Süpürgeci Cafer belediye iþçisidir. Belediyeler modern imkanlara kavuþmuþtur ama o hala süpürgesiyle iþ görür. Belediye istemese de o kendine bir hat çizmiþ her sabah ayný yeri süpürür.
Sonra saat tam on olunca bir simit ile çay molasý verir. Simidi þehrin meydanýný yukarýdan görecek bir yere oturup yer. Simit bitmeden çaya dokunmaz. Bazý boþboðazlar akýl verir. “Simidine çayý katýk etsen de yutkunarak yemesen.” Cafer o zaman sert bakar ve, “...çay bardaðýna susam bulaþmasýn. Bardaðý yýkayan kiþi ecdadýmýzý rahmetle ansýn” der.
Esas ismi Durmuþ. Ama Bizimkiler dizisindeki kapýcý Cafer'e çok benzediðinden adý Cafer kalmýþtýr. Emekliliðine ne kadar kaldýðýný kimse bilmez. Kendi de gün saymaz. “Asker miyim ki þafak sayayým” der. Cafer kendine has alýþkanlýklarýyla meþhurdur. Saat onda çay simit bitince meydan yerine yakýn cami avlusunu süpürür. Normalde burayý süpürmek baþka iþçinin görevidir. Ama, “...yalap þap süpürüyorlar cami süpürgesi ince görecek” diyerek bir saat camiyi süpürür. Cami bahçesinde dilenciler, namaz vaktini bekleyen cemaat ve çocuklar, “Cafer Emmi bir ilahi etsen” diye yalvarýrlar. Cafer onlarýn isteðini kýrmaz ama kendi istediði bir vakitte yani süpürge iþi bitince ilahi söyler. Göçüp giden kervanlara, sarý çiçeklere, Kabe yollarýna bir bir uðrar ilahileri. Ama her ne hikmetse, 'seher vakti kalkmaz mýsýn nur çýraný yakmaz mýsýn?' ilahisinde aðlar bir zaman...
Sonra öðlen olur ve dillere destan çorba iþi baþlar. Cafer hep ayný lokantaya gider. Hep ayný sandalyeye oturur. Ve haftanýn her günü ayrý bir çorba içer. Pazartesi tavuk, salý yayla, çarþamba ezo gelin diye gider çorbalar.
Onun bu çorba içmeyi bir tören haline getirmesini ilçeye gelenlere bir masal gibi anlatýrlar. Çünkü Cafer çorbayý içince hemen kalkmaz, bir de çay ister. Çayý içerken de lokantada Zeki Müren'den, 'Bir muhabbet kuþu' parçasý çalar. Lokantadakiler alýþkýndýr. Zeki Müren söyledikçe Cafer içlenir, Çay biter Zeki Müren susar. Cafer çorba parasýný verir. Süpürgesi elinde bu sefer meydan yerinin üst sokaðýný süpürmeye gider. Oradaki kadýnlar Cafer'i yarý deli yarý ermiþ gördüklerinden yeni doðan çocuklara ad koydurmakmýþ, çocuðu olmayan gelinlere dua okutmakmýþ, diþi çýkan yavrularýn diþ hediðinden ikram etmekmiþ daha türlü iþler açarlar Cafer'in baþýna. Cafer o zaman güler, “...yahu bir garip süpürgeciyi bu kadar þýmartmayýn gurban olduðum bacýlar.” der. Ama bacýlar kimseyi dinlemez. Cafer'i sütlü mýsýr, ballý çörek ikramýna boðarlar...
Cafer'in böyle çaylý çorbalý günü akþam olunca biter ve odasýna çekilir Cafer.
Onun bu iþlerini yeni seçilen belediye baþkanýna da haber verdiler. Ve belediye baþkaný yeni baþkan olmanýn hevesiyle ve meraklý karakteri sebebiyle neden bu adam hep ayný ilahide aðlar ve her zaman ayný yere oturarak çorba içer ayný þarkýyý dinler diye meraklandý. Bir gün uzak bir takip ile her hareketini takip etti. Cafer kurulmuþ bir oyuncaðýn ayný istikameti takip etmesi gibi hiç þaþmadan ayný þeyleri yaptý. Sonra baþkan bunu kendine bir mesele etti ve Cafer'i makamýna çaðýrdý. Cafer makam odasýnda hiç oturmak istemedi. “Ayakta dinlerim emirlerini baþkaným.” dedi. Baþkan rica ile güç bela oturttu. Sorular sordu. Ama Cafer çok soru sorulunca sýkýlan kýz çocuklarý gibi ofladý pufladý. Baþkan çok soru sordu ama az þey öðrenebildi. Cafer yýllar önce evlenmiþti. Ama sonra hanýmý ölmüþtü. Geride çocuklarý var mýydý? Varsa o çocuklar neredeydi? Bu sorular artýnca Cafer bir anda ilahi söylemeye baþladý. Baþkanýn makam odasý Cafer'in dertli sesiyle inledi bir zaman. Baþkanýn diþine taþ deðdi. Þüphelendi. Evladýný sorunca neden ilahiye baþladý bu Cafer diye merak atýna bindi. Cafer'i gönderdi ve ben de bu iþi çözmezsem bana da baþkan demesinler diyerek kavli karar etti kendince...
