Suriye’de 7 yýldýr tepiþen emperyalist filler, “Suriyeli”yi hiç hatýrýna bile getirmedi.
Amerika’nýn, “Suriyeli”den anladýðý PKK/PYD teröristleridir.
Rusya ve Ýran’ýn da Suriyeliler için Suriye'de olduklarýný kimse iddia edemez.
Çakma medeni Avrupalýlar ise yerlerinden-yurtlarýndan ettikleri bu zavallýlarý Avrupa’ya sokmamak için, sýnýrlarýna kat kat duvar örmekten, denize dökmeye kadar akla ziyan yöntemlere baþvurmuþlardýr.
Ülkemizde de bu insanlarý bir “asalak” gibi gören Kýlýçdaroðlu, “Size vermedikleri parayý Suriyelilere harcýyorlar” diyerek milleti tahrik etmiþ, iktidara gelince hepsini kovacaðýný söylemiþtir.
Ama devlet ve asil milletimiz, bu emperyalizm ve diktatör maðdurlarýna, “mülteci” demeyi bile rencide edici bularak baðrýna basmýþtýr.
Suriyelilerin geleceði, rasyonel ölçekte ve bu derinlikte ilk defa Ankara’daki 3’lü zirvede ele alýndý.
Her üç liderin de Suriyelilerin dönmesi için Suriye’deki bütün terör örgütlerinin bertaraf edilmesi gerektiðini vurgulamasýndan, konunun enine boyuna görüþüldüðünü gösteriyor.
Bu insanî yaklaþým tamamen Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn etkisidir.
***
“Türkiye’nin Suriye politikasý yanlýþ” diyenlerin kulaklarý çýnlasýn; Suriye’de, baþýndan bu yana sadece Türkiye “insan” odaklý bir politika izlemiþtir.
Yine sadece Türkiye, Suriye’de adým attýðý her yeri huzur ortamýna dönüþtürerek Suriyelilerin evine dönmesini saðlamýþtýr. Sadece Türkiye’nin kontrolündeki Cesablus, El Bab, Afrin ve diðer yerleþim yerleri, harabeye dönen Suriye’deki hayat merkezleridir.
Diktatör liderler ve emperyalist iþgaller zulüm olup yaðsalar da ülkelerin asýl sahipleri millettir.
Suriye’nin her yerinden Türk askerine yaðan, “Gel bizi de kurtar” talepleri, bence Esad’ýn Rusya’yý davet etmesinden çok daha anlamlýdýr.
Türkiye’nin DEAÞ ve PYD ile gerçekten mücadele etmesi ve gittiði yere huzur götürmesi, bu ülkedeki istismarcý emperyalistlerin suçüstü yakalanmasýna sebep oldu, oyunlarý bozdu.
Bundan sonra Amerika ne kadar “DEAÞ’la mücadele” masalý okursa okusun; kimseyi inandýramaz.
Suriye’de artýk halkýn nezdinde meþruiyetin tek göstergesi Türkiye’dir. Ve Türkiye bu avantajý “Suriyeli” için kullanmaktadýr.
“Medeni Batý”nýn (!) vahþi yüzünü ortaya çýkaran Suriye, bundan sonra yoðunlaþacak siyasi savaþ döneminde de “Müslüman Arap liderler”in (!) gerçek yüzün görülmesini saðlayacaktýr.
Amerika, Almanya, Fransa ve Ýngiltere, özellikle Türkiye için tehdit oluþturan bütün terör örgütlerine yoðun destek vermektedir
Genellikle perde gerisinden iþ yürüten Ýngiltere bile gözümüzün içine baka baka teröristlerle görüþmeler yapmaktadýr.
Irak ve Suriye baþta olmak üzere bütün Ýslam coðrafyasýndaki zulüm, kan ve yaðmalar Haçlý-Siyonist ittifaký ile yerli uþaklarýnýn eseridir.
Suudi Arabistan ve uzaktan akrabasý BAE ve Mýsýr, Suriye gibi ülkelerin “Müslüman” görünümlü koltuk tutsaklarý da, Afrin’de PYD’ye karþý verilen mücadeleyi engellemek için elinden geleni yapan içimizdeki “Türkiye muhalifleri” de bu ittifakýn lejyonerleridir.
Türkiye’nin bu yerli ve yabancý Haçlý-Siyonist ittifakýna karþý sürdürdüðü mücadele, Ýslam dünyasýnda yeni bir diriliþ ve toparlanmayý da beraberinde getirecektir.
Uzun vadede, Ýslam ülkelerini iþgal eden Amerikan uþaðý diktatörlerin tamamý düþecek ve halk demokrasi ile tanýþacaktýr ki bu geliþme, Haçlý-Siyonist sömürüsünün sonunun baþlangýcý olacaktýr.