Suriyeliler hoşgörüyü hak etmiyorlar!

İki hafta önce cumhurbaşkanımızın Kilis’tSuriyelilere vatandaşlıktan bahsedince siyasi muhalefet ve muhalif medya 15 gündür salvo üstüne salvo savurmaya başladı. 

Her gün ayrı bir söylem her gün ayrı bir manşet.

Yasaları ve tüzükleri bilmeyen vatandaşlar da sadece Suriyelilere mahsus bir uygulama yapılacak zannedip bu çirkin propagandaya aldanabilirler, aldanıyorlar da..

***

Oysa yabancıların vatandaşlık elde etmesini düzenleyen uygulamada kimi basit değişikliler ile bir sorunun giderilmesidir amaçlanan. Hemen şunu belirtelim ki kimseye zorla vatandaşlık verilmeyecektir. Yani isteyen alabilecektir.

Yabancıların vatandaşlık için müracaatında ise sekiz ayrı şart vardır. Reşit olmak, 5 yıldır ikamet ediyor olmak, uyum sağlamak, tehlikeli hastalığı bulunmamak, iyi ahlaklı olmak, yeterli Türkçe konuşmak, meslek sahibi ya da yeterli gelire sahip olmak, Millî güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmamak. Bu şartlarda kökenine bakılmaksızın bütün yabacılar vatandaşlık için müracaat edebilirler.

***

Kamuoyunda Suriyeliler olarak tartışılıyor ama uyulama sadece Suriyelileri değil bütün göçmenleri kapsamaktadır. Ezici çoğunluk Suriyeli olduğu için meseleye ‘Suriyelilere vatandaşlık’ adı konmuş oldu.

Her şeyden önce göçmen sorununun ekonomik, sosyal ve kültürel boyutunu objektif olarak mercek altına almak gerekir.

Yaklaşık üç milyon insandan bahsediyoruz. Ve bu insanlar beş senedir bu ülkede -bazı münferit olaylar hariç- sorun çıkarmamışlar aksine memnun ve müteşekkir bir hayat sürdürmektedirler. Bu onların kalitesini de gösterir. Sokaklarda dilenenler de Suriyeli oldukları için değil meslek edindikleri için dilenmektedirler. Onlardan Suriyeliler de müştekidir.

***

Şu tespiti de yapmakta fayda var. Yaklaşık üç milyon Suriyelinin iki milyonu kadınlar ve çocuklardan ibaret. Geriye kalan bir milyonun yarısı engelli ve istihdam çağında olmayanlar. Öteki 500 binin içinde de meslek sahibi kariyer sahibi, servet sahibi çok sayıda kalifiye insan var. Mesela aralarında 15 bin (onbeşbin) doktor vardı. Bir kısmı batıya gitti ve hatırı sayılır bir kısmı da Türkiye’de kalmayı tercih etti. Yani vatandaşlık için müracaat edeceklerin azami sayısı 500 bindir. Hükümetin de ilk etapta hedefi 30-40 bin nihai hedefi ise 300 bindir.

***

Bir hususa daha temas edelim. Suriyeli göçmenlere yapılan 11.5 milyar dolarlık destek yavaş yavaş ekonomiyi olumsuz etkileme trendine girmektedir. Hükümet buna bir çare bulmak zorundadır.

Elbette ki nihai çözüm ülkelerine dönmeleridir. Ama bu çözüm pek yakın görülmemektedir.

Vatandaşlık çözümlerden biridir. Bu uygulamadan hem Türkiye faydalanacaktır hem de mağdur insanlar.

Türkiye’nin iki faydası olacak. Biri göçmenler arasındaki kalifiye elamanları ve yatırımcıları ülkeye kazandırarak katma değer sağlayacaktır. İkincisi mültecilere yapılan giderler azalacak ülke ekonomik olarak da istifade edecektir.

***

Meselenin insani boyutu ise kültürümüzün ve geleneklerimizin asaletini gösterir.

Dünyanın belki de en çok göçmen ağırlayan ülkesidir memleketimiz. Osmanlıdan bu yana mağdurların sığındığı güvenlik havzasıdır memleketimiz. Endülüs haçlı zulmünden kaçan Yahudileri Osmanlı topraklarına kabul ederken onların inançlarına bakarak değil mağduriyetlerine bakarak kapılarını açmıştır.

Düşmanlarından kaçan İsveç kralı (Demirbaş Şarl) bile dindaşları olan Avrupa ülkelerine değil Müslüman Osmanlı’ya sığınmıştı!

Hitlerin zulmünden kaçanlar da sığınak olarak Türkiye’yi seçmişlerdi!

***

Suriyeli dediğiniz insanlar yüz sene evveline kadar zaten vatandaşımız değil miydi? Çanakkale’de bu memleketi bizimle birlikte onlar da omuz omuza savunmadılar mı?

Muhalefetin yaptığı tıpkı Fransa’daki aşırı sağcıların Müslümanlara takındığı yabancı düşmanlığı tavrından farklı değil!

Hadi onlar Müslüman değil, ya bizdeki muhalifler!

Nerde kaldı insanlık, barış, hoşgörü!