Suriye’nin masum bebekleri, küçücük çocuklarý. Günlerdir sizin cennet fotoðraflarýnýza bakýyoruz. Bakamýyoruz, bakar gibi yapýyoruz. Yüreðimiz, yüreklerimiz daralýyor.
Daralýyor, sýkýþýyor, bitiyoruz. O daðýnýk saçlarýnýz. Ecel rüzgârýnda dalgalanýr gibi. Ne güzel saçlarýnýz var sizin. Ne de güzel, yaþar gibi bakan donuk gözleriniz. Anlamaya çalýþýyorum, bize neler anlatýyor, neler fýsýldýyorsunuz. Yüzleriniz ne güzel. Ölümün izleri tutunamaz mý sizin yanaklarýnýzda? Siz nasýl bakýyorsunuz öyle? Ne diyorsunuz katýlaþmýþ, katran sürünmüþ, pas tutmuþ vicdanlara? Zalimin bombalarýna, mermilerine en büyük cevap siz misiniz?
Anneleriniz size doyamadan, babalarýnýz doya doya koklayamadan, nasýl da kayýp gittiniz ellerinden, ellerimizden. Giderken, bütün dünyanýn çocuklarýný sorulara boðdunuz. Sizin masum yüzlerinize bakarken evde annelerine, babalarýna sorup durdular: Çocuklar neden ölüyor anne? Çocuklarý neden öldürüyorlar?
Cevap veremedi kimse. Boðazlara bir düðüm atýldý. Ne diyecektik? Ne demeliydik?
Ben o güzel yüzlerinize önce cesaret edip, bakamadým. Toplayamadým kendimi. Sonra dayanamadým. Bak dedim, onlar cennet yüzleri. Bir de daðýnýk saçlarýnýza takýldým. Ne güzelmiþ þehit bebeklerin saçlarý. Okþamak isterdim. Cennetten kokular sürünmüþtür þimdi onlara diye koklamak isterdim. Yüzüm olur muydu? Elim gider miydi? Suçluyuz hepimiz...
Sonra teselli aradým. Cennette Peygamberimiz okþayacak o saçlarý, o masum baþlarý. Peygamber þefkati dedim. Düþündüm sonra, Kasým’ý, Abdullah’ý, Ýbrahim’i okþar gibi okþayacak Gazze’nin cennet çocuklarýný. Nasýl da özenirlerdi size orada kim bilir. Sorarlardý sizi, bunlar da kim? Kim böyle Peygamberimize arkadaþ olanlar?
Siz cevap mý verirdiniz: Biz Suriye’nin çocuklarýyýz. Yan yanaydý küçücük kefenlere sarýlý bedenlerimiz. El eleydik, sýra sýraydýk, ellerdeydik, havalardaydýk.
O masum yüzleriniz, o sýra sýra cennet kundaklarýna sarýlmýþ halinizle siz, bize bütün hayatý sorgulatan bakýþlarýnýzla siz, boþuna ölmüþ olamazsýnýz.
Anladýklarýmýzdan, daha büyüktür anlattýklarýnýz...
Siz kurumuþ çöllere can veren rahmet damlalarý gibi, yüreklere þefkat, merhamet yaðdýrýyorsunuz. Siz, bilseniz ne çok taþlaþmýþ kalbi çözdünüz, erittiniz. Siz, “sadece ben” diyen insanlara, yüreði hatýrlattýnýz. Kanayan bedenlerinizle, vicdanlarý kanattýnýz. Kurumuþ nice göz pýnarýna yaþ yürüdü, bakarken o bakýlamaz gözlerinize...
Siz buðday tohumu gibi hatta ondan da öte, bir düþünce topraðýn baðrýna, milyon dirildiniz. Bizi, insanlýðýmýza dirilttiniz. Eðer ihtiyar dünyamýz bir bahar daha yaþayacaksa, taþlaþmýþ kalplerle gelmez o bahar. Merhamet, þefkat, vicdan gelmeli önce. Ýnsan dirilecekse, insaniyet dirilmeli önce. Demek size düþtü, sizin masumiyetinize düþtü bu vazife...
Size o zalim, o merhametsiz, o kalpsiz adamlar nasýl da kýyýyorlar. Nasýl da utanmýyorlar.. korkmuyorlar.. piþman olmuyorlar...
Siz, Suriye’nin cennet çocuklarý, siz onlarý teþhir ettiniz. Onlara destek verenleri teþhir ettiniz. Ýnsan haklarý, barýþ, demokrasi diyenlerin suskunluðunu, ortadan kayboluþlarýný teþhir ettiniz. Nasýl da yakalandýlar, masum bakýþlarýnýzda...
Suriye’nin cennet çocuklarý, kararan vicdanlarý sarstýnýz. Dünyaya dalan Müslümanlara, periþan hallerini ve mümin olma þuurunu hatýrlattýnýz. Daðýnýk saçlarýnýz ve yaþýyormuþ gibi bakan gözleriniz, ne çok þey anlattý bize.
Ahýnýz, kalmaz düþtüðünüz yerde...
(Bu satýrlarý 21 Kasým 2012’de, Ýsrail’in Gazze’de çocuklarý katletmesi üzerine yazmýþtým. Yazýnýn baþlýðý “Gazze’nin cennet çocuklarý”ydý. Bugün de Suriye'de zalim Esed çocuklarý katlediyor. Sadece baþlýk deðiþti...)