Gel zaman git zaman baþkan kendine verdiði sözü unuttu. Cafer ise alýþkanlýklarýný unutmadý. Ama bir gün baþkan iþlerden bunalmýþ bir vaziyette kendi lokantaya attý. Ne varsa getir diyerek hýrsýný sofradan çýkardý yedi yedi sonunda “huf” diyerek geriye yaslandý. O böyle boðazý ile meþgulken lokantanýn sahibi dedi ki baþkaným süpürgeci Cafer'in sandalyesine oturdunuz. Öyle mi dedi þaþýrdý baþkan. “Demek beyfendinin makamý burasýdýr. Açýn bakalým Zeki Müren'i bi de bize söylesin” dedi. Ve Zeki Müren eþliðinde çayýný yudumlamaya baþladý bir yandan da caddeye bakýyordu. O sýrada bir þey dikkatini çekti. Cafer'in sandalyesinden tam karþýdaki eczanenin içi ayna gibi görünüyordu. Baþkan dikkat edince eczacýnýn bir bayan olduðunu gördü. Hemen içindeki dedektif hareketlendi. Caddeyi geçti. Eczaneye vardý. Eczacý bayanla konuþtu. Haným hanýmcýk bir kadýndý dikkate deðer, farklý hiç bir þey yoktu. Ama bir þey baþkanýn dedektif bakýþlarýndan kaçmadý eczacý burnu Cafer'in burnu gibiydi. Rahmetli Erol Taþ'ýn burnu gibidir diyelim de anlaþýlsýn. Baþkan bir ipin ucunu yakalamýþ kediler gibi ýsrarcý oldu. Eczacý hanýmýn mezuniyetini falan hep sordu öðrendi. Sonra ayrýldý eczaneden. Hemen makamýna geçti. Belediyenin en eski çalýþaný mutemet Hüsnü'yü çaðýrdý. Hüsnü dokuz baþkan eskitmiþ. Belediyenin ilk memurlarýndandý yaþ haddinden emekli olmasý yakýndý ve her þeyi bilirdi.. Ama horozlardan korkan bir delikanlý! idi. Konuþmasý için korkmamasý lazýmdý. Korkunca içine büzülen çiçekler gibiydi. Baþkan teminatlar vererek Hüsnü'yü konuþturdu.
-Bu Cafer'in yaramaz iþleri vardý. Kumar oynar, kuytu bahçelerde müskirat alýr, sarhoþ olur, adam döver, hane basardý. Bir de hanýmý vardý ki güllü lokum gibi bir kadýn dünya ahret anam bacým olsun. Bir de kýzý vardý nasýl akýllý bir yavruydu. Cafer bir gece hanýmýný kýzýný yanýna alýyor güya onlarý sinemaya götürecek ama bu arada alkole batmýþ çýkmýþ. O kadar zerhoþ af edersin baþkaným. Ve emaneten arkadaþýndan aldýðý araba ile kaza yapýyor Cafer. Hanýmý o kazada ölüyor. Kýzý ise devlet elinden alýyor. Kýz kayboldu yýllarca izi bulunmadýydý. Sonunda Allah'ýn iþi kýz bu memleketten bir adamla evlendi bir eczane açtý buraya. Bu sýrrý kimse bilmez belki üç esnaf bilir bir de ben bilirdim. Ýþte artýk siz de biliyorsunuz baþkaným.
-Yahu kimse þüphelenmedi mi?
-Baþkaným küçük yerde herkes her lafýn içine düþer pek meraklýdýr ya herkes buradan göçüp gittiðinden sýrlar gidende kalýr geriye de kökünü unutmuþ yeni yetmeler Cafer'in derdini ne bilsin.
-Peki o zeki Müren dinlemesi nedir?
-Baþkaným o kaza olduðunda arabanýn teyibinde bu þarký çalýyormuþ.
-Þu iþe bak sen peki seher vakti diye bir ilahide aðlarmýþ Bu Cafer...?
-Baþkaným o ilahiyi de hanýmý kýzýný uyutmak için söylermiþ.
-Ve Cafer de þimdi her öðlen kýzýný uzaktan göreceði o lokantada çorba içiyor. Peki neden çorba?
-Eh baþkaným belediyede süpürgecilik ederek kebap yiyecek deðil ya af edersiniz...
Hüsnünün anlattýklarýný baþkan Cafer'e hiç söylemedi. Ve Cafer düzenini hiç bozmadan çay içip þarký dinleyerek kýzýný uzaktan seyrederek günlerini geçirdi. Kýzý zaten bilmiyordu ki Cafer onun babasýdýr. Kimse de söylemeye cesaret edemedi. Ama baþkan bir hayýr iþledi. “Cafer'in kebap parasý benden yeter artýk çorbaya talim etmesin.” dedi. Cafer kebap yemeye hayýr diyemedi. Kebap yedi, çay içti, kýzýný seyretti bir zaman...
Sonra nasýl olduysa eczacý haným hastalandý ve üç gün içinde tabutu çýktý evden. Cafer yýkýldý. Sýrrýný kimselere diyemediðine mi yansýn? Gencecik yavrusunun toprak olduðuna mý yansýn bilemedi. Zaten azýcýk aklý vardý o da uçtu. Süpürgeyi, çorbayý unuttu. Sabah kalktýðý gibi kýzýnýn mezarýna gidiyor, aðlýyor, dua ediyor ve hep ayný ilahiyi okuyor. Mezarlýðýn her köþesi, 'Seher vakti kalkmaz mýsýn nur çýraný yakmaz mýsýn?' ilahisiyle çýnlýyor. Ýlahiyi duyan herkes ayný duayý ediyor Allah kimseye evlat acýsý vermesin...