Suriye’de dengeler değişiyor mu?

Suriye’nin geleceğine dair yapılan tasarımlarda, bazı değişiklikler olduğu anlaşılıyor. Yakın geçmişteki dengelerde, Rusya ile Türkiye ilişkilerin normalleşmesi sonuçlarından biri olarak Suriye konusunda örtülü bir uzlaşı içindeydiler. Bu uzlaşı, Türkiye’nin Esad ve güçlerinin varlığına ses çıkarmaması karşılığında İran’ın Türkiye önüne çıkmasına engel olunması biçiminde özetlenebilir. Öte yandan yine yakın geçmişteki dengelerde, ABD İran’ın bölgedeki etkinliğine ses çıkarmayarak Rusya’nın alan açmasına göz yummuş, bunun karşılığında da Türkiye’ye geride durma baskısı yapıp PYD’yi destekleme stratejisi uygulamıştı.

Bu dengenin esas hedefi, Obama yönetiminin İran’ı, tabir yerindeyse, Rusya’dan uzaklaşma arzusuydu.

Obama, beklentilerini gerçekleştirmeden koltuğunu Trump’a terk etti. Yeni ABD başkanının Suriye ile ilgili, kısmen yorum yapmaya izin verebilecek ilk açıklamaları DEAŞ’la mücadelede ABD’nin daha etkin rol alacağı ve İslam ülkeleriyle bu konuda daha fazla işbirliği yapılacağı şeklinde oldu.

Örgütlerin hamileri mi değişiyor?

Trump’ın kast ettiği Müslüman Dünya’nın içine İran’ın girmediği düşünülürse, özellikle Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerini ima ettiği akla gelebilir.

Kast edilen ülkelerle daha yakın işbirliği ihtimalinin önce İran, ardından da Rusya’yı son derece rahatsız edeceğine şüphe bulunmuyor. Zira Rusya, herhangi bir ülke ile İran’ın karşı karşıya gelmesini istemiyor, alanda Türkiye’nin olmasını tercih ediyor, dolayısıyla diğer ülkeler alana inerse denetlenemez gelişmeler olmasından, hatta Esad’ın dayanamamasından çekiniyor.

Trump’ın henüz Rusya ile ne gibi ilişki kurduğu açık değil. Ancak Rusya’nın şimdiden önlem almaya başladığı söylenebilir. Cenevre görüşmelerine PYD’nin katılmasını ister hale gelmesi, bu açıdan önemsenmeli. Hatırlanacağı gibi bu talep daha önce ABD’den geliyordu.

Özetle Rusya, eğer ABD Suriye’de “bana rağmen” bir girişimde bulunursa, ben de elindeki “Kürt kartını” alırım demiş oluyor.

Oyun nasıl kurulursa kurulsun, demek ki PYD’yi karşı tarafa kaptırmama türünden bir değişken söz konusu. Gayet tabi, dengenin diğer yanında da Esad’ın kaptırılıp kaptırılmayacağı sorunsalı yer alıyor.

Oyun yeniden mi kuruluyor?

Dengenin değişmeye başladığın bir diğer karinesi ise, ABD, Fransa ve Birleşik Krallık tarafından hazırlanan Suriye’ye yaptırım teklifinin BM Güvenlik Konseyi’nde Rusya ve Çin tarafından veto edilmesi.

Suriye ile ilgili bu yedinci ret kararı, oldukça önemli; zira artık ABD’de Suriye’ye neşter atılması gereğine fazlasıyla inanan bir Trump yönetimi bulunuyor.

Dengelerin değişmesindeki en önemli eşik ise, kuşkusuz Türkiye’nin beklentilerinin karşılanış biçimi olacak. Yeni Suriye’de Kürtlere kültürel özerklik verilmesi gibi konuların bağımsızlığa yol açacak bir düzenlemeye evrilmesi, PYD’nin Türkiye’yi hedefe koyması, terör örgütlerinin Suriyeli Kürtler ile Türkiye arasında dostane ilişkilerin kurulmasına engel olması, Türkiye’nin temel kaygıları. Gayet tabi DEAŞ da doğrudan tehditler arasında.

Türkiye yerine ve Türkiye’ye rağmen kim silahlı Kürt gruplarını desteklerse, kim onlar adına “güvenli bölge” peşine düşerse, Türkiye’nin onunla ilişkileri gerilecektir. Dolayısıyla yakın gelecekte Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerinde çok daha dikkatli davranması gerekebilir. Zira yeni ABD yönetimi PYD konusundaki gerçek tasarrufunu gizli tutarak örgüt üzerinden Türk-Rus ilişkilerinin yönünü değiştirme çabasına girebilir. Bu da, aynı oyunun farklı oyuncularla oynanması anlamına gelir.