Suriye düzeninin üç ayağı: Vatanperverlik, demokrasi ve İslam

Suriye'de Baasçılık çöktü, yerine yeni düzen kuruluyor. 13 yıllık iç savaş ve büyük göç olaylarından sonra yeni bir siyasal uzlaşmaya gidiliyor. Birbirine silah çeken ve savaşan gruplar bir araya gelerek yeni dönemde beraber olmayı ilan ediyorlar. HTŞ ile savaşan Ceyşul İslam grubu Muhammed Şara ile kucaklaştı.

Farklı beklentiler var. Ancak ülkenin sosyolojik gerçekliği bu beklentilerin kimileriyle örtüşmesi zor. Ekonomik gerçeklik ve uluslararası gerçeklik de öyle. Hakan Fidan ve Numan Kurtulmuş önemli açıklamalarda bulundular. Hakan Fidan, konuşmalarında Suriye'deki toplumsal coğrafyanın çoğulculuğuna ve bunun kapsanmasına dikkati çekti. Kürtler, Nusayriler, Aleviler, Türkmenler gibi farklı mezhep ve etnik grupların temsiline imkân verilmesini vurguladı. Suriye sosyolojisinin mezhebi ve etnik çoğulculuğunun algılanması, ancak mezhepçi ve etnikçi siyasete karşı da mesafeli olunması çok önemli.

Suriye'nin yeni düzeni için en önemli boyutlardan birisi etnik ve mezhebi çoğulculuk realitesi. Bu realiteyi segmentleşmeye ve dışlanmaya yol vermeden temsil edilmesine imkân tanınmalı. Yani Suriye'de mezhepçi ve etnikçi bir devlet kurulamaz. Çoğunluğu Sünni olan toplum, periferide yer alan Nusayri ve Şii kesimleri de dikkate alacak. Almak zorunda. Bu nedenle "vatanperverlik" ve "eşit vatandaşlık" önem taşımaktadır. Vatanperverlik, Suriye'de yaşayanların ortak coğrafya aidiyetine sahip olmasıdır. Siyasal coğrafya aidiyeti devletin kolektif kimliği için önem taşımaktadır. Yeni düzen için bu zorunludur.

Numan Kurtulmuş Hoca da demokrasi vurgusunda bulundu. Suriye'nin Türkiye'nin demokrasi tecrübesinden yaralanabileceğini söyledi. Gerçekten de Suriye'de demokrasinin kurulması hem realite hem de yeni tarihi dönem için zaruridir. Çünkü Baas rejimi demokrasisiz bir cumhuriyet rejimiydi. Darbe, cunta, tek adamlılık bu cumhuriyetle yürüdü. Bütün Ortadoğu cumhuriyetleri de böyle. Türkiye hariç hiç birisi demokrasiye geçmemiş. Darbeler, cuntalar ve tek adam rejimleriyle devam ediyorlar. Suriye Baas rejiminin düşüşü, bu cumhuriyet tarzının artık sona erdiğini gösteriyor. Demokrasiye geçişle beraber siyasal çoğulculuğu üst birlik ile gerçekleştirecek. Farklı siyasal partilerle farklı gruplar temsil imkanı bulacak. Mecliste çoğulculuk temsil edilecek. Meclis, millet meclisi olacak.

Demokrasi deyince bazıları Kemalistlerin anladığı gibi "Tanrı yasalarına karşı ulus yasaları" anlıyor. Demokrasi çok geniş bir anlama sahip. İktidarın seçimle gelip seçimle gitmesi, farklı siyasal partilerin olması, muhalefetin meşruiyeti, düşünce ve ifade özgürlüğü, hukuk devleti demektir. İlla da laikçi olmak zorunda değil. Hatta bana göre "şer'i demokrasi" de olur. İran bunu başaramadı, Sudan başaramadı. Belki de Suriye farklı bir formla başarabilir. Kim bilir?

İslam toplumlarında laiklik olmadan da Yahudiler, Hristiyanlar, Şiiler, Sünniler hep beraber yaşadılar. Dini çoğulculuk ve tolerans, Batı da çok geç başladı. Biz de baştan beri vardı. Elbette çağdaş dönemde yeni durumları da gözeterek olmak zorunda. Suriye'de henüz laiklik denmeden Katoliklerin Noel bayramı için 2 gün tatil imkanının verilmesi de bu mirası gösteriyor.

Vatanperverlik, demokrasi ve İslam yeni Suriye'nin siyasal düzeni için üç önemli saç ayağı. Bunları kaynaştırdığı, temsil ettirdiği ve realitede insanları huzurlu ve mutlu edecek biçimde formüle ettiği zaman yeni düzen olacak, yeni Ortadoğu'nun yükselişi olacak.