Baþbakan Davutoðlu þu son günlerde üst üste “bölgede haritalarýn yeniden çizilmeye çalýþýldýðý”ný ifade ederek Türkiye’nin buna direndiðini belirtiyor.
Önce Brüksel dönüþü uçakta gazetecilere þunlarý söyledi:
“Suriye maalesef öyle bir noktaya getirildi ki; her türlü kirli oyununun oynanabileceði bir zemin oluþtu. Bunlardan biri de Sykes - Picot’nun (SP) yüzüncü yýlý. (Bu anlaþma) Bizi hep böldü. Halep’i Antep’ten vb... Birileri yeni bir Sykes - Picot yazma peþinde, biz bunu yok etmeye çalýþýrken birileri yazma peþinde. Arap Baharý öncesinde SP’yi ortadan kaldýrmayý düþünüyorduk, ekonomik hamlelerle. Hedeflerimiz birilerini rahatsýz etti, Arap Baharý bunun için kullanýldý. Þimdi Suriye’yi üçe dörde, Irak’ý bölerek yeni SP yazmaya çalýþýlýyor. Buna direnenler var, biz(im) gibi.”
Son olarak da grup konuþmasýnda söyledi:
“Bu bir istiklal ve istikbal mücadelesidir. Bölgemizdeki haritalarý yeniden çizme planlarýna direnebilen tek ülkenin Türkiye olduðunu biliyorlar.”
Bizim coðrafyamýzda bir þeyler olduðunu, hatta yeryüzünde en hareketli coðrafyanýn bizim coðrafyamýz olduðunu gözü olan herkes görüyor.
Bu coðrafyada olan bitenlerin, Müslüman toplumlarla ilgili olduðu da açýk.
Ve bu coðrafyanýn Birinci Dünya Savaþý öncesinde, esnasýnda ve sonrasýnda Ýslam toplumlarýna raðmen þekillendiði de bilinen gerçeklerden.
Þu da bir gerçek ki, bu coðrafya dýþ güçlerle þekillendirildiði zamandan bu yana stabil - dingin hale gelmiþ deðil.
Açýk sömürge statüsünden çýkýþ mücadelesi, örtülü sömürge yapýsýný ve yönetimleri sorgulama süreci, statükolarý deðiþtirme mücadelesi... 100 yýl böyle geçti.
Son on yýllar, toplumlarda islami bilinçlenme ile bölge yapýlarýný sorgulama eðiliminin iç içe geçtiði, dolayýsýyla bu coðrafyada hakim olan açýk - örtülü sömürge yapýlarýnýn ciddi rahatsýzlýðýna tanýk olunan dönemdir.
Bu süreçte Ýslam toplumlarý içinden terörist yapýlarýn çýkmasý, doðrudan Ýslam toplumlarýnýn bir ürünü müdür, yoksa sömürgeci güçlerin, üzerine “terör damgasý” basýp kolay vurabilmek için bilinçli bir “terörize etme projesi” mi söz konusudur, bence tahlile deðer.
100 yýllýk parantezin açýlmasýndan bu yana Müslümanlarýn “Ne olacak bizim halimiz?” diye sormasý kadar, sömürgecilerin “Bu coðrafyayý ne yapacaðýz, sömürgecilik böyle sürüp gitmez” diye düþünmesi de tabiidir.
Þimdi bölgede yaþananlar bu sorulara farklý odaklarda cevap aranmasýnýn sonucudur.
Biliniyor ki Ak Parti kadrolarý da bir gelecek planlamasý yaptý. Bu planýn merkezinde “Ýslam dünyasýnýn yarýnlarý ne olmalý ve Türkiye ne yapabilir?” sorusunun bulunduðu açýktýr. Böyle bir soru üzerinde Cumhuriyet’in kurucu kadrolarýndan rahmetli Özal’a, Erbakan’a kadar farklý ideolojik çizgideki her devlet adamýnýn kafa yorduðunu düþünüyorum. Özal’ýn “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar” dediði þey de o arayýþý ifade eder, Erbakan’ýn “D-8 projesi” de.
“Türkiye’nin Stratejik Derinliði” denen hadise de böyle bir sorunun cevabýný arama hadisesidir.
Kimbilir Büyük Ortadoðu Projesi de belki Ýslam Coðrafyasýna yönelik bir Amerikan vizyonunun ifadesi idi.
Rusya’nýn Suriye hamlesi de...
Arap baharý ile Ýslam dünyasý heyecanlanmýþtý.
“Sýfýr sorun”lu dönemlerde Türkiye de, ekonomiden baþlayýp siyasete doðru açýlým ümidi ile heyecanlanmýþtý.
Sonra Ýslam dünyasýnýn (Bu arada Türkiye’nin) vizyonu ile bölgeyi 100 yýl önce dizayn edenlerin vizyonlarý karþý karþýya geldi.
Buradan Mýsýr darbesi doðdu, Suriye iç savaþý doðdu... Türkiye’ye karþý terörün devreye sokulmasý doðdu...
Yani yeni Sykes - Picot hesaplarý doðdu.
Ýslam dünyasýndan aktörler de buluyorlar doðrusu. Onlar oldu hep Osmanlý’nýn vurulduðu zamanlardan beri.
Þimdi ne yapýlacak?
Davutoðlu’nun Sykes-Picot öfkesini - kaygýsýný önemsemek lazým.
Ama 100 yýllýk parantezin durumu bugün hala “Ýstiklal - Ýstikbal mücadelesi” durumunda ise, aklý, basireti, dirayeti, gücü en büyük hassasiyetle devreye sokup, parantezin Ýslam dünyasý ve Türkiye aleyhine yeniden açýlmasýna imkan verilmemesi lazým.