Önce þu haberi okuyalým. ‘Suudi Arabistan Ýçiþleri Bakanlýðý’nýn, Suudi devlet televizyonunda yayýmlanan açýklamasýnda, ‘Arap Yarýmadasý el-Kaidesi, Yemen el-Kaidesi, Irak el-Kaidesi, Irak Þam Ýslam Devleti (IÞÝD), Nusra Cephesi, Suud Hizbullahý, Müslüman Kardeþler (Ýhvan) ve (Yemen’deki) Husiler terör örgütü listesine alýndý’ denildi.’
Bu haber üzerine konuþmak niyetinde deðilim. Sadece yakýn coðrafyamýzda neler olup bittiðini gözden kaçýranlara küçük bir ‘son dakika’ geliþmesi aktarmak istedim.
Bu geliþmeler bize bir þeyler söylüyor. Mýsýr’da olanlarýn, Suriye’deki týkanmanýn, Ukrayna’daki geliþmelerin, bununla baðlantýlý olarak Kýrým’da olup bitenin söylediði gibi.
Dünyanýn herhangi bir yerinde yaþanan bir geliþmenin ya da bölgemizde ortaya çýkan çatýþma alanlarýnýn hepsi, dolaylý deðil doðrudan bizi ilgilendiriyor. Baþka bir ifadeyle, sözgelimi Ukrayna’daki kavganýn sonucu ya da nereye gideceði, ayný zamanda Türkiye’de ne olacaðýyla doðrudan ilgili.
Peki bu kadar önemli geliþmenin ve deðiþimin ortasýnda, Türkiye’yi yöneten siyasi akýl, yakýn geleceðe dair bir öngörüye sahip mi? Buna verilecek cevap elbette olumlu. Ancak bu olumlu cevap, mevcut siyasi aklýn her þeyi kuþattýðý anlamýna geliyor mu diye sorarsak, ayný cevabý vermek kolay deðil.
***
Türkiye’de çok þiddetli bir çatýþma yaþanýyor. Bunun uluslararasý ve bölgesel ölçekte olduðu kadar, kendi içimizde de gizli ve açýk taraflarý var. Ýstanbul merkezli büyük sermayenin, özellikle Gezi operasyonunda aldýðý tavýr, þu sýralarda hükümet-cemaat çatýþmasý diye ifade ettiðimiz geliþmelerde hayli iniþli çýkýþlý bir seyir izliyor.
Sermayenin doðasý gereði korkak olduðunu ifade edenler, bu denli sert bir çatýþmada kolayca tavýr alamayacaðýný söyleyebilir. Bu önemli ölçüde de doðrudur. Ancak burada gözden kaçan ciddi bir ayrýntý var. Türkiye’nin yaklaþýk yüzyýldýr kendi içinde þekillendirdiði ‘büyük sermaye’, siyaset üzerinde yakaladýðý baský gücünü son on yýlda ciddi ölçüde yitirmiþ durumda. Hatta gemisini yürütmek adýna bu sermayenin önemli temsilcileri, AK Parti iktidarý ve Baþbakan Tayyip Erdoðan’la uyumlu davranmaya gayret ettiler.
Þimdi gelinen aþamada, Türkiye’deki kavganýn sonucunun, ayný zamanda kendileri için bir ölüm-kalým sorunu olduðunu öngörüyorlar. Erdoðan, yakýn tarihin belki de en büyük kuþatmasýný yarýp önümüzdeki seçimleri bir kez daha baþarýyla tamamladýðýnda, sadece siyasi mimarinin deðil, ayný zamanda ekonomik modelin de deðiþeceðini pekala biliyorlar.
Buna uyum saðlayabilirler mi? Elbette mümkün. Zaten yeni ekonomik modelle kastým, büyük sermayenin önemli ölçüde tasfiyesi deðil, dönüþümü. Buna uyum saðlayamayanlar ya küçülecek ya da zaman içinde yok olup gidecek.
Þu sýralarda Genelkurmay eski baþkaný Ýlker Baþbuð’un tahliyesini konuþuyor tüm Türkiye. ‘Ýþte gördünüz mü, dediðimiz mi gibi iktidar Ergenekon’la uzlaþtý’ diyenlere aldýrýþ etmeden, soðukkanlý biçimde bu geliþmenin yakýn geleceðin ittifaklarýna iþaret ettiðinin altýný çizelim.
Bunca sorunun ortasýnda, kurumlarý demokratik ölçüler içinde sýnýrlarýna çekebilme baþarýsýný gösterdi Türkiye. Kuþkusuz bunda herkesin büyük katkýsý var. Ancak þimdi gelinen aþamada hedeflenen, demokratik bir sýnýrlandýrma ya da tasfiye deðil, kelimenin tam anlamýyla bir yýkým çalýþmasý.
Baþbuð’un tahliyesi, bu gidiþe dur demenin önemli adýmlarýndan birisi olarak görünüyor. Dahasý da gelecek elbette.