Selim ATALAY
Selim ATALAY
http://www.selimatalay.com
Tüm Yazıları

Suriye sınırı Türkiye’nin sabrının da sınırıdır

Afrin diye bir kriz varsa, bu kriz, ABD’nin bölgede bulduğu maşaya kontrolsüz ve hesapsız biçimde silah yollamasıyla başladı. Sözde DEAŞ ile mücadele için silahlandırılan bu çetenin DEAŞ bittikten sonra da elde tutulması planlanmıştı. Silahlar uzun dönemli yatırımdı. DEAŞ ile mücadelede o silahların kullanılmadığı, çetenin ‘fedakarlıklarının’ ve ölü sayısının gerçek dışı boyutta abartıldığı biliniyor. 

Bu silahlı çeteye ‘polis gücü’ kılıfı uyduracaklarını biliyorduk da, Sınır Ordusu demelerini beklemiyorduk. Sınır Ordusu, cüretin, kanunsuzluğun ve çatırdayan NATO’nun özeti oldu. 

NATO,  Suriye’nin kuzeyindeki umutsuz ve işlemez ABD stratejisi yüzünden çatırdıyor. Kağıt üzerinde müttefik sayılan Türkiye’nin güney sınırı boyunca uzanan ve Türkiye’ye tehdit olan bir çeteyi besleyip silahlandırmak, sonra da bu maşaya ‘sınır ordusu’ demek, her şeyle alay etmektir. Sınır dedikleri, Türkiye sınırı... Yani ortak savunulacak NATO sınırı. ABD Türkiye’nin, yani hesapta NATO müttefikinin ve ittifakın resmi sınırı boyunca teröristlerden bir ordu kuruyor... Böyle rezalet görülmemiştir. Ve işler bu noktaya gelince, ‘Türkiye’nin güvenlik kaygıları’ hatırlandı. Burada bile kelime oyunu var: Kaygı… Yani vehim gibi. Yani aslında öyle bir tehlike yok da, Türkiye vehmediyor, paranoya yapıyor. 

NATO... Bir peri masalıyla başlamıştı: Türkiye saldırıya uğrarsa yardıma geleceklerdi. Onlar saldırıya uğrarsa biz gidecektik... Buna artık inanan kaldı mı, araştırmak gerekir. NATO ilke ve idealleri, Türkiye-Suriye sınırında çökmüştür. Suriye sınırı, Türkiye’nin sabrının sınırıdır. 

Afrin’de, Suriye’nin kuzeyinde ve bölgesinde Türkiye kendi gücünü ve denklemini kuruyor. Afrin’in etkileri sadece bölgede değil, NATO’da da hissedilecektir. Türkiye’nin NATO’ya değil, NATO’nun Türkiye’ye borçları vardır. Son sözü Türkiye söyleyecektir. 

 

Almanya harcarsa ne olur?

NATO’nun varoluşsal krizi sürerken Trump’ın yangına benzin döküp ‘para harcamazsanız sizi korumam’ lafının karşılığı var. Birisi Trump’a demiş: NATO üyeleri milli gelirin yüzde 2’sini savunmaya harcamak zorunda. O da başladı, ‘para peşin, kırmızı meşin’ demeye... ABD hesabına göre Fransa %1.8, Almanya %1.2 harcıyor… ABD hesabına göre Türkiye’nin harcaması %1.7. 

Almanya, Berlin Duvarının çöküşü ile savunma ve savunma sanayii harcamalarını kısıp, Doğu Almanya’yı kalkındırmaya odaklanmıştı. Şimdi Trump ‘Almanya savunma harcamasını ikiye katlasın’ diyor. Almanya’nın da cevabı: 35 milyar harcıyoruz… Katlarsak, 70 milyara çıkarız. Her yıl 70 milyar euro... Nükleer güç Fransa’nın bütçesi bile 40 milyar... Almanya her yıl 70 harcarsa 10 yılda dev bir orduya ulaşabilir. Bunu mu istiyorsunuz? 

Almanya Dışişleri Bakanı Gabriel daha ince bakıyor: Avrupalı komşularımızın 10 yıl içinde Avrupa’nın ortasında doğacak bu dev ordudan mutlu olacaklarını mı sanıyorsunuz?

Muhabir soruyor: Avrupalı ortaklarınızın silah gücü yüksek Almanya’dan korktuklarını mı ima ediyorsunuz? 

Cevabı: En önce Fransızlar sordu: (Bütçe artışında) Ciddi misiniz? diye.

Bunlar Trump’ın ilgilenmediği ayrıntılar. Avrupa tarihini ve 20. yüzyılın iki büyük savaşının ayrıntılarını zaten bilmez. Almanya’nın 2040’da AB ve NATO’nun çöküşüne hazırlandığına dair strateji planını Kasım’da Dünya Hali’nde anlatmıştık. 2040’a giden yol 2018’den başlar, 2023’te belirginleşir.  

Türkiye’nin aslında %2 ye ulaştığı da konuşulur. Öte yanda Türkiye’ye parasıyla bile silah satmamak diye bir durum var. Örneğin tank meselesinde Almanya’nın Türkiye ile ortak çıkarını dengeleyip ilerlemesini, Türkiye’yi kazanmasını ve hem yeni tank projesini, hem de modernizasyonu sürdürmesini bekliyoruz. Türkiye’deki Almanya imajı ve ilişkiler bu yolla düzelecektir. 

ABD,  NATO müttefikinin ve resmi ittifakın sınırı boyunca teröristlerden bir ordu kurmaya niyetlendi… Böyle rezalet görülmemiştir.

