Suriye’den Somali’ye

Türkiye’nin Suriye politikasýný sadece Suriye’den ibaret saydýðýnýzda, olup biteni anlamanýz da geleceði okumanýz da imkansýz hale geliyor. Suriye, farklý güç odaklarýnýn hesaplaþma alaný olarak zaten kýrýlgan olan iç dengelerini tümüyle yitirdi. Þam’a baktýðý zaman sadece kendi küresel ya da bölgesel çýkarlarýný görenler, burada istikrar, özgürlük ya da demokrasi deðil, hesaplarýný devam ettirmenin peþinde.

Türkiye açýsýndan durum iki bakýmdan farklý. Birincisi, Ankara için Þam’ýn güvenliði, ayný zamanda kendi güvenliði. Bunu anlamak için siyasi sýnýrlara hapsolmuþ bir anlayýþýn ötesine geçmek gerekiyor. Ýkincisi, baþýndan itibaren Türkiye’nin Suriye politikasý, mevcut azýnlýk yönetiminin yerine geniþ kesimleri temsil edebilen bir model üzerine kurulmuþtu. Bu da ciddi bir fark oluþturuyor.

Ancak neredeyse attýðý her adýmda Türkiye bir þekilde yalnýz kaldý veya yalnýz býrakýldý. Bugün Suriye’de yaþananlarýn faturasýný Ankara’ya çýkarmak isteyenlerin ýsrarla ve inatla gözden kaçýrdýðý nokta bu. Rusya, Ýran ve Çin’in içinde yer aldýðý Esad bloðu ile sözde Esad’ýn gitmesini isteyen Batýlý güçler arasýnda ciddi bir duruþ farký olmadý.

Esad’ýn kalmasýný isteyen bloðun, Soðuk Savaþ döneminden artakalan çýkarlarýnýn yaný sýra, Ýran örneðinde olduðu gibi bölgesel ittifaklarý koruma çabasý da bulunuyordu. Nitekim Tahran hala mevcut yönetimin en ýsrarlý savunucusu olarak masada yer alýyor.

Esad gitsin diyen, ama bunun için parmaðýný bile kýmýldatmayan Batý bloðunun tezi ise çok daha ilginç. Mevcut durumda Þam’daki yeni bir iktidarýn Mýsýr’dakine benzer bir Ýhvan modeli ortaya çýkaracaðý kaygýsýyla beklemeyi tercih eden bir yaklaþým. Bekliyor, çünkü böylece Suriye’de iktidar kavgasýnda yorgun düþen taraflarý istediði gibi masaya oturtma imkaný elde edecek. Beþar Esad, bu güç çatýþmasýný baþýndan itibaren kendi lehinde kullanmayý baþardý ve ne yazýk ki hala ayakta.

***

Öte yandan Suriye konusunda Türkiye’yi daha doðrudan ilgilendiren geliþmeler de beklemedik bir hýz kazandý. Sýnýrýn hemen diðer tarafýnda PKK’ya yakýnlýðý ile bilinen Demokratik Birlik Partisi (PYD) ile özellikle Nusra cephesi arasýnda devam eden çatýþma, Ankara’da bir anda hýzlý bir trafik baþlattý. PYD Baþkaný Salih Müslim’in ziyaretinin ardýndan, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Baþbakaný Neçirvan Barzani Ankara’da aðýrlandý.

Kuþkusuz Kuzey Irak’taki Kürt yönetimi, bölgesel ölçekte Ankara’nýn en önemli ittifaklarýndan birisini oluþturuyor. Sözgelimi çekilme sürecinde sadece Irak Kürtleri deðil, Türkiye ve Suriye Kürtleri üzerinde de ciddi bir nüfuzu bulunan Barzanilerin, PYD ile hareketlenen Suriye Kürtleri gündeminde önemli bir yeri var.

Neçirvan Barzani’nin en üst düzeyde yaptýðý görüþmelerin bir diðer önemli baþlýðý henüz kesinleþmese de bu ay Erbil’de toplanmasý beklenen Ulusal Kürt Konferansý. Ankara, bu gündemi yakýndan izliyor. Çünkü kendi içindeki müzakere sürecinin yaný sýra, PKK’nýn geri çekilmesi ve geri çekilenlerin Kuzey Irak’taki durumlarý taraflarýn tam anlamýyla ortak gündemini oluþturuyor.

Bu görüþmelerin gündeminde enerji ve özellikle de petrolün bulunduðunu söylemeye herhalde gerek yok. Ancak sýcak gündem, Türkiye’nin PKK, PYD ve Barzani üçgeninde bu iliþkileri nasýl yöneteceði. Üstelik bu parantezi oluþtururken, karþýnýza bir de Suriye’de rejime karþý savaþ veren farklý unsurlarýn tepkisi çýkabiliyor.

Ankara, geniþ bir alanda Kürt sorununu yönetmeye çalýþýrken, pekçok dengeyi hesaba katmak zorunda.

Ta Somali’ye kadar...