Suriye ile yeni dönem

Baþýndan beri izlenmesi gereken dýþ politika, alternatif diplomasi kanallarýný açýk tutmaktan geçmeliydi.. Ben ‘Mýsýr’la köprüleri tamamen atmayalým’ diye yazdýðýmda, ‘Emperyalistlerle bir olup kendi halkýný katleden bir diktatörle nasýl iliþki kuracaksýn?’ diye suçladýlar.. Aynen Suriye’de de olduðu gibi.. Ya hu, eli kanlý diktatörle iliþki kurmak zorunda deðilsin.. Ama süreci yürütebilmek için sahadan uzak kalmamalýsýn. Burada iki kere iki dört.. Bakýn þimdi geldiðimiz noktada, Suriye’nin kuzeyinde oluþan otonom yapýdan devlet devþirmeye çalýþan Amerika destekli YPG’ye karþý en net ses geldi Esad’dan çýktý.. BBC televizyonuna konuþtu,“Baþka bir ülkenin emri altýnda kendi ülkesine, kendi ordusuna kendi halkýna karþý savaþan vatan hainidir” dedi.. Bu hedef birliði, Esad ile Erdoðan’ý belki ayný masaya oturtmaz. Ama orta vadede eðer Esad Türk askerini davet ederse, doðrudan görüþmelere baþlanmasýnýn kapýsýný aralamalýdýr.. Bu Suriye’den çok Türkiye’nin yararýna olacaktýr.. Eðer CHP, bir parça bu memleketi düþünerek hareket edebilseydi, bugüne kadar Esad’la yapýlan görüþmelerde Türkiye’nin dýþ politikasý yerden yere vurulacaðýna, alternatif kanallar üzerine çalýþma yürütebilirlerdi.. Bu üstelik de devletin bilgisi hatta direktifiyle bile olabilirdi..

Amerika bunu sýklýkla yapýyor.. Demokrat bir baþkan, daha evvel köprüleri attýðý bir ülkeyle cumhuriyetçi bir diplomat üzerinden pek âlâ iliþki kurabiliyor..Ama bizimkiler yanlarýna almýþlar mihmandar diye 53 kiþinin katili bir teröristi, devlete de haber vermeden kafalarýna göre Þam’a gidiyorlar.. Ya hu sen otur, müzakere et devletle. Bir oyun planý kurun birlikte.. Ýlla çelme takmaya gerek yok ki.. Bir meselede de sadece devletin menfaatlerine pozisyon alabilirdiniz.. Neyse geçti artýk.. Þimdi eðer, YPG terör kamplarýnýn kökünü kazýmak için, Suriye ile bir ittifak yapýlmasý gerekiyorsa, herkes bulunduðu pozisyondan bir adým ger atabilir diye düþünüyorum..  Aslolan Türkiye’dir.. Gerisi teferruat..

 

Amerika Kudüs konusunda yalnýz kaldý

Bütün haberler þöyle veriliyor; “ABD, Birleþmiþ Milletler Güvenlik Konseyi'nde Kudüs tasarýsýný veto etti..” ABD Baþkaný Donald Trump'a Kudüs'ü Ýsrail'in baþkenti olarak tanýmaktan vazgeçme çaðrýsý yapan karar tasarýsý Washington tarafýndan veto edildi.. Haber bu deðil ki.. Bu tam anlamýyla yapýlan tasarrufu yerinde bulan ve Amerika’nýn gücünü dünyaya gösterdiði gibi bir algýya çalýþan, maksatlý bir dil.. Doðrusu bu deðil.. Doðrusu, Kudüs’ün, Ýsrail’in baþkenti olmasý konusunda Amerika, BMGK baþta olmak üzere, tüm dünyada yalnýz kaldý.. Tek baþýna.. Yanýna bir tek destekçi bile bulamadý.. Konseyin diðer 14 üyesi adlý adýnca çýktý ve dedi ki; “…Ey ABD Baþkaný.. Kudüs'ü Ýsrail'in baþkenti olarak tanýmaktan vazgeç…” Kim bunlar?.. ABD dýþýndaki diðer daimi üyeler Rusya, Çin, Ýngiltere ve Fransa... Geçici üyeler Bolivya, Mýsýr, Etiyopya, Ýtalya, Japonya, Kazakistan, Senegal, Ýsveç, Ukrayna ve Uruguay... Nasýl dersiniz ki, ABD tasarýyý veto etti.. ABD'nin bu kararla, tamamen dünya siyasetinden izole olduðu yüzüne vuruldu.. Ve aldýðý kararýn uygulanabilir olmaktan ne kadar uzak olduðu da apaçýk ilan edilmiþ oldu.. Veto hakký var diye, dediði dedik, öttürdüðü düdük olacak hali yok herhalde.. BMGK’dan çýkan karar veto deðil, zaferdir..