‘Şüpheniz olmasın bugünler de geçer’

Evlere çokça giren gazetenin genel yayın yönetmeni, 30 Aralık günü yayınlanan ‘Asıl büyük tehlike’ başlıklı yazısına bu sözlerle girizgah yapıyor, ‘yüz yüze bakmaya mecburuz’ sözleriyle bitiriyordu.

‘Hiç şüpheniz olmasın; bugünler de geçer’ cümlesini okuyunca gülümsedim ve gayri ihtiyari ‘amenna ve saddakna’ sözleri döküldü ağzımdan.

Evet, bugünler geçecek.

Elbette kolay olmayacak. 17 Aralık sabahı bir operasyonla yangına verilen yetmedi yıkılarak harabeye çevrilen ortalık yine bir sabahla düzelmeyecek.

İyi ama tamam da...

Bugünler geçince yaşadığımız her şey ‘geçmiş olsun’ olup unutulmuş mu olacak?

‘Mecburiyetten’ yüz yüze bakmak nasıl olacak peki?

Anlayan varsa beri gelsin.

Gazetelerinin en önemli misyonlarından birisinin de ‘psikolojik operasyon ve maksatlı üretilen yalan haberleri’ deşifre etmek olduğunu her fırsatta beyan eden Ekrem Dumanlı, günlerdir yaptıkları ‘maksatlı, yalan, yanlış, iftira içerikli’ haberlerine bir açıklık getirebilecekler mi?

Dindar camianın zayıf olduğu yıllarda 28 Şubat medyasının yaptığı haberlere dahi rahmet okuturcasına, bugün ‘cemaate’ mensup olmayan dindar kesime karşı yaptıkları yayınları vicdanlarının neresine oturttuklarını izah edebilecekler mi mesela?

Samimi olarak soruyorum.

Herhangi bir art niyetim yok.

Bir açıklama yapılıncaya kadar ‘misyon gazeteciliği’nin mutfağındaki isimlere bu soruları sormaya devam edeceğim.

Mesela...

CHP’li Umut Oran hangi ara sizin için kanaat önderi, referans kaynağı haline geldi de söyledikleri internetinizde manşet değeri taşımaya başladı?

Sebep nedir?

Demokrasi mi demiş, özgürlükler mi demiş, yoksa bu ülkede dindarlar ezilmesin, alevi sorunu çözülsün, çözüm sürecine destek olmalıyız mı demiş?

‘Devlet arazileri TÜRGEV’e peşkeş çekildi mi?’ diye sormuş CHP’li Oran, bizim ‘güya dindar hassasiyetli büyüklerimiz de’ almışlar ‘yaşa Umut Oran ne çaktın ama’ heyecanıyla gazetelerinde genişçe yer verip internet sitelerine de manşet yapmışlar!

Utanmadan, sıkılmadan ‘büyük yolsuzluk’ diyerek günlerce yaptıkları TÜRGEV haberlerini unutmuyoruz elbette ancak Umut Oran’ı manşet yapmaları ayrıca kanıma dokundu ve vicdanım sızlattı.

Gülen Cemaati’nin TÜRGEV’den alıp veremediği ne?

Normal şartlarda özellikle ‘hizmet’ ehlinin kendisi gibi hizmette hayır işlerinde bulunan başka bir grubun/kurumun hizmetlerine de destek vermesi ve sevinmesi lazım değil mi?

Eğer gerçekte ‘hizmet’se tavrı böyle olur?

Ama adına ‘hizmet’ deyip aslına bir anonim şirketse elbette kendisi dışındakileri de rakip olarak görür ve ona göre davranır.

Gülen Cemaati’nin kendisi dışındaki, İslami grupları, cemaatleri istememelerinin arkasında dünyevi hırs ve iktidar hırsları yatıyor.

Kendilerinden başkasını bu yüzden istemiyorlar.

İHH’ya Mavi Marmara’yı bahane edip bu kadar sert tepki vermelerinin temel sebeplerinden bir tanesi de İHH’nın yurt dışında eğitim kurumları açmaya başlamış olmasıdır.

Başbakan Erdoğan’ın oğlu Bilal, kızı Esra ve Sümeyye’nin de içinde olduğu TÜRGEV ne yapıyor peki?

Cemaat yurtlarının aksine TÜRGEV, tamamen kız çocuklarına yönelik yurtlar açan ve burs veren bir kurum.

Özellikle şehit çocuklarını, anne babasını kaybetmiş kız öğrencilerine, dahası dağılmış aile çocuklarına hizmet veren bir kurum.

Hatta Pakistan’dan Mısır’a, Filistin’den Suriye’ye kadar Başbakan Erdoğan’ın hamiliğini yaptığı, mazlum halkların çocuklarını barındırıyor TÜRGEV.

Sadece bunlar bile yeter.

Peki, ne yapmış Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir?

Neredeyse bila ücretle hizmet veren TÜRGEV’e tamamen yasal koşullarda yurt yeri tahsis etmiş...

Karşılığında da kendi başkanlığını yaptığı ilçedeki kız çocukları için kontenjan açtırmış...

Yüz yüze bakacağız diyorsunuz değil mi?

Nasıl bakacaksınız yüzlere?

TÜRGEV’in yönetim kurulunda bakın kimler var diye liste yayınlayanlar...

‘Kız çocuklarına sahip çıkalım, erkek çocukları nasılsa bir yerlerde kalıyor’ diyerek TÜRGEV’i faaliyete geçmesi için teşvik eden Başbakan Erdoğan, bizzat yönetiminde yer alan Bilal Erdoğan, Sümeyye Erdoğan ve  Esra Erdoğan Albayrak... TÜRGEV’in yönetimde kimler varsa bizlerin medar-ı iftiharıdır.

Yurt yapan, okul yapan Gülen Cemaaati’ne ve okullarının, yurtların ülkeye hizmetlerini savunan medyalarına daha sorulacak çok soru var...

İsterseniz ‘Şu yurtlarınızın, kolejlerinizin, arsa ve yerlerine dair tapularınızı, yerlerini bir gösterin hele...  Bakalım hangi alanlarda neler yapmışsınız memleket hayrı diyerek’ sorusuyla başlayalım mı?