Sürecin yolunu kesenler

Yüksek ateşin nasıl bir rahatsızlığı tetikleyeceği belli olmaz. Gerilim üreten, hayatın normal akışına sekte vuran her eylem ‘kırılganlık’ üretir. Terör örgütü destekli yol kesme eylemleri yapan HDP’liler süreci kırılgan hale getiriyorlar ve tansiyonu yükseltiyorlar. Bölge halkı bu durumdan dolayı gergin ve rahatsız... 

Çözüm süreci bölgenin iklimini olumlu yönde değiştirmiş, turizm, ticaret ve kültür alanlarında canlanmaya sebep olmuştu. Çıkılamayan dağlara geziler düzenleniyor, gidilemeyen mezralarda piknikler yapılıyordu. İşadamları bölgede yaşanan normalleşme ile yeni yatırım projeleri geliştiriyorlardı. Her şey yoluna giriyor diye bölgede yatırıma gelen yabancı sermayenin çözümün bahar mevsiminde fırtınayla karşılaşması çok yazıktır. Düşünün, siz uluslararası sermaye olarak bölgede yatırıma geliyorsunuz, yolunuz kesiliyor ve bir anda kendinizi çatışma bölgesinde hissediyorsunuz. Bölgenin geleceğine bu kötülüğü yapmaya kimsenin hakkı var mı? PKK’nın örgütsel taktiklerinden bu millet daha ne kadar çekecek? Bu çarpık anlayış daha ne kadar Kürtlerin başına bela olacak?

Kürtleri kendi tapulu malı gibi gören zihniyete göre her şey ve herkes kurban edilebilir.

Bugün Kürtlere zulmeden devlet değil örgüttür. Kürt annenin çocuğunu kaçıran, Kürt işadamını haraca bağlayan, Kürt seçmenin oyuna el uzatan, bölge insanının yolunu kesen, tehdit eden, hizmetleri engelleyen sadece PKK’dır.

Devlet demokratikleşti ama, örgüt terör ve şiddetten kurtulamıyor. Asayiş olaylarında ise halk kalkan olarak kullanılıyor. İsteniyor ki, güvenlik güçleri sert şekilde müdahale etsin sivil kayıplar ortaya çıksın. Kanlı silahının önüne halkı kalkan yapmak sadece korkaklıktır, namertliktir!

Güvenlik güçlerimizin hassasiyetini kimse yanlış şekilde yorumlamamalıdır. Asker de polis de, demokrasinin, hukukun ve insan hayatının el üstünde tutulmasına çalışmaktadır. Buhassasiyeti zafiyet olarak algılayanlar fena halde yanılırlar ve kaya çarparlar. Bu kadar iyi niyet ve duyarlılıktan sonra hala ortamı gerenler ve provokasyona devam edenler yaşanacak olumsuzlukların sorumlusu olurlar.

Çözüm sürecinde diyaloğun parçası olan HDP’lilerin yapıcı değil yıkıcı tavırlar sergilemeleri, tahrik edici açıklamalara hız vermeleri sadece kendilerini anlamsızlaştırır.

İllegaliteyi, gayrı meşruluğu, şiddet ve baskıyı kanıksatmaya çalışmak, örgütsel meşruiyet kazanmayı zorlamak demokratik çözüme ve Kürtlere ihanettir.

HDP’lilerin batı şehirlerinde zorladıkları kimi eylemler de aynı tahrikin bir parçasıdır. Gaziosmanpaşa’da yaşananlar tansiyonu yükseltmekten başka anlam taşımaz. HDP elbette her şehirde özgürce siyasi çalışma yapabilmeli, hukuk içinde ve herhangi bir zorluk yaşamadan faaliyet gösterebilmelidir. BDP’lilerin zaman zaman kampanya yaparken karşılaştıkları tatsızlıklara da prim verilemez. Ancak tahrik edici eylemlerden kaçınmak da siyasetçilerin sorumluluğudur.

Dünkü olaylara karşı Devlet Bahçeli’nin ülkücüleri uyarması ve şu sözleri sarf etmesi çok yerinde olmuştur: “Ülkücü hareketin mensupları hiçbir şart altında, hiçbir grupla çatışma eğilimi içinde bulunmayacaktır. Böyle bir olay, MHP ve ülkücü hareketin muhatabı kabul edilemez. MHP ve ülkücü gençlik, Türkiye’de demokrasi içerisinde halkımızın iradesi ile sorunları çözme gayreti içindedir. Türkiye’de bir iç çatışmayı, gerilim stratejisini arzulayanların, milliyetçi ülkücü gençliği dahil etmek suretiyle tarihi hataya girmemeleri gerek olduğu kanaatindeyiz.” 

Karşılıklı kutuplaşmadan nemalanan HDP’nin de kendi kitlesini sokağa dökecek ve toplumu tahrik edecek çıkışlardan kaçınması doğru olacaktır.

Çözüm süreci zor ve meşakkatli aşamalardan geçmiş, büyük badireler atlatmıştır. Şimdi bu sürecin yolunu kesenler tarih önünde hesap vermekten kurtulamazlar.