Selahaddin E. ÇAKIRGÝL
Selahaddin E. ÇAKIRGÝL
Tüm Yazýlarý

‘Suriye-Türkiye Sürtüþmesi'nin bir savaþa dönüþmemesi temennisiyle.. -2-

(Önce bir NOT: Önceki yazýmýn baþlýðý da böyleydi ve yazýya niçin bu temenniyle girdiðimi de hemen ilk paragrafta, Çünkü böyle bir savaþ, iki rejimin deðil, iki müslüman halkýn savaþmasý gibi bir görünüm ortaya çýkarýr ki; emperial -þeytanî güçler bundan ancak zevk alýrlar.’ þeklinde açýklamýþtým. Çünkü, Hz. Peygamber (S), ‘Savaþý istemeyiniz, ama, geldiðinde de kaçmayýnýz..’ buyuruyor.

Gerçi bugünkü dünyada savaþ deyince topyekûn savaþ anlayýþý hâkim olup, sadece karþý tarafý imhâ etmeyi, öldürmeyi hedef alan askerî savaþ deðil, ekonomik, kültürel, psikolojik ve de propagandaya dayalý savaþlar da vardýr ve savaþlar bazan bu yollarla da kazanýlýr. Amma, düþman tarafýn asker veya diðer insanlarýný öldürmeyi hedef alan askerî savaþ, diðerleriyle mukayese edilemeyecek kadar aðýrdýr. Çünkü, savaþta zarar gören diðer bütün unsurlar, kayýplara raðmen tekrar ayaða kaldýrýlabilir, ama, ölen insanlarý hayata döndüremezsiniz.

‘Fakir’, bu anlayýþla hele de müslüman halklarýn baþýndaki rejimler arasýnda verilecek bir savaþýn daha bir acý olduðuna iþaret etmek için o temennimi dile getirdi. Çünkü, her iki tarafýn halklarý da, kendi kayýplarýný ‘þehîd’ diye uðurlayacaklar, iki taraf da Müslümanlýk iddiasýný esas alacaklardýr; hele de savaþ esnâsýnda..

Ve karþý tarafta, Suriye’de emperial ve þeytanî güçlerin kuklasý olan biri var.

Nitekim, önceki yazýnýn devamýnda da, ‘Neron’ örneðini verilmiþ ve Suriye ülkesini ve zavallý müslüman halkýný Baas ideolojisi ve Baas Partisi’nin ve de kendi hanedanýnýn yarým asrý geçen tahakkümünü sürdürebilmesi için mahv’u periþan ve virân eden Beþþâr Esed’in geldiði nokta da, karþýmýza bir modern Neron tipi çýkarmaktadýr’ denilmiþti.

Buna raðmen, bazýlarý, Ýdlib’de yaþanan, daha doðrusu Rusya’nýn ve Ýran’ýn oynattýðý, ama perde önünde, -ülkesinin istiklâlini korumak için çýrpýnýyormuþ gibi bir görüntüyle- Beþþâr Esed’e eliyle yaþatýlan büyük dramýn etkisiyle olmalý ki, o yazýmý Esed’i yüreklendirici ve onun karþýtlarýný ise pasifleþtirici mahiyette görmüþler.

Osmanlý’yý Birinci Dünya Savaþý’na sokan tecrübesiz Ýttihad-Terakkîci’ciler, elden çýkan vatan topraklarýný geri almak ümidiyle güzel hayaller ve coþkun heyecanlar içindeydiler. Sonunda ise, her þey buharlaþtý.

Ben o temennimi, global çapta oynanan büyük oyunun farkýna varýlmasý için tekrarlýyor ve birilerinin beni korkaklýkla suçlamalarýndaki sýðlýða ise gülüp geçiyorum.

Evet, bu hatýrlatýþtan sonra, evvelki yazýnýn devamý mahiyetinde, ‘üzerinde yaþadýðýmýz bu Ortadoðu coðrafyasýndaki mes’eleleri anlamak için, sadece þu son 70-75 yýla olsun, dikkatlice bakýlmalý..’ gerekçesiyle yapýlan kýsa bir hatýrlamaya, son yazýnýn son paragrafýný tekrarlayarak devam edelim:

SURÝYE’YÝ ÝRAN’A, ‘BAAS LÝDERLÝÐÝ’ ÝHTÝLAFI YAKLAÞTIRMIÞTI!

