Þurup kaþýðý kadar küçük Ali Pehlivan

Ýnsanýn bakýþýndan, duruþundan mana çýkarmak analara mahsus bir Allah vergisidir. Babalar duruþtan, bakýþtan anlamak konusunda sýnýfta kalýr.

Ali’nin babasý güreþ tutkunu bir adamdý. Ali’nin ismi de zaten merhum pehlivan Kel Aliço’dan ilham ile konulmuþtu. Ali babasýnýn hayallerini kendine kariyer yapmýþ çocuklardandý. Babasýnýn hayatta ölçüsü çok basitti. “Bir adam iyi yemek yiyorsa, bedenen yapýlacak iþlerde iyi çalýþýyorsa ve iyi halay çekiyorsa o adamdan zarar gelmez” derdi. 

Hayatý bu kadar naylondan tarif eden birine oðul olmak da zor iþti ama Ali zor iþlere doðuþtan alýþýktý. Hayatý zor idi. Çünkü merhum annesi o doðarken ölmüþtü. Ali analýk elinde büyümüþtü. Analýðý iyi bir kadýndý. Ali’ye eziyet etmedi, hor görmedi ama öz annenin yerini tutar mý hiç? 

Ali babasýnýn gözüne girmek için güreþmesi gerektiðini anladýðýnda sekiz yaþýndaydý. Babasý için yemek içmek, uyumak hepsi pehlivan olmak için yapýlacak iþlerdi. Babasý bu kadar pehlivanlara pervane idi ama kendisi hiç güreþmemiþti. Bedeni onun pehlivanlýk hayaline ihanet edecek kadar zayýftý. Ve istiyordu ki Ali güreþsin, mindere babasý için çýksýn ve madalyalar alsýn. Göbeði güneþ görmeyen ulu bir pehlivan olsun. Yemek yerken pehlivan gibi yesin. Uyurken derinlere dalsýn sonra o derin uykulardan pehlivanlar gibi yekinerek kalksýn istiyordu.

Ali babasýnýn isteðini yere düþürmedi. Pehlivan oldu ve güreþmeye baþladý. Bedeni küçük yaþta güreþmeye baþladýðýndan pehlivan þeklini alýyordu. Kulaðý kýrýlmýþtý mesela. Pehlivanlarýn kulaklarý minderde ezile ezile þeklini kaybeder, deforme olur. Bu bir çeþit madalyadýr pehlivan için. Tecrübe iþaretidir yani. Boynu kalýnlaþýyor, yukarý doðru geniþleyen bedeni ile giydiði gömleðin içini dolduran bir küçük pehlivan oluyordu.

Dersleri de fena sayýlmazdý. Ama babasý ondan güzel karneler deðil altýn madalyalar bekliyordu. Evde onun için bir köþe ayrýlmýþtý. Oraya madalyalar diziliyordu. 

Ali’nin il dýþýna güreþmeye gideceði ilk turnuva Ýstanbul’da düzenlenmiþti. Hem ilk turnuvasýydý hem de ilk kez Ýstanbul’u görecekti.

Sabah yola çýkýlacaktý. Analýðý onu geç uyandýrdý. Öz annesi olsaydý böyle olmazdý. Çünkü annelerin uykusu oðullarýnýn uykusuna göre ayarlýdýr. Oðul bir yere gidecekse anne ondan önce uyanýr. Karnýný doyurur. Ama analýk için çocuk yola gidecekmiþ, ilk turnuvasýymýþ falan bunlar gereksiz hassasiyetlerdir. Peki babasý niçin uyandýrmamýþtý? Çünkü babalar analýðýn huyunu almaya teþnedir. Analýk öl dese ölecek kadar gölgesiz olur çoðu. Neyse derdimiz yetimlerin anasýzlýk hicranýný deþmek deðil. Ali geç uyandýðý için kahvaltý edemedi. Koþarak otobüse yetiþti. “Yolda yerim” diye düþündü. Ali yol boyunca bir dinlenme tesisinde duralým da karnýmýz doysun diye boþuna bekledi. Okulun kiraladýðý araç hiç durmadý. Sadece piknik yapýlacak bir yerde mola verdiler. O mola sýrasýnda herkes yanýnda getirdiði azýðýný açtý. Ama Ali’nin yanýnda azýk yoktu. Parasý da yoktu. Babasýnýn maddi durumu iyiydi halbuki. Ali babasýndan peþin peþin harçlýk isteyen çocuklardan deðildi. Ýsterdi ki babasý sorsun, araþtýrsýn parasýz olduðunu anlasýn. Laf yine yetimliðe geldi þu kadarýný diyelim insanýn bakýþýndan, duruþundan mana çýkarmak analara mahsus bir Allah vergisidir. Babalar duruþtan, bakýþtan anlamak konusunda sýnýfta kalýrlar. Hasýlý babasýnýn parasý vardý ama hassasiyeti kördü. Mola yerinde Ali midesi ve cebi boþ bir halde dolaþtý durdu. Kurulmuþ sofralara oturup yüzsüzlük etmedi. Ama açlýk ne zordu ya Rabbim! Kimsenin ikramýna gönül düþürmedi. “Aç deðilim” diye kendisine ikram edilenleri geri çevirdi. Mola bitti. Ali hâlâ aç idi. Yol boyunca hiç uyuyamadý. Aç karnýna uyumak mümkün deðildi. Epeyce bir zaman yol gittiler. Sonunda turnuva boyunca kalýnacak otele geldiler. “Otelde doyarým herhalde” diye düþünürken hocasý, “Hemen odalarýnýza çýkýn eþyalarýnýzý býrakýn. Ýlk müsabaka bugün olacak” dedi. Ali hazýrlýðýný yaptý. Otelin lobisinde arkadaþlarýný beklerken otelde satýlan bisküvi, çikolata falan gördü cebindeki azýcýk parayla onlardan alýrken hocasý gördü. “Þeker yasak size býrak onlarý” dedi. Ali,  “Karným aç benim” diyemedi. “Spor salonunda doyururum karnýmý” diye bir daha erteledi doymayý. Pehlivan olmaktan daha zormuþ karnýný doyurmak diye düþündü yol boyunca.

