Taahhüdü var: İç savaş çıkartacak!

Başlık iki farklı siyasi partinin aynı kişiden bahsederken kurduğu cümlelere ait.

İlk kısım HDP'li Sırrı Süreyya Önder'in Kılıçdaroğlu için sarf ettiği, "Taahhüdü var, ağır bir sorumluluğu aldı üzerine, yerine getirmek zorunda" sözlerinden.

İkinci kısım ise, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'ın şu açıklamasından:

"Kılıçdaroğlu eğer kazanırsa HDP desteği ile kazanır. Yerel seçimlerde Güneydoğu Anadolu'da HDP büyük atılım yapar. Belediye başkanlıklarının büyük bölümünü ele geçirir. Örgütle HDP belediyeleri arasında etkileşim yoğunlaşır. Bunlara Kılıçdaroğlu dokunmaz. Bir süre sonra Suriyelilerin yoğun yaşadığı yerlerde karışıklıklar çıkar. O zaman bu belediyeler birleşir ve çıkan karışıklığa karşı uluslararası destek ve PKK desteği isterler ve Türkiye iç savaşı çıkar."

Ümit Özdağ, on gündür yüzü ilk kez gülen Kılıçdaroğlu'nu destekleyeceğini açıkladı dün.

HDP'nin ve PKK'nın da Kılıçdaroğlu'na desteği tam gaz sürüyor.

Resim netleşiyor.

HDP'yi destekleyen ayrılıkçı Kürt milliyetçilerin oyları olmadan seçim kazanamayacağını düşünen ve ilk turda tamamen oraya kilitlenen Kılıçdaroğlu ikinci turda mülteci karşıtı, seküler Türk milliyetçilerinin oyuna muhtaç olduğunu anladı.

İki keskin uç arasında sıkıştı ve on gün önce kalp işareti, zafer işareti yapan elleri birdenbire bozkurt işaretine döndü.

"El çabukluğu marifet" bu hızın seçmenin oyunu (ç)almak için mi sergilendiği sorusunu, seçmene yöneltip devam edelim.

Malum, Kılıçdaroğlu HDP'ye kamuoyuna açıklamadığı bazı taahhütlerde bulundu.

Ve aynı Kılıçdaroğlu, Ümit Özdağ'a da bazı taahhütlerde bulundu.

İki taraf da Kılıçdaroğlu'na desteğini sürdürürse -ki milliyetçiyim, PKK karşıtıyım diyen İyi Parti hala orada, HDP ile yan yana olduğuna göre -Bay Kemal seçilirse eğer, mutlaka bir şeyler olacak.

İki uç birbiriyle çarpışacak.

Özdağ'ın sözleriyle, "İç savaş çıkacak".

Ya da iki uç gibi duran taraflar belki de birbirinden rahatsız değildir.

80 öncesinde aynı silahla sağcıları solculara, solcuları sağcılara kırdıran elin şimdi de sözü edilen dövüşü tasarlamadığını kim söyleyebilir?

Belki de asıl taahhüt budur.

KILIÇDAROĞLU NEYİN SÖZÜNÜ VERDİ?

Kemal Kılıçdaroğlu HDP ile yaptığı iş birliğinin neleri kapsadığını açıklamadı.

HDP kapısında yapılan ortak basın açıklaması o kadar yüzeyseldi ki, söylenmeyen kısımların seçim öncesinde kamuoyuna açıklanamayacak türden olduğu düşüncesi doğal olarak ağır bastı.

Zaten fazla beklemek de gerekmemişti.

HDP'lilerin PKK söylemlerine yakın cüretkâr hatta tehditkâr açıklamalarıyla, PKK elebaşlarının HDP'de siyaset yapıyor gibi ifade ettikleri Kılıçdaroğlu desteği bu inancı iyice pekiştirdi.

Bütün bunlardan çıkan sonuca göre:

Anlaşılan o ki Kemal Kılıçdaroğlu, HDP ve PKK'nın siyasi taleplerine "ok" dedi.

Seçilmesi halinde yargı süreçlerine müdahale ederek PKK hükümlüsü, 6-8 Ekim kalkışmasının sorumlusu Demirtaş ile Gezi kalkışması organizatörü Osman Kavala'yı serbest bırakacak.

Kayyum uygulamasını kaldırarak, HDP oyuyla kazanılan belediyelerde yönetimin PKK idaresine bırakılmasına rıza gösterecek.

Kılıçdaroğlu, kamuoyuna bu konuda bir açıklama yapmadı ama diğerleri gibi HDP eş başkanı Pervin Buldan da meydan meydan dolaşıp, "Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılacak" diyerek oy istediğine göre Bay Kemal'e, bir bildiği olmalı.

Kaldı ki, HDP'nin önemli isimlerinden Sırrı Sakık'da seçim sonrasında kulağının üstüne yatamasın diye, "kapalı kapılar arkasında verdiğin sözleri kamuoyuna açıkla" diyerek Kemal Kılıçdaroğlu'na meydan okudu.

Öcalan hakkında konuşmadı ama Kılıçdaroğlu'nun göğsünü gere gere söylediği vaatlerinden biri de, "AB yerel yönetim özerklik şartındaki şerhin kaldırılacağı" idi. Millet İttifakının buna itiraz etmediği, belli ki ortaklaştığı bir başlık bu. Dolayısıyla HDP ile bunu açıkça konuştuğunu var sayabiliriz.

Yani PKK'nın "kuzey Kürdistan" diye kodladığı güneydoğu illerimizi kapsayan bölgenin Türkiye'den koparılması için ihtiyaç duydukları ilk statüdür, yerel yönetim özerklik şartı.

O kapıyı bir kez aralarsanız, birkaç basamak sonrası bağımsızlık ilanına çıkacaktır.

Kemal Kılıçdaroğlu bu konularda Ümit Özdağ'a, milliyetçi paydaşlarına ve kamuoyuna bir açıklama yapmak zorundadır.