý bu hayat, onlara nizam verir, hayat tarzý sunar, insaný ikame eder... Mimariyle insanýn birbiriyle etkin bir iletiþimi var, her ikisi de birbirini kuruyor, birbirinin saðlamasý, alamet-i farikasý oluyor... Oluyor ki, siz Bosna'dan, Diyarbakýr'a, Þam'dan, Ürdün'e, Halep'ten Amasya'ya kadar Sinan'ýn tarzýný, istifini, penceresinden, kubbesine, avlusundan minaresine kadar tanýyabiliyorsunuz...
Hangi mimari içinde yaþýyorsanýz, o mimariye ait olursunuz...
1985'ten sonraki hayatým Süleymaniye'den hiç kopmadan geçti, aktý... Ve ben önce yoksullarýn, çok çocuklu fakir ailelerin sýðýndýðý, öðrenci kovaný þeklinde uðuldayan bu mahallede, her zaman konukseverlik, ikramperverlik gördüm... Daha sonralarýysa, giderek yalnýzlaþtý Süleymaniye semti... En son haliyle onun sokaklarýnda gezmeye gönlüm el vermiyor. Sanki Semiha Kaplanoðlu'nun "Buðday" filmindeymiþim gibi oluyor çünkü. Gri, karanlýk, ürkütücü bir yer, metruk, yýkýk dökük, gözleri daðlanmýþ, kapýsý bacasý kalmamýþ binalar, cin-peri yataðýna dönüþmüþ bir halde Süleymaniye'nin arka kýsýmlarý...
Camimiz evet tüm ihtiþamýyla duruyor, öðlen vakitlerinde mermerlerinden çýkan ýþýk selleri yine gözlerimizi kamaþtýrýyor, aðaçlarý, çayýrlarý, kabristaný, içeride gökyüzünü andýran o yüksek kubbesi, "herhalde burada aðlarsam, Rabbime dönebilirim, belki de affedilebilirim" hissini, evet hala uyandýrýyor. Kedileri, çocuklarý, yaþlý nineleri hiç deðiþmiyor. Orada içiniz aydýnlanýyor. Evet, bir ruhu var hala o caminin, sizi hemen kucaklayan, sizi sessizce hep bekleyen, sýmsýcak bir ruh sarýyor her yanýnýzý... Mahallenin tüm tükeniþine, bitiþine, terk edilmiþliðine, sahipsizliðine, yalnýzlýðýna raðmen, gençlerin, öðrencilerin cývýl cývýl sesleri, Süleymaniye Camii'ni tüm o tarihi birikimleri, göstergeleri, temsilleri ile birlikte, þimdiki zamanýn içine sýmsýký kementlerle baðlýyor.
"Süleymaniye, Ýstanbul'un ruhudur. Ýlim Yayma Vakfý'nýn varlýk sebebi bu ruhun korunmasýdýr... Süleymaniye'nin silüetinin korunmasý için üzerimize düþen her tür fedakarlýðý yapmaya hazýr olduðumuzu beyan ediyoruz..." deklarasyonu için Ýlim Yayma Vakfý'na teþekkür ediyoruz.