Suud’un solcuları

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ile Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün düzenlediği Türkiye-Tunus ilişkileri çalıştayı için Tunus’tayım.

Birkaç hafta öncesine kadar başbakanlık koltuğunda oturan Cibali, toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin Tunus Devrimi’ne verdiği desteğin eşsiz olduğunu, zira bu destek karşılığında hiçbir menfaat beklemediğini, buradaki kardeşlerini kayıtsız şartsız desteklediğini vurgulayarak, Türkiye’ye şükranlarını sundu.

Tunuslu bir akademisyen de, konuşmasında, 16. Yüzyıl itibarı ile kendilerini Avrupalı istilacılara karşı koruyan Osmanlı’ya ve Osmanlı’nın izinden giderek Tunus’a sahip çıkan günümüz Türkiye’sine medyun-u şükran olduklarını belirtti.

Bunlar güzel haberler.

Güzel olmayan haberlerim de var.

Raşid Gannuşi liderliğindeki Nahda Partisi’ni iktidardan ebediyen uzaklaştırmak ve hatta siyaset sahnesinden silmek için sokak gösterilerinden grevlere, basın yayın yoluyla çamur fırtınası estirmekten kurucu mecliste fırıldaklar çevirmeye kadar her yola başvuran agresif laik muhalefete ülke dışından gelen finansal desteğin haddi hesabı yok.

Tunus’ta İslami hareketin canına okumaya ahdeden finansörlerin başını Suudi Arabistan’ın çektiği biliniyor.

Suudilerin Tunus’ta ve her yerde Selefilere para yağdırdığı şeklinde bir galat-ı meşhur var, fakat Arap devrim beldelerinde Suudiler Selefileri filan değil en berbat laikçi partileri ve örgütleri finanse ediyorlar.

Mısır’da İhvan-ı Müslimin’e karşı eski rejimin adamlarını ve demokrasi anlayışlarında İslami hareketlere yer olmayan liberal yahut solcu grupları destekleyen, Suriyeli rejim muhaliflerine yardım konusunda “İslami hareketlere tek bir kuruşumuz ve tek bir kurşunumuz bile gitmeyecek” şerhini düşen, sözde İslam devleti olmasına rağmen -tıpkı “İran İslam Cumhuriyeti” gibi- Arap devrimleriyle yükselen İslami hareketleri -ve elbette Türkiye’deki AK Parti yönetimini- ‘rakip firma’ gibi gören Suudi rejimi, Tunus’ta da bu minval üzere hareket ederek bilhassa solcu gruplara yatırım yapıyormuş.

Suudi parasıyla palazlanan komünistler, sosyalistler, sosyal demokratlar...

Birleşik Arap Emirlikleri’nden de bavullar dolusu Amerikan doları geliyor bunlara.

Gizlisi saklısı kalmadı, herkes konuşuyor, gazeteler yazıyor.

Şunu da yazıyor gazeteler: Birleşik Arap Emirlikleri’nden bir iş adamı, karşı devrim sözü veren bazı gruplara verdiği paraları, bu grupların düzenlediği nümayişlere desteğin gittikçe azalması üzerine geri istemiş.

Böylece iyi haberlere geri dönmüş olduk.

Sokaklardaki “Gezi”vâri karşı devrim rüzgârı büyük ölçüde dinmiş görünüyor.

Öte yandan, Mısır’daki gibi bir darbeye kalkışabileceğinden şüphelenilen ordu ve polis teşkilatı yöneticileri sivil idare tarafından tasfiye ediliyor.

Yine de, “Olur mu olur” demeden edemiyor Nahda’lı dostlarımız.

Ve olmaması için gereken bütün siyasi tedbirleri (muhalefetle geçici teknokrat hükümeti konusunda anlaşma sağlanarak seçim sath-ı mailine girilmesi halinde hükümetin istifa etmesi dahil) almaya çalışıyorlar.

Tedbiri öteden beri elden bırakmıyorlardı zaten.

Seçimlerde yüzde 41 civarında oy almışlardı.

Hükümeti kurmak için bir (1) partiyle anlaşmaları yetiyordu.

Fakat, muhalefeti makul bir seviyede tutmak, büyük fesat tezgâhlarını işlemez hale getirmek için üç partili bir koalisyon kurmayı tercih ettiler.

Şimdi tekrar kötü haberlere geçiyoruz: Nahda’nın iktidar ortakları -biri liberal, öbürü solcu- da maalesef muhalefetle beraber hareket ederek, Nahda’yı, halk oyuyla gelen hükümetlerin canına okunmasına müsait bir anayasal düzenlemeye razı etmeye çalışıyorlar.

Şöyle ki: Parlamentonun seçtiği cumhurbaşkanı, icabında, halkoyuyla gelen hükümetin programını geçersiz ilan edebilsin, hatta başbakanı azledip başbakanlığı kendi uhdesine alabilsin!

Belli ki, “Nahda mevcut gücünü muhafaza ederek gelecek koalisyon hükümetlerinin de en büyük ortağı olsa bile, zurnanın zırt dediği yerde güçlerimizi birleştirerek bu İslamcıların elini-kolunu bağlayacak bir cumhurbaşkanı çıkarırız, mesele çözülür” diye düşünüyorlar.

Müzakereler sürüyor.

Mevzu bugün kurucu meclise gelse, Nahda’nın gücü ‘yeni diktatörlük’ düzenlemesini engellemeye yetmez.

Neyse ki muhalefet partileri arasında da yığınla anlaşmazlık var, öte yandan Nahda’nın siyasi manevra kabiliyeti hiç fena değil; tavırlarını değiştirip bu konuda Nahda ile beraber hareket edenler çıkabilir.

Gezi’vari sokak gösterilerindeki irtifa kaybının bazı muhalifleri şimdiden daha uzlaşmacı bir çizgiye getirdiği söyleniyor.

Hayırlısı olur inşaallah.