Salona geldiklerinde artýk baþý dönüyordu. Hocasýna aç olduðunu utana sýkýla söyledi nihayet. Ve hocasý kýyameti kopardý. “Bu þimdi mi söylenir? Maçtan önce yemek yenirse o bünye nasýl toparlanýr?” diyerek epeyce bir fýrça çekti hocasý. “Ve aç tok idare edeceksin ben sana nerden bulayým burada yemeði? Hem de maçtan evvel ölçüyü kaçýrýrsýn yediklerin minderde çýkarýrsýn sabret” dedi.

Ali aç karnýna maça çýktý. Karþýsýndaki çocuk beyaz tenli, narin yapýlý bir çocuktu. Ama güreþi iyi biliyordu. Ali’yi neredeyse hamur gibi yoðurmaya baþladý. Ali’nin gözleri kararýyordu. Maçtan evvel hocasý “Rakibin süt çocuðu, zengin bebesi bir þey… alýr çýrparsýn sonra karnýný doyurursun” demiþti. Ama bu çocuk hiç de öyle süt çocuðu gibi durmuyordu. Minderi dar etti Ali’ye. Öyle bir an geldi ki Ali tuþ olayým diye yalvaracak kadar daraldý. O dakikalar geçmek bilmedi. Ali dayanamadý çocuða hýrýltýlý bir sesle dedi ki oynayýp durma vur beni yere, direnmem ama ezme yeter. Çocuk haince güldü. “Dermanýn yoksa at kendini yere” dedi. “Ulan kendi kendime tuþ mu olayým? Ne der millet bana. Sen üsttesin iþte bastýr bitsin.” Ama çocuk bunu bir oyun zannediyor bastýrmak için hamle yapýnca bir oyunla altta kalmaktan endiþe ediyordu. Ali bir kere daha þansýný denedi. “Haydi kardeþim bastýr bitsin bu eziyet” dedi. Ama çocuk dinlemedi. Ve tuþ etmeden puan üstünlüðü ile maçý sürdürdü ve epeyce ezdi Ali’yi…

Hocasý kenarda delirmiþ gibiydi. Daha ilk maçta bu nasýl olurdu? Ali’ye kenardan iþaret etti, baðýrdý kýzdý ama Ali bayýlmanýn eþiðinde debeleniyordu. Ve maçýn sonuna doðru gözlerine bir perde indi ve olduðu yere yýkýldý. Saðlýk ekibi koþtu minderin üzerinde tedavisine baþladýlar. Ali gözünü açtýðýnda baþýnda saðlýkçýlar ve hocasý vardý. “Oðlum ne oldu sana?” diyen hocasýna “Benim bir þeyim yok karným aç sadece…” diyebildi. Sonra tekrar bayýldý.

Ali yýllarca güreþti. Madalyalarý bir bir dizdi evdeki köþesine. Ama o maçý ve açlýktan bayýlmasý güreþ camiasýnda yýllarca konuþuldu. Ali’nin aç karnýna maça çýkmasý efsane oldu. Artýk her hoca sürekli karnýn aç mý diye sordu yýllarca. Ali hepsine gülümsedi. Hiç kimse gerçekten merak etmedi neden aç kaldýðýný. Babasý bile yýllarca onu ayýpladý. ‘Ýnsan hiç aç kalýr mý? Söylesene ben açým’ diye. Ali hiç itiraz etmedi babasýna. Ama babasý laf anlayan, gönül hatýr bilen bir baba olsaydý Ali aç kalmasýnýn esas sebebin geç uyandýrýlmasý ve kahvaltýsýz evden gönderilmesi olduðunu ve cebinde parasý olmadýðýný söylerdi. Ama o zaman analýk eleþtirilmiþ olurdu ve babasý ile analýðýnýn arasý bozulurdu. Ali yýllarca yarý þaka yarý ciddi laflara muhatap oldu da bir kere bile ‘Aç kalýþým çekingenliðimden deðil yetimliðimdendir’ diyemedi.