1 milyon 200 bin Suriyeli. Bazý þehirlerde, þehir nüfusuna denk bir mülteci topluluðu.
Yurtlarýný terk edip gelmiþler ve tabii olarak evleri yok, iþleri yok.
Belki bir kýsmý, Suriye’de iken varlýk sahibi ve geldiði ülkede kolaylýkla barýnma imkanýna kavuþabiliyor.
Bir kýsmý ise kendisine ve ailesine günü gününe yaþama imkaný veren iþini býrakmýþ, yollara düþmüþ.
Yollara düþmüþ, çünkü üzerine bomba yaðmýþ, ortada ev - bark diye bir þey kalmamýþ, çoluk - çocuk için can tehlikesi belirmiþ, çare olarak, doðup büyüdüðü topraklarýný terk etmiþ.
Türkiye, dost bir ülke olarak kucaðýný açmýþ. Kamplar kurulmuþ, yardým organizasyonlarý gerçekleþtirilmiþ, devlet olarak da toplum olarak da sýcak bir ortam oluþturulmuþ.
Ama 1 milyon 200 bin kiþi demek, çok þey demek.
Kamplar taþmýþ, “Suriyeli”, ülkenin bütün sokaklarýnda karþýlaþýlan bir gerçeklik haline gelmiþ. Barýnacak yer arayan, iþ arayan, aþ arayan bir gerçeklik.
Ev aradýðýnda ev kiralarýnýn yükselmesi, iþ aradýðýnda ülkedeki iþsizlik ve iþsizler hadisesiyle buluþmasý, aþ aradýðýnda, ülke insaný ne kadar cömert ve yardýmsever olursa olsun, “veren el - alan el” psikolojisinin üsttenci niteliðe bürünmesi sonucu doðmuþ.
Bu çok þey içinde, gelenlerin arasýnda “problemli” olanlarýn bulunma ihtimali þüphesiz ki var. Kendi ülkemizin herhangi bir yerinden 1 milyon 200 binlik bir kesit alsak, onun içinde problemli insan bulunmaz mý? Kendi ülkemizde yayýnlanan gazetelerin üçüncü sayfa haberlerine baksak, ülkede bir tek Suriyeli bulunmasa bile, çok yüz güldürücü görüntülerle mi karþýlaþýrýz? Hýrsýzlýk hiç yok mu bizde, cinayet yok mu, aile faciasý yok mu, kiracý - ev sahibi çatýþmasý yok mu, soygun, vurgun yok mu?
Ne dersiniz, yoksa, hýrsýz, cani, vurguncu bizden olunca iyi, Suriyeli olunca mý kötü oluyor?
“Yabancý”... Bu, her ülkede bir miktar sorun oluyor.
Bizde de bu ölçekte Suriyeli’nin sorun haline gelmesi beklenebilirdi.
Suriye’de vahþet ortamý çok uzadý ve buna baðlý olarak Suriyelilerin memleketlerine dönme süresi de çok uzadý. Tahammülde zorlanmalar oluþmaya baþladý.
Aslýnda hem Hükümet hem birçok sivil toplum kuruluþu, Suriyelilere kucak açmayý, Müslüman karakterimizin tabii bir sonucu olan, “kardeþlik” çerçevesine oturtmaya çalýþtý.
Ensar vardý, Muhacir vardý. Mekke’de derin acýlar yaþanmýþ ve Müslümanlar, büyük Hicret’i yaþamýþlardý. Hazreti Peygamber de Muhacirler arasýndaydý. Medine, büyük kardeþlik sýnavý vermiþ, Mekke’den gelenlerle evini, barkýný, iþini paylaþmýþtý.
Rasulullah tarihin eþine rastlamayacaðý bir “Muahat - Kardeþleþme”yi gerçekleþtirmiþti.
Baþbakan ve Türkiye’nin tüm yetkilileri, “Þimdi Ensar olma zamaný” demekteydi.
Türkiye, tam bir sýðýnma coðrafyasýydý.
Balkanlar’dan, Kafkaslar’dan sýðýnýlmýþtý bu topraklara.
Ýspanya’dan sýðýnýlmýþtý.
Irak’tan sýðýnýlmýþtý.
Kýrým’dan, Doðu Türkistan’dan, Batý Türkistan’dan sýðýnýlmýþtý.
Bir tür ana kucaðý gibiydi bu topraklar.
Din-ýrk ayrýmý yapmadan kucaklanmýþtý bu topraða sýðýnanlar.
Ýþte þimdi, Ezidiler’e sýðýnacak yer arandýðý bir ortamda akla ilk gelen ülke Türkiye olmaktaydý.
Batý ülkeleri, sýðýnmacýlarýn açýk denizlerde alabora olmasý karþýsýnda bile duyarsýzken, Türkiye, milyonlarca sýðýnmacýyý barýndýrmakta tereddüt etmemekteydi. Bu bir insanlýk göstergesi idi.
Diyorum ki, sabýr. Tahammül.
Ýnsanlýðýn bu topraklarda yere düþmemesi için tahammül.
Suriye acýsý eninde sonunda bitecek ve bu insanlar yurtlarýna dönecekler. Ýnsanýn yurdu gibisi yok, evi gibisi yok. Evin sahibi, ne kadar misafirperver, ne kadar gönlü geniþ olursa olsun, bu insanlarýn buralarda güllük gülistanlýk duygusu içinde yaþamadýklarý muhakkak. Bir baba, bir anne, gün gün yaþlarý delikanlýlýða doðru evrilen çocuklar... Gurbet elde, sýðýnmacý olarak yaþamanýn yürek yükünü taþýyorlar.
Derim ki içlerinde Türkiye adýna bir sevgi kalsýn. Dýþlanma deðil. Yük olarak algýlanma deðil. Bir tebessüm kalsýn. Dostluk kalsýn.. Sýcaklýk kalsýn, Þefkat kalsýn.
Bizim kötülerimizle onlarýn kötülerinin karþý karþýya geldiði bir iliþki olmasýn Suriyeli kardeþlerimizle iliþkilerimiz.
Türkiye iklimini paylaþmanýn derin heyecaný kalsýn. Yarýnýn Suriyelilerine Türkiye adýna hep güzelliklerin yadedildiði hatýralar kalsýn. Kardeþlik kalsýn. Kardeþim Ayþe, Ali, Mehmet, Osman, Hasan, Hüseyin... Suriyeli ve Türkiyeli... Ýsimler bile iç içe...
Aman ha, kardeþlik ve sevgi vurulmasýn.