Suriye’den sonra, 1968 yýlýnda, ikinci bir arab ülkesinde, Irak’ta da bir Baas rejimi iktidara gelmiþti. Hedef ise, bütün arab ülkelerini tek bir Baas ideolojisi ve liderliði altýnda toplamaktý.

Ancak, þimdi de, Irak-Suriye arasýnda bir Baas liderliði mücadelesi baþlýyordu; Baas ideolojisinin öncü/lider ülkesi olmak ideali etrafýnda Suriye’yle daha doðrusu Hâfýz Esed ile Irak’ýn fiilî lideri Saddam arasýnda.. Saddam, Devlet Baþkaný Yard. idi; Hâfýz Esed ise, Devlet Baþkaný idi ve öyleyse, liderin kim olacaðý ve olduðu belliydi..

Ama, Irak petrol zengini idi ve daha güçlü bir genç beyin nüfusuna dayandýðý da varsayýlýyordu.

Bu liderlik rekabeti, iki ülkenin arasýný ciddî þekilde açmýþ, aralarýnda deriiin bir uçurum meydana gelmiþti. (Hattâ, o kadar ki, 2. Abdulhamîd zamanýnda yapýmýna baþlanan, ‘3 B’ diye anýlan ‘Berlin- Bosphore (Ýstanbul Boðazý) -Baðdad’ demiryolunun Suriye kýsmýndan trenler bile geçirtilmeyerek, o hat fiilen kapanmýþtý.)

VE ÝRAN’DA 1979 MEYDANA GELEN VE DENGELERÝ ALT-ÜST EDEN BÜYÜK ÝNKILAB VE DE 8 YIL SÜRECEK OLAN ‘ÝRAN-IRAK SAVAÞI..’

Ve 1979’da Ýran’da Þah’ýn devrilmesi ve ‘ulemâ’nýn iktidara gelmesiyle sonuçlanan bir inkýlab olup, dünya ve hele de Ortadoðu siyasetini derinden sarsýnca sonra Saddam, Irak’ýn ‘Þah Ýraný’ karþýsýnda yaþadýðý ezikliði gidermek için o iktidar boþluðundan faydalanmak istedi ve 22 Eylûl 1980 günü, Ýran’a saldýrýverdi. Ve, ‘savaþý ve Ýran’ý 7 günde bitireceðini’ söylemiþti, saldýrýdan bir hafta önce Baðdâd’a gelen Fransa baþbakaný Jacques Chirac’a..

Suriye için bir fýrsat doðmuþ gibiydi. Çünkü Saddam’ýn savaþtan zayýflayarak çýkacak, Baas ideolojisinin ve partilerinin liderliði Þâm’ýn üzerinde kalacaktý.

Elbette baþka hesaplarýn yanýnda, bu hesabýn da sevkýyle, Hâfýz Esed Suriyesi, Irak’a karþý Ýran’ýn yanýnda yer aldý.. Bütün arab dünyasý o savaþta, Saddam’ý desteklerken, Suriye tek baþýna Ýran’ý destekledi. Ýran da, o savaþta kendisine destek veren bu tek arab rejimine yýllarca parasýz petrol verdi ve diðer malî yardýmlarda bulundu.

Halbuki, yeni Ýran Yönetimi, Baas ideolojisini ‘laik-kafir bir ideoloji’ olarak niteliyor ve bu nitelemeyi Saddam için devamlý kullanýyordu.

Ama, þia’dan ayrýlan ve ‘7 Ýmam Mezhebi’ olarak anýlan ‘Ýsmailiye’nin Suriye’deki takipçilerine verilen isim olan ve de Hâfýz Esed’in de mensubu olduðu Nusayrîlik mezhebini sadece ‘12 Ýmam Þiâsý karþýtý’ deðil, Ýslâmdýþý da kabul eden Ýran’daki Ýnkýlab Yönetimi Suriye yönetiminin hem Baas ideolojisine, hem de Nusayrîlik inancýna baðlý olduðunu o savaþ þartlarý içinde hatýrlamýyor ve ‘denize düþenin kendisine uzanan eli itmemesi’ misali, onunla ittifak kuruyordu.

