Sürgününün cam kýrýklarýnda bir Suphi Cihan öyküsü

Göçmenlik, insan ruhunda kýrýlmalar yaratan ruh hallerine neden olur.

Hele bir de parça parça bir çocukluðu izleyen bir sürgünlük öyküsü ise...

“Mahalleye bir film” gelmiþ hissiyle gittim yönetmen Ruhi Karadað’ýn çektiði Simurg filminin Paris gösterimine...

1996 yýlýnda cezaevlerinde yapýlmýþ olan açlýk grevlerinde Wenicke Korsakoff Hastalýðý’na yakalanan tanýklarýn gözünden 2000 yýlýndaki “Hayata Dönüþ” operasyonunu mercek altýna alan bir çalýþma.

Bu hastalýða yakalanan tutuklularýn öykülerinin bir yerinde yollarý yurtdýþýna düþüyor. Ruhi Karadað da on yýl arayla bu isimlerle yaptýðý çekimlerle Türkiye’nin yaralý bir dönemine ýþýk tutuyor.

Fonda aðýtlarla çekilmiþ bir film. Hep bir çocuðun ismi geçiyor Simurg filminde. Annesi Çiðdem Yýldýz 1994’de ilk kez gözaltýna alýndýðýnda henüz anne karnýndadýr.

Cezaevinde dünyaya gelir.

Sünneti Malatya Cezaevi’nde yapýlýr.

Suphi Cihan Yýldýz...

Bir eylem biçimi olarak açlýk grevlerini tasvip etmediðim gibi, iki yaþýnda çocuðu olan bir annenin açlýk grevine girmesini, o giriyorsa da grubunun izin vermesini anlamam mümkün olmadý ama hayatýný ortaya koymuþ insanlarýn geçmiþteki tercihlerini tartýþmanýn anlamsýzlýðýyla bu noktayý es geçiyorum.

Anne ve babasýndan ayrý geçen yýllarýn ardýndan önce beþ yaþlarýnda bir Suphi izliyorsunuz. Bir binanýn çatýsýnda içinde ateþ yanan bir tenekenin çevresindeki sohbete söylediði bir þarkýyla katýlýyor Suphi.

Filmin sonunda da genç bir adam olarak Ýsviçre’de buluþtuðu Wernicke Korsakoff hastasý annesi Çiðdem ile sarýlmalarý ve bu kavuþmaya eþlik eden o eski þarký: “Bu kente yalnýzlýk çöktüðü zaman...”

Gerçek hayat öyküsü de olsa filmlerde hep bir son vardýr.

Ama bu filmin son yazýsý salondan çýkýnca suratýma çarptý.

Henüz anne karnýndayken öyküsünü annesinden dinlemeye baþladýðýmýz Suphi, geçen ay Londra’da bir aðaca kendini asýp... Ýsviçre’de okuldan atýldý ama üstün zekalý olduðu için Oxford’a davet edildi, o yüzden yolu Londra’ya... Yarým kalmýþ cümleler gibi yarým kalmýþ göçmen yaþamlarýna son örnek oldu Suphi’nin öyküsü...

Kurgu ile gerçeklik arasýnda salýnan sarkaç misali bilincimize çarpan olaylar zinciri, bildiklerimizi kýrýp döküp, saçtý ortalýða... Cam kýrýklarý gibi...

Memleketin kapanmamýþ yaralarý merhem beklerken, yurtdýþýndaki Türkiye insaný da derken...

Suphi’nin acý öyküsü neye tekabül ederdi?

Kiminin doðrularý, kiminin yanlýþlarý... Genç bir yaþam sözkonusu olduðunda önemi var mý?

Bir Türkiye travmasý olan “Hayata Dönüþ” operasyonunun son kurbaný sanki...

Çocukluðu parça parça geçmiþ 18 yaþýnda genç bir adamýn, Malatya Cezaevi’nde baþlayýp, kendisinin hiçbir sorumluluðu olmayan bir sürgünün, bir Londra’sýnýn, bir aðacýnda...

 Son bulan yaþamý...

 Sürgününün cam kýrýklarýnda kanayan ruhlarýn son kurbaný oldu genç adam...