Suriye Ýnsan Haklarý Gözlemevi’ne göre, 23 Nisan-23 Mayýs arasýndaki bir aylýk sürede 44’ü çocuk 36’sý kadýn olmak üzere 225 sivil hayatýný kaybetmiþ. Bu, DEAÞ’la mücadele kapsamýnda yapýlan operasyonlardaki en yüksek can kaybýymýþ. Buna karþýn öldürülen DEAÞ’lý sayýsý 122 imiþ.
Veriler gerçeklerin tümünü yansýtmasalar bile, sonuç itibarýyla her rakam bir insana karþýlýk geliyor. Dolayýsýyla DEAÞ’la mücadele uðruna özellikle havadan yapýlan bombardýmanlarda masum insanlarýn ölmesinde bir beis görülmediði anlaþýlýyor. Koalisyon güçleri olarak adlandýrýlan ekibin içinde aktif olarak kim nereye bomba atýyor, veriler arasýnda yok. Hal böyle olunca da sivilleri kimin vurduðu bilinemiyor.
Bununla birlikte, son ayda sivil ölümlerinde artýþ olmasý gözlerin ABD’ye dönmesine yol açýyor. Bu arada belirtelim, bilgilerin dünya kamuoyuna ulaþmasýný saðlayan Suriye Ýnsan Haklarý Gözlemevi, Ýngiltere merkezli bir kuruluþ; rakamlarý yayýnlayan basýn kuruluþlarýndan biri de Deutsche Welle.
Gözlemevi Baþkaný, DEAÞ’la mücadelenin bu biçimde yapýlmasýnýn sivil kayýplarý arttýracaðýna iþaret ederken, basýn yayýn organlarý Trump’ýn yanlýþ yolda olduðunu ima ediyor.
DEAÞ’ýn iþlevselliði
Trump’ýn ne tür bir yolda olduðunu buradan bakýnca görmek kolay deðil. Ancak burada sorun baþka. Herkesin canla baþla mücadele ettiðini ifade ettiði DEAÞ nasýl bir yapýysa artýk, hala ayakta kalmayý baþarýyor demek ki. Dünyanýn en güçlü ülkeleri mücadele ediyor, hem de koalisyon halinde, ama bir türlü örgüt etkisiz hale getirilemiyor.
Söz konusu durum, iki sorunun kafalardan geçmesine neden oluyor. Bunlardan ilki, DEAÞ’ýn arkasýndaki güç ya da güçler kim sorusu. Yanýtý uzun yýllar boyunca alamayacaðýmýz için, bu konunun üzerine bir yorum inþa etmek kolay deðil. Ýkinci soru ise DEAÞ’la nasýl daha etkin mücadele edilebilir sorusu.
Ýkinci sorunun kimler tarafýndan dile getirildiðine bakýlýrsa, amaç DEAÞ’la mücadele mi yoksa mücadele ekibinde daha fazla rol alarak Suriye topraklarýnda daha etkin olmak mý, orasý açýk deðil. Zira ABD’nin sivil ölümlerine özen göstermediðini ima eden haberler, ayný zamanda ABD’nin yanýnda daha fazla ülkenin yer almasýný ve bu ülkeye yardým etmesini ima ediyor.
Fransa’da OHAL’in uzatýlmasý, Birleþik Krallýk’taki en son terör saldýrýsý ve Almanya’nýn Ýncirlik meraký, ABD’nin yanýnda kimlerin daha “aktif” biçimde yer almaya hevesli olabileceði konusunda fikir verebiliyor.
Avrupa’nýn tercih sorunu
DEAÞ her ne kadar Ortadoðu’da alan kapma yarýþýnýn kod adý haline geldiyse de, henüz bu yarýþa kimlerin dahil edilebileceðine dair karar alýnmýþ gözükmüyor. Sahada görünen oyuncular Rusya, ABD, Türkiye ve Ýran; bir de görünmeyenler var. Anlaþýldýðý kadarýyla bugün gelinen nokta, görünmeyenleri görünür kýlma mücadelesi.
Trump ile Putin’in en fazla anlaþtýklarý konunun Avrupa ülkelerini Irak ve Suriye’den uzak tutma olduðu söylenebilir. Ancak Avrupa’nýn bu konudaki ýsrarý açýk. Almanya Türkiye’yi, Fransa ABD’yi zorlayarak aktif rol alma politikasý sürdürürken Birleþik Krallýk kendi baþýna bu iþi yapabilmenin yollarýný arýyor. Bu durumda NATO’nun gündemini de esasen bu konu oluþturuyor.
Avrupa, NATO þemsiyesi ile mi oyuna girecek yoksa tek baþlarýna yine de bölgeye dahil olma ýsrarlarýný sürdürecekler mi? NATO öne çýkarsa, ABD-Rusya uzlaþýsýnýn daðýlma ihtimali ortaya çýkar; olmazsa ABD’nin Avrupa ile iliþkileri daha da gerilir. Üçüncü seçenek ise NATO’nun devreye girmesi, ama faaliyetlerin Türkiye üzerinden yürütülmesi. Ýþte Avrupa’nýn karar vermesi gereken konu bu ve kararýn ifadesi de AB ile ilgili.