 

NATO 15 Temmuz’da neredeydi? 

15 Temmuz ihanet gecesinde ABD sessiz kaldı da... NATO da sessiz kaldı. Çok iyi bildikleri ihanete tavır almadılar. Sonra da iki satır açıklamayla geçiştirdiler.

En azından, İncirlik’te olanları ve yapılan hazırlıkları bilmiyorlar mıydı? Sonra sığınma isteyenlere kucak açtılar. Sonra da yapabildikleri, internet üzerinden Türkiye’ye hakaret etmek oldu. Şimdi Türkiye soruyor: Ne NATO’su? Kamuoyunun NATO hakkındaki görüşünü anketle bir ölçün de, bakın. 

NATO’ya 60 yıllık aşırı sadakatinin karşılığını Türkiye böylece gördü. Saldırıya uğrarsak gelip gelmeyecekleri zaten kuşkuluydu… Irak ve Suriye krizlerinde ve teröre karşı mücadelede tekrar tekrar NATO sınandı. Sınavları hiç geçemediler. Bu durumu 2. ve 3. sınıf NATO üyeleri görmüyor mu? Yoksa ‘her koyun kendi bacağından asılır’ diye mi avunuyorlar? NATO’da koyun sürüsü olur mu?  

Bütün bunlara rağmen NATO içindeki Türkiye, NATO dışındaki Türkiye’den daha faydalıdır. Oybirliği ile karar alması gereken NATO’daki oy gücü, Türkiye’nin yine son sözü söyleme gücüdür. NATO’yu ıslah edecek olan, asli görevine döndürecek olan, demode NATO’yu zamana uyarlayacak ve NATO içindeki sınıf ayrımını kaldıracak olan, yine Türkiye’nin gücü ve kararlılığıdır. Türkiye NATO’ya borçlu değil, alacaklıdır. Hem de çok çok alacaklıdır. 

 

5. maddeyi işletmeyi deneyelim mi?

NATO, üye ülkelerin birbirinin yardımına koşması ilkesiyle kurulmuştu. Birimiz hepimiz için, hepimiz, birimiz için...  Anlaşmanın 5. maddesine göre bir üyeye yapılan saldırı, bütün üyelere yapılmış sayılacak ve ortak karşılık görecekti. 

Bu madde tarih boyunca yalnızca bir kez işletildi. O da 11 Eylül saldırılarında. Sonra Afganistan’a gidildi. İşgal ve sonrasında 1100 NATO personeli öldü. 17 yıldır ABD-NATO Afganistan’da. Hala sonuç yok. 

Aynı duyarlılığı Türkiye terörle boğuşurken gösterdiler mi? Önce Irak, sonra Suriye krizlerinde NATO’nun Türkiye sınırını korumaktaki isteksizliği dillere destandır. Türkiye’nin zorlamasıyla getirilen Patriot füze bataryaları da dekor olsun diye konmuştu. Saldırı halinde bu bataryaların gerçekten kullanılacağından kimse emin değildi. 

Peki 5. madde sadece Türkiye’ye mi işlemiyor? NATO’nun önemli ve önemsiz ülkeleri var. Önemsiz sayılan ülkeler, 5. maddenin kendileri için işletileceğinden emin değiller. Evet, NATO’da, AB’de olduğu gibi 1. 2. ve 3. sınıf ülkeler var. Türkiye NATO’da 1. sınıf idi... Ama kendi savunması için değil, diğerlerinin savunulmasında hayati önem taşıdığı için. 

Trump esasta NATO’nun demode, zamanı geçmiş bir kurum olduğunu düşünüyor. 5. maddeye de bağlılığı kuşkulu. Trump, ilk NATO ziyaretinde ABD’nin 5. maddeye bağlılığını beyan ve teyit etmemiş ve büyük gürültü kopartmıştı. Bir ay sonra Polonya’da usulen bir şeyler söyleyip düzeltme yaptı ama inandırıcı değildi. Brüksel’de Trump, emlakçı işadamı bakışıyla NATO’nun bir milyar dolardan fazlaya mal olan yeni ve camdan karargahına takılmıştı: “Her yer cam. Bu ne gereksiz masraf. Bir bomba atılsa her şey tuz-buz olur…” Sonra da binadan çıkışta NATO üyelerini azarladı: “Süslü püslü bina yapacağınıza, savunma harcamalarınızı artırın, ABD’nin sırtından inin”... 

5. madde, diyorduk... Batı Avrupa kamuoyları, başka ülkeler için savaşa girme- fikrinden artık uzaklaşmaktadır. Pew Araştırma kuruluşunun anketinde sorulmuş: Bir NATO müttefikimiz, Rusya ile askeri çatışmaya girerse, ülke olarak askeri güç kullanıp o müttefiki savunmalı mıyız?’ Soruya ‘Evet’ diyenlerin oranı İspanya, İngiltere ve Almanya’da %50’nin altında, Fransa’da ise %50 civarında. Yani ‘Biz karışmayalım’ diyorlar... Bunlar 1. sınıf NATO ülkeleri. Bunlarsız NATO işlemez. Ve bunlara da -Marjinal görüş- denemez, çünkü bu ülkelerde bu oylarla hükümetler seçiliyor. 

Üstelik soru, sadece ‘Rusya ile çatışma’ ihtimalini soruyor... NATO’nun gözü yalnızca Rusya’yı görüyor… Tehdit başka yerden gelince NATO ‘bizim sorumluluk alanımız değil’ deyip, uzaklaşıyor.