Suriye: Küresel satranç tahtası

Suriye’deki çatışmalar bir diktatöre karşı halk ayaklanması özelliğini çoktan aştı. Yakın döneme kadar vekaletler savaşı şeklinde devam eden, yani dış aktörlerin içerideki işbirlikçileriyle el altından yürüttükleri çatışmalar son dönem hamleleriyle birlikte hızla doğrudan savaşlara dönüyor.

 

Esed cephesine bakacak olursak, Esed’in en önemli dış destekçileri Hizbullah, İran ve Rusya. Geçtiğimiz hafta Hizbullah ilk defa olarak çatışmalarda Esed’in yanında yer aldığını resmen ilân etti. Örgütün lideri Hasan Nasrallah televizyonlardan yayınlanan bir konuşmasında Suriye ve Lübnan’ın “radikal Sünni İslamcılardan kaynaklanan bir tehdit” ile karşı karşıya olduğunu, bu tehdidin arkasında ABD ve İsrail’in olduğunu söyledi. Nasrallah, maliyeti ne olursa olsun zaferi kazanıncaya kadar Esed’in yanında savaşacaklarını da söyledi.

Hizbullah’ın bu çıkışı çatışmaların başından beri yaşanan en önemli gelişmelerden biridir. Hizbullah, başından beri Esed’e destek veriyordu, hatta militanları çatışmalarda yer alıyordu, ancak hiçbir zaman Esed’e desteği bu kadar açıktan olmamıştı. Ayrıca Hizbullah’ın Suriye’de Sünnileri suçlaması ve Lübnan’ın da tehdit altında olduğunu açıklaması her iki ülkede mezhep savaşlarının fitilini ateşleyebilecek bir etkiye sahiptir. Bu sözleri Lübnan-Suriye sınırına yakın Kuseyr’deki Esed-Hizbullah saldırılarıyla birleştirdiğinizde durumun sıcaklığı kendiliğinden ortaya çıkıyor.

İran’a AB’nin cevabı

Pek çok uzmana göre Hizbullah’ın bu hamlesi aslında İran’ın hamlesiydi. İran’ın Cenevre görüşmeleri öncesinde attığı bu adıma karşılık Avrupa Birliği (AB) Suriye’ye silah ambargosunu kaldırarak karşılık verdi. Fransa ve İngiltere’nin çabalarıyla kalkan ambargo sayesinde Suriyeli muhaliflerin gelişmiş silahlara, özellikle omuzdan atılan ve ısıya duyarlı yerden-havaya güdümlü füzelere kavuşması bekleniyor. Afganistan’da Sovyetler Birliği’ni bitiren bu füzelerin Esed ve müttefiklerine de zor anlar yaşatacağı muhakkak.

Öte yandan Esed’in büyük hamisi olan Rusya, İran ve AB’nin hamlelerini Suriye rejimine S-300 ve yerden-havaya füze, küçük füzeler verme sözüyle karşıladı. Özellikle S-300’ler bir hayli gelişmiş füzeler ve Suriye’ye havadan bir müdahaleyi neredeyse imkânsız kılacak türden silahlar. Rusya’ya göre Suriye’ye istikrar daha fazla Rus silahıyla gelecek.

Rus hamlesine İsrail’in cevabı

Hizbullah, AB ve Rusya’nın bu hamlelerinden sonra sıra İsrail’e geldi ve yanıbaşına S-300’ler getirilmek istenen İsrail, eğer Rusya bu silahları Suriye’ye sevk ederse söz konusu silahları vurmak durumunda kalacağını ilân etti.

Kısacası Suriye’de savaş küresel bir satranç tahtasına dönmüş durumda. Perde arkasından vekaletle savaşı yürütenler birer birer yüzlerini gösteriyorlar. Çatışmalar bir yandan Lübnan’a doğru sıçrıyor, diğer taraftan tüm dünya güvenliğini tehdit ediyor. Elbette bu tabloda asıl merak edilen hamle ABD’ninki. ABD ve Batılı dostları Suriyeli muhalifleri silahlandırma konusunda hâlâ kararsızlar. Tıpkı Afganistan’da olduğu gibi Stinger gibi omuzdan atılabilen gelişmiş füzeleri muhaliflere verirlerse bu silahların El Kaide benzeri yapılara geçmesinden çekiniyorlar.

Batı’da bir diğer grup ise devletlerinin Esed gibi seküler bir adam yerine Sünni veya Şii dincileri destekleyerek büyük bir hata yaptığını iddia ediyor. Kısacası Batı’da akıl karışıklığı bir süre daha devam edecek gibi duruyor. Fakat bu kararsızlığın çok da uzun sürmeyeceği aşikâr.