Yüce Allah'ýn Kur'an'da dilleri "Allah'ýn ayetleri" olarak nitelendirmesi boþuna deðil. Ayet, bilindiði gibi iþaret, alamet anlamýna gelir. Her iþaretin bir þeyi göstermesi gibi genel olarak dil, özel olarak da dildeki kelimeler, kapsadýklarý anlamlara delalet ederler. Bu hususta bütün dillerde olduðu gibi, özellikle doðallýðýný kaybetmemiþ Arapçada insaný geniþ ufuklara, engin anlamlar ummanýna ulaþtýran iþaretler var.
Mesela Arapçada insanýn bedenindeki birçok organýn ismi ayný zamanda toplumsal kümelerin de ismi olarak kullanýlýr. Bazen ufak tefek harf deðiþiklikleriyle bazen de hiçbir deðiþiklik yapmadan. Mesela "Racul" kelimesi adam demektir ve bu isim ayak anlamýna gelen "ricl" kelimesinden küçük bir deðiþiklikle alýnmýþtýr. Bu kelimenin anlam derinliði, bize bir adamýn insanlýðýn ayaðý anlamýna geldiðini anlatýyor. Ýnsanlýk adamlýk üzerinde duruyor yani. Adamlarý, adamlýðý olmayan bir toplum mefluçtur, en azýndan topaldýr. Reis, yani baþkan kelimesi de baþ demek olan "re's"ten alýnmýþtýr. Baþsýz bir toplumun halini, etrafýnýzdaki yýðýnlara, özellikle Ýslam ümmetine bakarak tasavvur edebilirsiniz. Adamý (racul) ve baþý (reis) olmayan bir toplumun ayakta duramayacaðýnýn (kýyam edemeyeceðinin) en somut örneði Ýslam ümmetinin bugünkü halidir. Bu yüzden asýl üzerinde durmak istediðimiz kelime Türkçede de kullanýlan "kavim"dir. Irk, soydaþ, millet anlamýnda kullanýlýr. Oysa bu saydýðýmýz kümeler kendileri itibariyle deðil, iþlevleri itibariyle bu kelimenin anlam kapsamýna girerler. Yani insanýn ayakta durmasýný, özgür olmasýný saðladýklarý oranda onun kavmi, milleti, ýrký olurlar. Çünkü kelimenin kökü "qame" fiilidir. Ayakta durmak yani. Bedenin bir organýnýn adý deðil, bedenin bir halinin, bir duruþunun adýdýr. Dik durmak. Bu açýdan her birimizin ýrký, soydaþý, kabilesi, aþireti, ulusu vs var. Ama sadece biyolojik anlamda. Çünkü ayakta ve dik durmamýzý saðlayamýyorlar. Yani kavmimiz olamýyorlar.
Kur'an, insanýn dik durmasýna yani kavim sahibi olmasýna büyük önem verir. Bu yüzden kýyam etmek, müstakim olmak, kayyým olmak gibi Kur'anî kavramlarýn tamamý, söylediðim gibi dik durmak, ayaða kalkmak, daha geniþ bir ifadeyle özgür olmak anlamýna gelen "qame" fiilinden türemiþlerdir. Allah insanýn yaratýlýþýný "ahsen-i takvim" olarak nitelendirir. En güzel þekilde ayakta durma tabiatýna sahip yani. Kur'an, "akvem olana ileten" olarak nitelendirilir. O da insaný en saðlam þekilde ayakta tutan demektir. Ýslam da "kayyým din" diye tanýtýlýr. Ýnsaný özgür kýlan, bükülmesine, iki büklüm edilmesine, ayaklar altýnda ezilmesine engel olan din yani.
Ýslam dinini ve devamý olduðu tevhid geleneðini, insaný ayaða kaldýrma hareketi olarak adlandýrmak mümkündür. Ýnsanlýðýn elinden tutup kaldýran da diyebiliriz. Adam olduðumuz, baþýmýzýn da yerinde olduðu zamanlarda ümmet de bu yüksek bilince sahipti nitekim. Bu bilincin bir yansýmasý olarak, Türkçe ve Kürtçe mevlitlerde peygamberimizin, süründürülen, ayaklar altýnda ezilen insanlýðýn elinden tutup kaldýran olarak nitelendirilmiþ olmasýný gösterebiliriz.
Süleyman Çelebi "Merhaba ey düþkünleresin destgir" derken,
Melayê Bateî "Merheba ey xelqê ketî ra destgir" diyor. (Ey ayaklar altýnda ezilen düþkünlerin elinden tutup kaldýran).
Dün kutladýðýmýz Mevlid Kandili vesilesiyle, yerlerde sürünen bu ümmetin dimdik duran bir kavim olmasýný diliyorum.
Hoþ geldin ey, ezilenlerin, süründürülenlerin, beli bükülenlerin, mazlumlarýn, katliamdan geçirilenlerin, boyunlarýna basýlýp düzmece tanrýlarýn karþýsýnda iki büklüm edilenlerin, sabah akþam putlara kurban edilenlerin, ýrzlarý, namuslarý sahte tanrýlara peþkeþ çekilenlerin elinden tutup ayaða kaldýran özgürlük peygamberi.