Bazý konular var ki, onlarý zaman zaman deðil, sýk sýk gündeme taþýmak ve mümkünse sarsýcý bir tartýþmaya dönüþtürmek gerekiyor. Ýþte saðcýlýk ve saðcýlaþma bunlar arasýnda özel bir yere sahip.
Türkiye’de Ýslami tecrübenin, kabaca ‘saðcý’ diye adlandýrdýðýmýz zihin dünyasýyla karþýlaþmasý, zaman zaman ondan beslenmesi ya da etkisinde kalmasý; hemen bugün farkýnda olmasak ve hissetmesek bile, yakýn geleceðin en önemli sorunlarýný oluþturmaya aday ne yazýk ki.
‘Kitabý saðýndan verilmek’le ‘saðcý’lýk arasýnda irtibat kuran zihnin dünyasýný çoktan aþtýðýmýzý ve topraklarýmýzdaki Ýslami tecrübenin farklý ve baðýmsýz bir çizgi izlediðini söylemek elbette kulaða hoþ gelebilir. Nitekim belli alanlara baktýðýmýzda sahici ve dinamik bir düþünce birikiminin oluþtuðunu, pratiðe dair parlak örnekler az olsa da bunun umut verici olduðunu düþünenlerin sayýsý hiç te az deðil.
Peki neden bu tecrübeye raðmen, üstelik ‘saðcý’ zihniyetin ortaya çýkardýðý sorunlardan belki de en fazla rahatsýz olduðumuz bir dönemde, her alanda böyle tuhaf bir geriye gidiþ yaþanýyor? Sözgelimi, paralel yapý diye adlandýrdýðýmýz örgütün, kelimenin tam anlamýyla böyle bir saðcý zihin dünyasýnýn ürünü olduðunu niye unutuyoruz? Önce Komünizmle Mücadele Dernekleri ve Soðuk Savaþ’ýn kodlarý, ardýndan tek kutuplu dünya konforunda desteklenen karanlýk hesaplar deðil midir bu yapýlarý baþýmýza musallat eden? Hoþ, bu yapýlara sonsuz kredi açýp yanýbaþýmýzda büyütmek de bir baþka ‘saðcý’ alýþkanlýðý olsa gerek. Onun bedelini ödüyoruz þimdilerde.
Durup dururken böyle bir konuyu neden gündeme getirdiðimi merak edenler; mesela paralel yapýnýn hala neden operasyonel gücü olduðunu, mesela neden bürokrasinin bunca zaman sonra yeniden ipleri eline geçirerek ellerini ovuþturduðunu ve Türkiye’nin bunlardan kurtulmak için yegane çýkýþý olan ‘baþkanlýk sistemi’nin neden tuhaf ve sessiz bir mutabakatla geçiþtirildiðini sorsalar daha yerinde olur sanýrým.
Türkiye’yi zor bir dönem bekliyor. Ertelediðimiz veya bakarýz diye bir kenara ettiðimiz herþeyle yüzleþmenin ve hesaplaþmanýn kaçýnýlmaz hale geleceði bir dönem. Bir vesayetten kurtulup bir diðeriyle geçici ittifaklar kurmak, hele bir atlatalým mantýðýyla hareket etmek bizi bir yere götürmez. Paralel yapýyla mücadele konusunda istenen mesafenin alýnamamasý, Türkiye’deki diðer vesayet odaklarýnýn ve benzeri yapýlarýn ‘sýra bize geliyor’ korkusuyla sisteme tutunma çabasýyla doðrudan ilgili. Tam da bu nedenle bu vesayet odaklarýný hükümsüz kýlacak ve daha ortaya çýkmadan yok edecek bir sistemin inþa edilmesi gerekiyor. Bunun adý belli; baþkanlýk.
Böyle bir dönemde en þaþýrtýcý olan tablolardan birisi, Ýslami siyasi tecrübeye büyük katkýlarý olan çevrelerin suskunluðu. Bunu anlamak gerçekten çok zor. Eðer devleti ele geçirme projesi baþarýlý olsaydý, paralel yapý bu birikimi ve onu temsil eden yapýlarý tamamen tasfiye edecekti. Nitekim bir dini yapý olarak kendisini tarif eden paralel yapýnýn, Türkiye ve dünyadaki Ýslami tecrübeden kopukluðu ve saðcý kodlarýn yapýdaki belirginliði, üzerinde daha fazla durulmasý gereken bir baþlýk. Önemsiz mi sayýyoruz, yoksa görmüyor muyuz, doðrusu emin deðilim.
Eðer kabaca anlatmaya çalýþtýðým bu sorunlarý önemsiz görüyor ve artýk unumuzu eleyip eleðimizi duvara astýðýmýzý düþünüyorsak; kelimenin tam anlamýyla zihin dünyamýzý baþkalarýna emanet etmiþiz demektir.
Sözümüz varsa tam vaktidir. Yoksa kimse akýbetinden þikayet edecek fýrsat bile bulamayacak.