Doğu Akdeniz havzası küresel gerilimi üzerine çekmeye başlamıştı. 7 Ekim tarihinde Hamas'ın başlattığı operasyon ise bölgede yaşanacak gelişmelerin fitilini ateşledi.
Suriye'de başlayan hareketlilik sürpriz değil. Öncelikle meseleye mercekle eğilerek Suriye dosyası diye bakmaktan vazgeçelim. Bir adım geriye çekilerek daha geniş bakalım. Doğu Akdeniz'deki kapışmanın aktörleri ve taraflarını görelim.
Ukrayna'ya bakalım ve oradaki aktörleri, tarafları listeleyelim.
Ukrayna ve Suriye sahalarındaki ilişki üzerinde çok durduk. Buralardaki kapışmalarda aktörler zaman zaman tecrübe aktarımı yapıyor. Tecrübe aktarımı derken savaş teknolojisi, istihbarat desteği ve yabancı savaşçı transferlerinden bahsediyorum.
İsrail'in Hamas'tan sonraki hedefi Hizbullah'tı. Sıranın Suriye'ye geleceğini söylemiştik. Zaten, yıllardır Suriye'yi vuran İsrail'e Rus hava savunma sistemleri cevap da vermiyordu.
Suriye'de mevcut İran milisleri ve Hizbullah unsurlarının süpürülmesi için Batı ittifakı zaten planlarını yapıyordu. Körfez ülkeleri de Esad'a Arap olduğunu hatırlatarak Şii ekseninden ayrılmasını yani Tahran'la yapılan nikahın sona ermesini telkin ediyorlardı.
Ankara gidişatı erkenden okudu. 7 Ekim'in sene-i devriyesinde olayların nereye evrileceğini gördü. Ankara, uzaktaki dumanı kimi zaman Erdoğan üzerinden kimi zaman Bahçeli üzerinden dillendirdi. İç cepheye mesajlar verildi. Siyasi partiler kucaklandı. Dışişleri Bakanı "savaş" geliyor derken Ankara'nın barıştan yana olduğunu da vurguladı. Biz de bu köşede defalarca kaleme aldık. Geliyordu gelmekte olan...
Enerji şirketleri şekillenecek haritalara göre planlarını yapıyorlardı. Küresel ticaretin ve enerji trafiğinin gergin yayı olan Doğu Akdeniz'de yaşanacaklar görebilenler için apaçık ortadaydı. AB ülkeleri Rusya'dan alamadığı doğalgazın D. Akdeniz'den geleceğine inanıyordu.
İran'ın Arap plakasına yaptığı baskı Körfez aktörlerini İbrahim anlaşmalarına sürüklemişti. İran'ın Akdeniz'e uzanan kolunu biçmek için CENTCOM'un ağırlık merkezini bile bölgeye taşımışlardı. Unutmayalım Batı ittifakı İran'ı hedefe koyarken (Çin'i ve Rusya'yı) Doğu Akdeniz çanağından ve Afrika'dan uzak tutacak formüller aramaktaydı.
Devletler rasyoneldir ve çıkarlarına bakarlar. Her başkent kendi çıkarlarını düşünmek zorunda. Ankara, Astana ve Soçi süreçlerinde elinden geleni yaptı. Gerginlikleri azaltan anlaşmalara sadık kalırken ve göç hareketlerini de önledi. Bugün olup bitenleri önceden görmek ve kartları ona göre dağıtmak ise sahadaki imkanlarınızla ilgili.
Suriye sahasında barış nasıl gerçekleşecek ve Türkiye'nin kara listesinin akıbeti ne olacak? Bu zor soruların cevabını sabırla beklemek zorundayız.