Paris’te üç PKK’lý kadýna yönelik olarak gerçekleþen suikastin öncelikli hedefi Kürt kamuoyu idi. Bunu açýk ve net bir þekilde vurgulamak gerekiyor. Barýþa giden yolun önemli sacayaklarýndan birisi olan Avrupa’da bulunan PKK yapýlanmasýnýn altyapýsýnýn barýþ yerine öfke seline kapýlmasý amaçlandý bu saldýrýyla. Bu kadar net! Maalesef, tüm partilerden politikacýlardan ihtiyatlý açýklamalar gelmezse, amacýna ulaþacak gibi de görünüyor.
La Fayette Sokaðý, Paris’te göçmenlerin yoðunluklu olarak ev ve iþyerlerinin bulunduðu 10. Bölgesinde yer alýyor. Adeta birbiri ardýna dizilmiþ þekilde de farklý gruplara ait derneklere evsahipliði yapýyor.
Anadolu Kültür Merkezi, Ermeni dernekleri, saldýrýnýn adresi olarak ilk saatlerde yanlýþlýkla duyurulan Paris Kürt Enstitüsü bu sokak üzerine yer alýyor.
Saldýrýnýn gerçekleþtiði ve 26 yýldýr burada yer alan büro ise uzun süredir Kürdistan Enformasyon Merkezi olarak kullanýlýyor.
Kapýda tabela bulunmuyor. Ancak takip edenler, baþta Fransýz gizli servisi olmak üzere, bu binayý 24 saat izliyor olmalýlar.
Paris’te gözaltýna alýnan PKK’lýlara, bu binaya girerken çekilmiþ fotoðraflarýnýn gösterildiði farklý yayýn organlarýna yansýyan anlatýmlardan anlaþýlýyor.
Olay yeri tanýklarýna göre de karþý binadan bir kamera sürekli bu binayý gözlemliyor.
Dengeler, Paris’in bu sokaðýnda öylesine hassas ki, Türkiye’de yaprak kýpýrdasa burada deprem oluyor. Öfke taþma noktasýna geliyor. Ya da Türkiye’de çözüm için atýlan adýmlara bu sokaðýn ikna olmasý, o kadar da kolay olmuyor.
Zira, farklý diasporalarýn merkezi olan bu bölgede, ülkelerine dönme þansýný yitirmiþ pek çok kiþi de yaþýyor. Ya bir katliamýn, ya bir cezaevi sürecinin ya da baþka bir geliþmenin ardýndan, ama en çok da darbe günlerinden kaçýp gelmiþler.
Türkiye’deki umutlu geliþmelere inanmak isteseler de inanamadýklarý da oluyor.
Sonra, bir gün birisi ya da birileri çýkýyor, “Barýþ mý? Acaba?” diye birbirlerine sorduklarý bir dönemde, “kaçýp geldikleri” bir ülkede, burunlarýnýn dibinde, üstelik kadýnlarý hedef alarak, acýmasýz bir katliam gerçekleþtiriyor.
Toplumu okumayý çok iyi bilen bir toplum mühendisi var bu olayýn arkasýnda.
Kesinlikle de bir koalisyon. Üstelik uluslararasý güçleri arkasýna alan bir koalisyon.
O katliamdan bu yana sokaklardan “intikam” ve “Katil Türkler” sloganlarý eksik olmuyor.
Katillerin, Sakine Cansýz’ýn PKK ve PKK dýþý Kürtler nezdindeki önemini ne kadar iyi bildikleri de anlaþýlýyor.
Olay duyulur duyulmaz umutsuzluk ve öfke bir rüzgar oldu. Barýþ ise ürktü, bir köþeye sindi, saklandý.
Ve ne yazýk ki, bu öfke dinecek gibi görünmüyor.
Özetle bu saldýrýyla öncelikle Ýmralý ile süren barýþ görüþmeleri, Abdullah Öcalan’ýn kendisi ve barýþ için risk almaktan çekinmeyen AK Parti hükümeti hedeflenmiþtir.
Saldýrganlarýn eline bonus olarak da, ufukta görünen Türk-Kürt çatýþmasý geçecektir.
Paris sokaklarýnda havada bu koku var.
Vahþet ve dehþet
Kýzýmý konservatuvardan aldýðýmda, eve dönmek için her zaman yaptýðýmýz gibi 26 numaralý otobüse deðil de, o günlük 48 numaralý otobüse binmiþ olmasaydým, belki de sokaðýn ucunda üç kadýnýn katilleri yanýmdan geçiyor olacaktý!
Gare du Nord’un önünde inmiþ olacaktýk.
O sýrada üç kadýnýn, katliamýn ardýndan kan gölüne dönmüþ odada cansýz yatan bedenlerine zaferle bakan katiller belki de sakince binadan çýkýyor olacaktý.
Vahþetin elini kolunu sallayarak yanýnýzdan geçiyor olmasýnýn dehþeti!
Hepimiz biliyorduk ve korkarak izliyorduk haber bültenlerini. Barýþa düþman çevreler, Ýmralý sürecine balta vurmak isteyecekti. Ama memlekete bu kadar uzak bir noktada mý? Bize bu kadar da yakýn bir noktada mý üstelik?
Susturuculu bir silahla...
Vahþice!