SADECE VEFÂ DUYGUSU MU, YOKSA, RUSYA EMPERYALÝZMÝNÝN PEÞÝNE TAKILMAK ZAVALLILIÐI MI?

Ýran, Suriye’deki Baas rejiminin bu iyiliðini unutmadý.. Arab ülkelerindeki diktatörlük ve tek kiþi rejimlerine karþý ortaya çýkan ‘halk patlamalarý’, Tunus’daki 55 yýllýk, Mýsýr’daki 60 yýllýk, Libya’daki 42 yýllýk ve Yemen’deki 35 yýllýk rejimleri birkaç hafta devirdiðinde.. Ve o ‘halk patlamalarý/ protestolarý’ Suriye’ye de varýnca, ayný sonucun artýk kaçýnýlmaz olarak; -ömrü yarým asrý geçen- Suriye Baas rejimini ve (Baba/Oðul) Esed Hanedâný’ný da devþireceði beklenirken..

Ýran ve Lübnan’daki güç odaðý ‘Hizbull…’ örgütü devreye girdi ve iftiharla, ‘Eðer biz olmasaydýk, Beþþar Esed rejimi iki gün dayanamazdý..’ diyerek, milyonlarýn felaketini, bir milyonu aþkýn insanýn katledilmesinin yolunu daha bir açtý ve kendi gücü yetmeyince de.. Rusya’yý bizzat Suleymanî eliyle Suriye’ye davet etti ve bugün Rusya, Suriye’deki satranç oyununun baþ oyuncusu olarak Ýran’ý da kullanýyor; Beþþâr Esed’i de, ‘Hizbull…’ örgütünü de.. Ve Türkiye’ye ise, arada bir imkânlar sunarak, onu NATO dünyasýndan uzaklaþtýrmanýn ve hattâ koparmanýn hesaplarý peþinde..

Amerikan emperyalizmi ve NATO dünyasý ise, Türkiye’nin Rusya’yla irtibatýný tamamen koparýp kendi kucaklarýna eskisi gibi dönmesini bekliyor. Nitekim, Türkiye’ye devamlý oyunlar oynayan USA Dýþbakaný Pompeo ise, þimdi, ‘Türkiye’nin yanýndayýz..’ diyor. Ki, Pompeo’nun, henüz siyasete atýlmadan önce de, ‘müslüman dünya ve Ýslâm ile nasýl bir hesaplaþma içinde olunmasý gerektiði’ üzerinde yaptýðý konuþmalar bilinmiyor deðil..

***

Ýdlib denilen küçük bir mýntýkaya sýkýþmýþ bulunan milyonlarýn periþanlýk ve faciasý, ne Rusya’nýn derdinde, ne de Ýran’ýn ve Beþþâr’ýn; ne de Amerika’nýn.. Çünkü, onlarýn hepsi de, oradaki halk ile temelde farklý bir dünyaya aid olduklarýný düþünüyorlar ve onlarýn acýlarýndan iktidar devþirmeye çalýþýyorlar.

Beþþar rejimi güçlerini Türkiye’nin askerleri üzerine saldýrttýranlarýn kim olduðu bilinmiyor deðil..

Rusya ‘Evet’ demeden, Suriye rejiminin adým atmasý mümkün deðil bugün.. Ýran ise, ‘iþgal altýnda veya terör odaklarýnýn elinde olan vatan topraklarýný kurtarmak için silah kullanmasýnýn Suriye rejiminin hakký olduðu’nu açýklýyor.

Daha dün, ‘Ýdlib’ konusunda uzuuun bir yorum yazan ‘tabnak’ sitesi, orada Baas rejimine ve onun müttefiklerine direnen herkesi ‘terörist’ ve Türkiye’yi de o ‘terör örgütlerini destekleyen bir devlet’ olarak niteliyordu. Rusya da ayný mânâya gelen laflarý daha diplomatik laflarla ifade ediyor.

Çok karmaþýk, çetin, zor bir dönemden geçiliyor.

Allah’u Tealâ, þu veya bu ülkenin veya rejimin çýkarý için deðil, Haqq ve adâlet ölçüleriyle hareket edenlerin yardýmcýsý olsun, idrak, basîret ve ferasetlerini arttýrsýn.

‘HEZEYAN..’ DENÝLÝP GEÇÝLEBÝLÝR MÝ?

