Bu yazý, “din zeminli” bir yazý deðildir, Ýslam’ýn iki kolu, Sünni-Þii iliþkisini tarihin derinliklerinden bugüne yansýyan dini içeriðinde deðerlendirecek uzmanlýða sahip deðilim. Gazeteciyim ve 21’inci yüzyýlýn bu noktasýnda, Sünni-Þii Savaþý üzerinden emperyalist/hegemonyacý güçler tarafýndan sürdürülen siyasetin ipuçlarýný deðerlendirmekten baþka bir çabaya da aklým, birikimim yetmez.
Gördüðüm þudur: Ýslam coðrafyasýnýn yüzde 87’sini oluþturan Sünni kesim, küresel bir strateji doðrultusunda parçalanmakta, “vatansýz” kýlýnmaya çalýþýlmaktadýr.
Bu planýn, inanç dairesi ne olursa olsun, kendi halindeki Müslüman ile bir iliþkisi yoktur, eðer, emperyalist/hegemonyacý güçler tümüyle Ýslam’ý hedef alýyorsa, çoðunluðun elinin-kolunun kesilmesinin hedeflenmesi doðaldýr.
Sünni Ýslam: Kalýcý güç...
Tarih kitabý yazmaya niyetim yok, tarihin bize gösterdiði bir gerçeði vurgulamak yeterli: Sünni Ýslam’ýn siyasi güç yapýlanmasýnýn tarih boyunca kalýcý ve belirleyici rolü, emperyalist/hegemonyacý güçlerin aný defterinde yazýlýdýr. Dört Halife Dönemi, Emeviler-Abbasiler’den baþlayýp Osmanlý’ya uzanan ve insanlýk tarihine yön veren 1.290 yýllýk bir tarihi konuþuyoruz. Osmanlý’nýn sömürgeci güçler tarafýndan yýkýlýp, topraklarýnda (Türkiye hariç) sýnýrlarý yine sömürgeciler tarafýndan çizilen, hatta yönetimleri de belirlenen “kontrol edilebilir, kolay yýkýlabilecek” devletlerin kurulmasýyla sonlanan tarihi bir süreçten söz ediyorum.
1919 sonrasý yaþanýlan tüm olaylarýn tek hedefi vardý: Sünni Ýslam coðrafyasýnda güç birikimine izin vermemek!.. Emperyalist/hegemonyacý güçlerin bugün de ana hedefi budur.
Halep-Musul bize ne anlatýyor?..
DAEÞ’in “yeni nesil terör örgütü” olarak emperyalizmin siyasi laboratuvarlarýnda üretilip 2014 yýlýnda Irak-Suriye’nin Sünni topraklarýna musallat edilmesinin de nedeni budur. Emperyalizm, o coðrafyanýn gerçek liderler eliyle halkýn iradesi tarafýndan yönetilmesini ve bunun sonucunda gelecek istikrarla güçlenmesini bu örgüt eliyle kýrmýþtýr. Devamý Halep-Musul hattýnda yaþanýlan kanlý trajedidir.
“Halep soykýrýmý” Sünni Ýslam’ýn en önemli kalelerinden birinin yýkýlmasý için sürüyor.
Hazýrlanýlan “Musul trajedisi” de bu planýn devamýdýr...
“Halep direniþine” açýkça destek olan, “Musul trajedisini önlemek için” kollarý sývayan Türkiye’nin hedefe oturtulmasýnýn da nedeni budur. Türkiye ne diyor? “Sünni bir kent olan Musul’a, Felluce’de yaptýðýnýz gibi Þii milisleri sokmayýn, eðer bunu yaparsanýz, çok kanlý bir mezhep savaþýný da ateþlersiniz.” Haksýz mý, hayýr, cevap, Irak’ýn Þii Baþbakaný Ýbadi’den geliyor: Oradan askerini çek yoksa çatýþýrýz. Pekiyi Irak’ýn Türkiye ile çatýþacak hali var mý, yok, o zaman biz Musul’da “gerçek anlamda” kiminle çatýþacaðýz, bugün “koalisyon ortaðý” gördüðümüz güçlerle mi, evet!..
Önce Pakistan, sonra Türkiye...
Emperyalizmin “gerçek planý” önce Pakistan’ý, devamýnda Türkiye’yi parçalamaktýr. Bu iki ülke, Endonezya ile birlikte Sünni Ýslam’ýn üç büyük gücü olarak tanýmlanýr. 15 Temmuz, Irak-Suriye coðrafyasýnda yaþanýlan sýkýþma nedeniyle bu planda yapýlan taktik yenilemenin sonucunda ortaya çýkan bir panik ataktýr, planýn rafa kaldýrýlmadýðýný da birlikte yaþýyoruz, uyanýk olun!..
Nüfusunun yüzde 14’ünü Sünni Müslümanlar’ýn oluþturduðu Rusya’nýn Halep’te sergilediði soykýrýmcý politika normal deðildir... Normalde, kendi içinde týrmanacak dini huzursuzluktan çekinmesi gerekir...
1979’da ABD Baþkaný Carter, Almanya Baþbakaný Schmidt, Ýngiltere Baþbakaný Callaghan, Fransa Cumhurbaþkaný D’Estaing’in katýlýmýyla Guadeloupe Zirvesi yapýp, Paris’teki Humeyni’yi Tahran’a göndererek Ýslam coðrafyasýna Þii radikalizmi sokan Batý’nýn Ýran’ý Ortadoðu’da bir koç baþý olarak kullanmasý da normal deðildir... Normalde, Türkiye, Suudi Arabistan, Pakistan, Endonezya hatta bugün kontrol altýnda olsa da Mýsýr gibi güçlü müttefiklerinden çekinmesi gerekir...
Çekinmiyor ve hedeflerinde yürüyorlar... Amerikan Kongresi’nin Suudi Arabistan kararýnýn, Obama yönetiminin Türkiye ve Pakistan’a karþý sürdürdüðü “hasmane” politikalarýn bir tesadüf olduðunu mu sanýyorsunuz, hayýr!
Hedef, Sünni Ýslam coðrafyasýnýn 20’nci yüzyýlda kurumsallaþmýþ önemli devletlerini parçalamak ve güç birikimi þansýný tarihe gömmektir.
Bu “din görünümlü siyasi bir savaþtýr...” Sünniler’in Ýslam içindeki gerçek mücadelesi Þii Müslümanlar ile deðil, onlarý, Irak-Suriye-Lübnan ve Afganistan-Pakistan’da cepheye süren emperyalist iþbirlikçisi siyasi kadrolar ve bu kadrolarýn arkasýndaki baþkentlerledir. Bilin.