Süt deyince eskiden sadece inek gelirdi aklımıza.Sonra keçi sütünü öğrendik.
Hatta son bir iki yılda, sağlıkla ilgili zaman zaman abartılı anlamlar da yüklenen eşek sütünü konuştuk.
Bugün süt üzerinden globalleşmeyi konuşalım.
Uzun yıllardır hayatımızda olan bu kelime aslında hiç de sevimli sonuçlar vermiyor.
***
Bu aralar Amerika’da süt ve tereyağı fiyatları uçup gitmiş, artış yüzde 62’lere varıyor.
Bunun sebebi Çinli çocuklar, Ortadoğu’da yükselen fast-food pazarı ve Avusturalya’da yaşanan kuraklık.
Çok karışık gibi duruyor ama değil aslında.
Çin 6 yıl önce süt tozundaki aşırı kimyasal artık sorununu aşmak için süt ithalatçısı oldu.
Dünya süt üretiminin ortalama 4’te biri Çin’e gidiyor.
Buna bir de Ortadoğu’da hızla yayılan fast-food modası eklenince süt ürünlerine olan talep iyice arttı.
Avusturalya’da yaşanan kuraklık süt üretimini düşürünce de Amerika’da fiyatlar uçtu.
Globalleşmenin bir sonucu bu, laf süslü ve güçlü ama sıkıntılar domino etkisi yaratıyor.
***
Hoş sorun bir başka siyasi krizle çözülecek gibi duruyor.
Ukrayna krizinin ardından gelen yaptırımlara karşı Rusya AB ürünlerine, dolayısıyla süt ürünlerine de ambargo koydu.
Şimdi Avrupa ülkeleri elde kalmış süt ürünleri ve kaybedilmiş 3 milyar dolarlık bir pazarla boğuşuyor. Tahminen o ürünler Çin pazarının fırlattığı fiyatları zaman içerisinde aşağıya çekecek.
***
Türkiye’de hayvancılık ve süt üretimine dair kaç haber okuyoruz?
Oysa Rusya’nın burnunun dibinde yaşıyoruz, 3 milyar dolarlık bir boşluğu en kolay biz doldurabiliriz.
Et fiyatları yükselince hemen haberini yapıyoruz da asıl globalleşmenin yarattığı fırsat ve sorunlarda neredeyiz acaba?
Tarım haberi okunmaz, izlenmez algısını medyada artık değiştirmemiz lazım.
Dünya nüfusu arttıkça ve üretim bu seviyede kaldıkça tarımın önemi daha da artacak.
Belki biz de bir gün tarımın önemini gerçekten anlarız...