Ve, son bir NOT: Bir mezhebin tebliðini yapmanýn da ötesinde, saçma-sapan iddialarla acaip propagandalar yapan bir tv. kanalýnda bir kiþi konuþuyor baðýra-baðýra; dinleyecilerini efsunlamaya yönelik bir takým laflarla.. Bununla yetinmeyip, hattâ, 15 Temmuz Darbe Hýyaneti’nde büyük fedakârlýklar yapmýþ, yüzlerce kurban vermiþ, binlerce yaralý vermiþ bir müslüman halkýn bütün yaptýklarýný da yok sayarak sözü Qaasým Suleymanî’ye ve onun ‘15 Temmuz Darbe Hýyaneti’ gecesinde, ‘Türkiye’yi o darbeye karþý savunmak ve o darbeyi etkisizleþtirmek için yaptýðý kahramanlýklar’a (!?) getiriyor.

Gülüp geçebilirsiniz, ama, o bununla yetinmiyor; ‘Halkýmýzýn o gece sergilediði fedakârlýklarýn ve ödediði bedellerin hepsi bir araya toplansaymýþ; eee?.. Evet, bütün bunlar, o gece Suleymanî’nin Türkiye’yi savunmak için yaptýklarýnýn yüzde biri kadar bile etmez’miþ!!..

Ve iddiasýnýn doðruluðuna inandýrmak için, ‘Benim bu konuþmamý devletin istihbarat sistemi dinliyor, CIA dinliyor.. Yalansa, yalan desinler..’ diyor.

Ama, bu konuþmayý yapan kiþi, birileri kendisini yalanlayacak olsalar, ciddiye alýnmýþ olmaktan bile mest olup, o yalanlayan resmî makamlarýn ve istihbarat örgütlerinin yalanlamasýndan kendisine bir pay çýkartmak isteyeceði hissediliyor.

Bu konuþmanýn videosu bana da gelmiþti, sosyal medyadan... Acý bir tebessümle gülüp geçmiþtim; amma, iþin baþka bir tarafýnýn olduðunu, Ýran’dan bir çok dostun, ayný videoyu farsça alt-yazýlý olarak benimle, ‘Gerçek mi bu?.. Vayy be, meðer neymiþ? Ne dersin?’ sorusuyla paylaþtýklarýný görünce anladým. Bazýlarý o alt-yazýyý okuyunca, ‘Yahu, bu Suleymanî neymiþ?’ demiþlerdir elbette..

***

Halbuki, 15 Temmuz 2016 gecesi, henüz saat 24.00 olmadan, Suleymanî’nin de üzerinde derin etkisi bulunan Ýnkýlab Muhafýzlarý Ordusu’nun internet sitesi ‘tabnak’, o darbe haberini, ‘Türkiye Ordusu Erdoðan’ý devirdi..’ (Arteþ-i Turkiye Erdogan ra sernegun kerd!) baþlýðýyla veriyor ve aradan yarým saat geçmeden, ‘Erdoðan’ýn niçin devrildiði’ne dair yayýnlanan bir yorumda da, ‘hamaqât’ gibi bir çirkin sýfat kullanýyor, ‘Onun Osmanlý’yý ve Hýlafet’i ihya etmek istemesi yüzünden devrildiði’, aynen emperial dünyayla söz birliði halinde dile getiriliyordu. Ki, o zaman BM’de USA Baþtemsilcisi olan John Bolton da o saatlerde ayný laflarý kullanýyordu.

Ama, sabah olup, o darbe hýyaneti, müslüman halkýmýzýn, dik duran bir lider etrafýnda kenetlenip, ‘Allah’u Ekber sadâlarý ve dualarýyla ve de büyük fedakârlýklarýyla kýrýlýnca, ayný int. sitesi, ‘Yoksa, bu darbe, Erdoðan’ýn bir oyunu mu idi?’ diyordu.

Daha sonra ise, herkes zaferden kendisine bir pay çýkarmaya çalýþacak, M. Cevad Zarif gibi Ýran’lý yetkililer ‘O gece sabaha kadar uyumadýklarýný; Rusya ise, darbenin kemalist güçler eliyle kýrýldýðýný iddia edecek; Amerika ve NATO dünyasý ise, hayal kýrýklýðý içinde çeliþkili beyanlarda bulunacaklardý.