Suriye’nin arkasý bölgesel mezhep savaþlarý

Suudi Arabistan ve Katar Suriye’de yangýna körükle gidiyorlar. Ýki ülkeye göre Suriyeli muhalifler vakit geçirmeksizin silahlandýrýlmak zorunda. Ayrýca her iki ülke Suriye’ye destek olan ülkelere de müeyyideler uygulanmasý gerektiðini savunuyor. Bunu söylerken elbette Rusya ve Çin’i kastetmiyorlar. Onlara göre yaptýrým uygulanmasý gereken ülkelerin baþýnda Irak ve Ýran geliyor.

Suudi Arabistan ve Katar bu konuda yalnýz deðil. Örneðin Birleþik Arap Emirlikleri de böyle düþünüyor. Mýsýr’dan Ürdün’e kadar Suriye’ye acil müdahale edilmesi gerektiðini savunan, ancak bunu bu netlikte ifade etmeyen pek çok Arap ülkesi bulunuyor. Suriye’ye müdahalede ‘þahin’ olan bu ülkelerin neredeyse hiçbirinin aslýnda temel kaygýsý demokrasi veya insan haklarý deðil. Temel korku Ýran-Irak-Suriye arasýnda kurulduðuna inandýklarý Þii Bloðu. Özellikle Körfez ülkelerine göre Ýran çok kollu bir ahtapot gibi tüm Ýslam dünyasýna el atýyor. Pek çok Sünni siyasetçiye göre Amerikalýlar Irak’ý Sünnilerden alýp adeta Þiilere, yani Ýran’a hediye etti. Irak’taki en son geliþmeler de bu korkularý teyid eder nitelikte. Amerikan askerleri çekilir çekilmez Irak’ýn Þii kökenli baþbakaný Maliki Sünni kökenli Devlet Baþkan Yardýmcýsý Haþimi’yi terörist ilan edip tutuklatmaya kalktý. Sünni lider Anayasa’ya göre dokunulmazlýðý olmasýna raðmen Kuzey Irak’a kaçarak canýný zor kurtardý. Haþimi geçtiðimiz günlerde Katar’a geçince Baðdat Haþimi’nin Katar’dan iadesini isteyecek kadar ileri gitti. Tüm bu yaþananlara bakýldýðýnda Maliki’nin Irak’ý Ýran gibi bir ‘Þii devleti’ haline getirmek istediði, bu yolda tüm Sünni liderleri baský altýna aldýðý ifade ediliyor. Ayrýca Maliki’nin Türkiye’ye dönük sert ve alýþýlmadýk çýkýþlarý da Baðdat’ýn artýk Ýran’ýn bir uydusu haline dönüþtüðünün iþaretleri olarak deðerlendiriliyor.

***

Sünni dünyasýndaki mezhepçilere göre Ýran ve müttefiklerini durdurabilecek iki güç var: 1) Batý, 2) Türkiye. Batý, Suriye’de þimdilik oldukça çekingen duruyor. Bu nedenle Türkiye’nin yükselen aktif dýþ politikasý mezhepçi ülkeleri umutlandýrýyor. Türkiye’nin diðer Sünni ülkelerle birlikte Ýran’a ‘dur’ diyebileceðini umuyorlar. Ýþte büyük tehlike de burada baþlýyor... Belki de Batý’da ve Ýsrail’de bazýlarý da kozlarýný bu ihtimale, yani Ortadoðu’da yeni soðuk savaþý mezhepler arasý kavga üzerine kurmaya oynuyorlar... Eðer bu ihtimal gerçekleþirse onlarca yýl daha Ortadoðu ülkeleri birbirlerini zayýflatmaya devam ederler, petrol dýþarýya akarken, elde edilen paralar da yine silahlara ayrýlýr. Elbette Ortadoðu kendi arasýnda kavga ederken Ýsrail de uzunca bir süre daha rahat eder.

***

Söz konusu kutuplaþmada Türkiye’ye de Sünni blokta bir rol önerilebilir. Zaten Türkiye için bölgedeki en büyük tehlike de budur, yani mezheplerarasý bir kutuplaþmada taraf olmak. Böyle bir kutuplaþmanýn kazananý olamaz... Bu kutuplaþma olsa olsa bölgeyi Kerbala yýllarýna geri götürür... Türkiye dýþ politika gündeminin mezhep veya din merkezli olarak þekillendirilmesine mutlaka engel olmalýdýr. Türkiye bir mezhebin veya bir dini grubun deðil, demokratikleþmenin, üretken ve serbest ekonominin, insan haklarýnýn geliþtirilmesinin lideri olmalýdýr. Çünkü Ýslam dünyasýnda sorunlarýn özünde Þii veya Sünni olmak deðil, tembel olmak, üretememek, özgürlüklerden yoksun olmak, insan haklarýna saygý göstermemek ve birlikte iþ yapamamak vardýr. Bu anlamda Suriye ile Suudi Arabistan’ýn veya Ýran ile Bahreyn’in arasýnda temelde çok büyük farklar bulunmamaktadýr. Nitekim Türkiye’nin Esed Rejimi’ne karþý olmasýnýn nedeni de Esed’in Þii olmasý deðil, kendi halkýný tanklarla ve uçaklarla katledecek kadar ileri gitmesidir. Bu anlamda Sünni Saddam Hüseyin ile Þii Beþar Esed arasýnda hiçbir fark yoktur.

Tüm bunlarý söylüyoruz, ancak dünyada en zor iþin mezhepler arasýndaki nefret ve önyargýlarý kýrmak olduðunu da biliyoruz. Özellikle dünyanýn en akýllý devletleri olduðunu söyleyemeyeceðimiz aktörlerin olduðu bir bölgede ve Batý’da bazýlarý Þii-Sünni çatýþmasýný piþirirken iþimiz gerçekten çok zor...