Litvanya, savunmayý eskisinden iyi yapýyor artýk. Ama, genlerinde þutörlük var. Kýsalarý, uzunlarý her yerden potayý görüyor ve bir önceki rakibimiz Avustralya kadar olmasa da hep atýyor, sokuyorlar...
Onlar bu iþi yaparken, biz ne yapýyoruz? Yine savunmamýzla ayakta kalmaya çalýþýyoruz. Çünkü bizim takýmýn hücum kapasitesi sýnýrlý ve hangi gün kimin eline bakacaðýmýz belli deðil.
Ne idi Litvanya ile Türkiye arasýndaki baþlýca fark dün gece? Biz 18’de 3 üçlük soktuk; onlarýn kýsalarý uzunlarý yaðdýrdýlar potamýza 19’da 10 üçlüðü.
Þampiyonaya katýlan 24 takým arasýnda 15’inciyiz saha içi isabet yüzdesinde... 3 sayý çizgisinin gerisinden ise 19’uncu sýradayýz; Ýran ve Filipinler’den bile daha kötü atmýþýz!
Yani... Þut sokmayý beceremiyoruz.
Neden?
Bizim saygýdeðer altyapý hocalarýmýz, halteri þuttan daha çok sever!
Gidin bir altyapý idmanýna, kendiniz görün... Pas vermek yerine üçlük deneyen çocuðun vay haline!
Orada öyle olursa, burada da böyle... Sen þut atan oyuncu yetiþtiremezsen, çalýþtýrmazsan; sonun hüsran olur.
Atan kazanýr; sadece savunan deðil.
Hücum kapasitesi sýnýrlý bir takýmýn yapmasý gereken, rakip alandayken topu paylaþýp doðru þutu bulmasýdýr. Bulmadýk mý, bulduk. Ama sokamadýk.
Bench katkýsý da 6 sayýda kalýnca, teslim bayraðýný çektik.
Gerçi Litvanya’nýn da öyle adam akýllý taktiklerle maçý kazandýðý söylenemez. Kötü “coaching”e raðmen, 73 sayýnýn 30’unu üçlüklerden, 9’unu da faul çizgisinden bulduklarý sayýlarla kazandýlar. ABD maçýnda boylarýnýn ölçüsünü alýrlar...
“Dünya Kupasý’nda baþarýlý mýydýk?” diye sorarsanýz...
Ýki açýdan bakmak lazým...
Ýspanya’ya Dünya Ýkincisi unvanýyla gidip ilk 4’ü göremeden dönüyorsak, baþarýsýzýz demektir.
Ama son dönemin en “kapasitesiz” kadrosuna sahipsek, “Bu takýmla bu kadar olur” diyenlere kulak verip, tebrikleri kabul etmemiz gerekir.