Sürecin öncesi sonrasý

Türkiye bugün çok önemli bir dönemeci arkada býraktý.

Bu sürece katkýsý olan herkesi kutlamak gerekiyor.

Muhtemelen de en baþta azýmsanmayacak bir siyasi risk aldýðý söylenen Sayýn Baþbakan’ý.

Bendeniz Sayýn Baþbakan’ýn bu süreçte önemli bir siyasi risk üstlendiði kanýsýnda deðilim.

12 Eylül 2010 referandumunda Sayýn Baþbakan ve partisi AK Parti yüzde elli sekiz destek aldýlar, son derece önemli, çaðýn gerekleriyle uyumlu, ekonomik büyümeyi, hukuk devletini ve demokrasiyi desteklediði için, daha hýzlandýracak bir koalisyon tabaný yarattýlar.

Üstelik, PKK’nýn baskýsýyla, kürt seçmenlerin önemli bir bölümünün sandýk baþýna gitmemesine raðmen.

Referandum sonrasý ise anlamakta zorlandýðým bir sürecin içine girdi AK Parti.

Çok verimli, büyüme dostu bir koalisyon izlenimi veren 12 Eylül referandumuna bir ölçüde sýrt çevirdi, çok milliyetçi bir söyleme abandý.

Bu tavýr deðiþikliði bizler arasýnda baþkanlýk sistemine geçiþ için Orta Anadolu kentleri seçmenleriyle paslaþma olarak algýlandý ve eleþtirildi.

Tam bilemiyorum ama umuyorum, temenni ediyorum, söz konusu barýþ süreci, bu Nevruz’da yaþananlar Sayýn Baþbakan’ýn tekrar 12 Eylül referandumu siyasi koalisyonuna siyasi dönüþü olsun.

Yüzde elli sekizlik referandum desteði, AK Parti kendi özünden zerre kadar taviz vermeden, daha entegre bir demokratikleþme planý ile parti oyu oranýna dönüþebilir, hatta bu oran daha da týrmanabilir; Sayýn Erdoðan kanýmca risk almýyor derken muradým budur.

MHP çizgisinin, ideolojisinin, partilileri tenzih ederek ifade ediyorum, 2023 Türkiye’sine, daha sonrasýna ne ekonomik büyüme ne de demokratikleþme açýsýndan bir katkýsý olamaz.

2013 Nevruz’u Türkiye için çok önemli bir kilometre taþýdýr.

Bundan sonra da iþler “kendiliðinden” yað gibi akýp gitmeyecektir, buna kuþku yoktur ama iþlerin artýk bir daha eskisi gibi olmayacaðý da kesindir.

1984’den günümüze devam eden kirli iç savaþ bugün analizi çok kolay olmayan savaþ paydaþlarý yaratmýþtýr, bu savaþ paydaþlarý, türklerden de, kürtlerden de, süreci aksatmak için ellerinden geleni yapacaklardýr, buna hazýrlýklý olalým, hatta normal karþýlayalým ama tuzaklara da düþmeyelim.

Önünüzdeki dönem yollar bubi tuzaklarýyla dolu olacak; unutmayalým, terörü sýfýrlamak mümkün deðildir, amaç bu belayý marjinalize etmek ve güçlü toplumsal desteði kesebilmektir.

Daha þimdiden PKK’nýn içinden bir kesimin “Apo TC’nin esiridir, TC ile uzlaþmayý kendi ikbali için tercih etmiþtir, taleplerinin, direktiflerinin hükmü yoktur, zafer namlunun ucundadýr” dediklerini duyar gibi oluyorum.  

 

Bu tuzaklarla en etkin ve kalýcý mücadele yöntemi, kanýmca, 12 Eylül referandumu koalisyonuna, bu koalisyonu daha da geniþleterek, dayanmak olmalýdýr; bu sürece destek veren BDP’nin de katkýsý ve sorumluluðu büyük olacaktýr.

Barýþ sürecinde daha az konuþulan konu bu sürece büyük yabancý devletlerin vereceði destektir.

Türkiye Hükümeti, 12 Eylül referandumu iç koalisyonuna ABD, Ýngiltere, Fransa gibi ülkelerin dýþ desteðini de katabilirse, barýþ süreci daha da hýzlanacaktýr.

AK Parti’nin en önemli ve en anlamlý hedefi 2023 Türkiye’si için öngördüðü iki trilyon dolarlýk milli gelir ve kiþi baþýna yirmi beþ bin dolarlýk gelirdir.

Bu hedefe ulaþabilirsek, kürt meselesinde kalýcý bir barýþ saðlanabilirse Cumhuriyet’in yüzüncü yýl kutlamalarý anlamlý olacaktýr.

Kürt meselesini çözememiþ, kürt meselesini çözemediði için evrensel standartlarda bir hukuk devleti kuramamýþ, gerçek bir hukuk devleti kuramadýðý için de ekonomik büyümesi aksamýþ bir Türkiye’nin on senede iki trilyon dolarlýk bir milli gelire ulaþmasý çok zor, hatta imkansýzdýr.

En büyük yenilgi de bu olur.