Türkiye son 20 yılda takip ettiği isabetli politikalarla tartışmasız bölgesel güç haline gelmiştir.
Ulaşım, sağlık, iletişim gibi kimi alanlarda batıyı sollamıştır.
Yani muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmıştır.
Savunma sanayii, tarım ve siyasi nüfuz gibi kimi alanlarda da küresel güç olmuştur.
Bu gelişme ilerleme ve kalkınma Erdoğan liderliğindeki AK Parti iktidarı döneminde gerçekleşmiştir.
Küresel ekonomik dalgalanmanın vatandaşa pahalılık olarak yansıması elbette ki hükümetin çözmesi gereken en büyük sorundur.
Başkan Erdoğan da her konuşmasında dile getirerek bu gerçeğin farkında olduğunu söylüyor ve sabit gelirli vatandaşların gelirlerine beklenenin üstünde iyileştirmeler yaparak sorumluluğunun bilincinde olduğunu gösteriyor.
Muhalefet ise pahalılığı fırsata çevirerek iktidara ekonomi üzerinden yükleniyor. Muhalefet için bu tavır anlaşılabilir. İktidarı eleştirdiğinde karşılık bulduğu en etkili alan ekonomik dalgalanmanın ürettiği pahalılıktır.
Ancak muhalefetin milli meselelerde bile devlet aleyhine sonuçlanacak politikalar takip ediyor olması, vatandaş nezdinde inandırıcılığını zayıflatmaktadır.
Dikkat edilirse muhalefet, Azerbaycan, Libya, Doğu Akdeniz, Ege, terörle mücadele konularında devletin politikalarından ziyade Türkiye düşmanlarının sözcüsü gibi hareket etmektedir.
Başarıları ise görmezden gelerek halk nezdinde inandırıcılığını iyice zayıflatmaktadır.
Mesela Türkiye NATO zirvesinde bütün dünyanın takdir ettiği bir diplomasi yürütmüş, batı basını Türkiye'yi kazançlı gösterirken bizdeki muhalefet kendi ülkesini geri adım atmakla suçlamak gibi garip bir tavır sergilemiştir.
Rusya-Ukrayna savaşında takip edilen denge politikasını ABD ağzıyla eleştirmiştir. S400'lerden kurtulmayı, Rusya'ya karşı tavır almayı, Akkuyu nükleer santrali kapatmayı Kanal İstanbul projesini durdurmayı gündeme getirmiştir!
CAATSA kararlarıyla Türkiye'ye hasım devlet muamelesi yapan ABD'nin başkanı Ortadoğu'yu ziyaret ederken, Türkiye Tahran'da Rusya ve İran ile bir araya gelerek çok önemli mesajlar vermiştir.
Oradan ABD'ye 'Suriye'den çekil' çağırısı yaparak yeni dünya düzeninde ne denli güçlü bir aktör olduğunu bütün dünyaya göstermiştir.
Türkiye'nin gıda krizini çözecek diplomasiyi başarıyla yürüterek dünyaya nefes aldıran çalışmalar yürüttüğü sırada Dohuk'ta terör örgütlerinin kurduğu bir tezgah ile Türkiye sivilleri katlediyor algısı oluşturulmaya çalışıldı.
Maalesef Irak hükümeti bu tezgaha/tuzağa düşerek olaydan hemen sonra daha hiçbir şey belli değilken cumhurbaşkanının ağzıyla Türkiye'yi suçladı.
Türk hariciyesi Türkiye'nin böyle bir saldırısı olmadığını, saldırıyı yapanların tespiti için Irak hükümetiyle işbirliğine hazır olduğunu ilan etti.
Ancak öyle anlaşılıyor ki tuzağı kuranlar detayını da hazırlamışlardı; hemen bazı bölgelerde Türkiye aleyhine gösteriler düzenlendi, Türk bayrağı yakıldı.
İlginçtir, ABD işgaline çıt çıkarmayan kimi Şii çevreler Türkiye'ye karşı tehditkâr açıklamalar yaptılar.
Özellikle Arap kamuoyu Türkiye aleyhine yönlendirildi. Sadece üç gün içinde ben katıldığım ABD el-Hurra, Alman DW, BAE eş-Şark televizyonlarında bu konuyu muhataplarımla konuşarak anlatmaya çalıştım. Tüm dünya medyası Türkiye'yi mahkûm etmek üzere bu olayın üzerine yürüdüler.
Bu olayı ABD ve İran'ın kurguladığı üzerine yorumlar yapıldı. Sonuca bakılırsa olayın arkasında her ikisinin de bulunabileceği, özellikle İran'ın daha fazla yer alma ihtimalinin güçlü olduğu anlaşılıyor.
Allah'tan olayın ertesi günü İstanbul'da Tahıl Koridoru Anlaşması imzalandı da Dohuk tezgahı dağıldı. Yoksa Dohuk tezgahını çok konuşacaktık.
İstanbul'da imzalanan Tahıl Koridoru Anlaşması sadece bölgeye değil tüm dünyaya nefes aldıran tarihi bir mutabakat oldu ve bu başarının mimarı ise Erdoğan liderliğindeki Türkiye oldu.
Dohuk'ta Türkiye üzerine atmak istedikleri leke, Tahıl Koridoru Anlaşması ile dünya kamuoyunun gündeminden düştü.
Çünkü bu mutabakatın sadece imzalanmasıyla tahıl fiyatları savaş öncesi rakamlara geriledi.
Yani Türkiye'nin bu başarısı tüm dünyaya yapılmış fevkalade önemli ve tarihi bir cemileydi!
Dünya şu anda Erdoğan'a üst düzeyde şükranlarını seslendiriyor.
Peki tüm dünya Türkiye ve Erdoğan'a övgüler dizerken bizim muhalefet ne yaptı?
Ana muhalefet lideri tahıl anlaşmasının imzalandığı gün attığı tweet'te: 'Öyle bir atanmışlar hükümeti yarattı ki Erdoğan, ne ar kaldı ne devlet namusu. Hemen istifa hemen.' dedi.
İlgili bakanın 'yurt dışından devlet arazi kiralamayacak' açıklamasına rağmen, Anadolu'da hemen hemen ekilmemiş boş arazi kalmamasına rağmen, muhalefetin küçük ortağı ise, 'çiftçilerimiz artan maliyetlerden dolayı ekemediği biçemediği gübresini bile atamadığı için boş kalan topraklarıyla bir başınayken tarım bakanı övüne övüne Venezuela'dan toprak kiralamaktan bahsediyor.' dedi.
Dünya Türkiye'nin başarısından bahsederken altılı masanın diğer küçük ortaklarından ikisi -bir zamanlar AK partide siyaset yapmış olanlar- İstanbul Sözleşmesini yeniden hayata geçirme amaçlarını deklare ettiler.
Evet iktidar, Türkiye'yi dünyanın umut kaynağına dönüştürecek politikalar takip ederek hizmet ederken muhalefetin gündemi işte bunlar!
Evet, az kaldı.
Vatandaşın hakemliğine sadece 10 ay kaldı.
Not:
Bugün, istirahatgahının cennet bahçelerinden bir bahçe olması duasıyla uğurlayacağımız Rasim Özdenörenağabeye Cenab-ı Hakk'tan rahmet-i vasia, değerli yakınlarına ecr-i azım ve sabrı cemil diliyorum.
Camiamızın başı sağ olsun, mekânı cennet olsun.