Tahrir-0, Demokrasi-1

Gezi Parký eylemcilerinin temsilcileri ile Baþbakan Erdoðan arasýnda Perþembe akþamý yapýlan görüþmeler sorunun siyasi yollardan çözümünün önünü açtý. Baþbakan Topçu Kýþlasý projesini mahkeme kararýna ve yapýlacak plebisitten çýkacak sonuca baðladý, temsilciler de eylemin sona erdirilmesi için parktakilerle konuþacaklarýný açýkladý.

Böylece belki de Türkiye’de bir sivil direniþ ilk defa siyasi hedefine ulaþtý. Kamuya ait bir alan üstünde hükümetin tek taraflý tasarruf yapmasýnýn zor olduðu anlaþýldý. Demokratik protesto mekanizmasýnýn gücü kanýtlandý. En dirençli siyasi otoritenin dahi sivil baskýya direnmekte zorlanacaðý tescil edildi. Þimdi artýk yaralarý sarma, derinleþen toplumsal kýrgýnlýklarý giderme zamaný.

***

Keþke küçük bir park için Türkiye bu denli gerilmeseydi. Keþke Taksim’den Tahrir çýkartmaya çalýþanlara bu denli fýrsat verilmeseydi. Keþke Baþbakan, Topçu Kýþlasý konusunda böylesine ýsrarcý olmasaydý. Keþke Türkiye’nin ekonomisi, dünyadaki imajý bu denli zarar görmeseydi. Ama ne yazýk ki siyaset keþkelerle açýklanmýyor.

Hatta bazen iyi niyetle attýðýnýz adýmlar zayýflýk belirtisi olarak görülüp daha büyük zararlara yol açabiliyor. Unutmayalým ki Gezi protestolarýnda üç ana grup vardý ve istikrar açýsýndan en tehlikelisi hükümeti sokak gösterileriyle düþürebileceðine inananlardý. Hükümet her ne kadar diðer iki gruba referans vermiþ olsa da, aðýrlýðý hayat tarzýna müdahaleden yakýnan üçüncü grup teþkil etmekteydi.

Parlamentodaki muhalefetin yetersiz olduðuna inanan “beyaz yakalýlar” olarak tanýmlanabilecek bu insanlar için Gezi protestosuna yapýlan müdahale bardaðý taþýran damla oldu ve sokaklara dökülmelerine yol açtý. Gezi Parký Wall Street’i Ýþgal eylemine benzetilebilirdi, ama Taksim Meydaný tam bir Tahrir denemesiydi. Hükümetin atacaðý yanlýþ bir adým sürecin kontrolden çýkmasýna neden olabilirdi.

Gerçekçi olmak gerekirse, Gezi parký protestosunun tatlýya baðlanmasý, illegal gruplarýn peþinin býrakýlmamasý iktidardan ve muhalefetten rahatsýz insanlarýn tatmin olduðu anlamýna gelmiyor. Türkiye hala patlamaya hazýr barut fýçýsý gibi. Tahriklere, provokasyonlara karþý dikkatli olmamýz, gerginlikleri ve küskünlükleri azaltmak için çalýþmamýz gerekiyor.

Yaþadýðýmýz tek sorun “endiþeli modern” sorunu da deðil. Çözüm sürecinden duyulan rahatsýzlýk, Suriye politikasýna duyulan güvensizlik etnik ve mezhepsel fay hatlarýndaki kýrýlmalarý zorluyor. Baþörtülü kadýnlara karþý yönelen þiddet ve öfke yarýn mini eteklilere karþý da yönelebilir. Türkiye’nin ani yükseliþinden rahatsýz olan ülkelerin sayýsý da hiç az sayýlmaz.

Türkiye’yi yönetenlerin ve yönetmeye talip olanlarýn olan bitenden doðru ders ve sonuçlarý çýkartmasý þart. Sorunu komplolarla açýklamak, faturayý bankalara ve bazý iþ insanlarýna çýkartmak kendi saflarýmýzý sýklaþtýrmak amacýný gütse bile rejimin bekasý, dünyayla olan iliþkilerimizin geleceði açýsýndan saðlýklý deðil.

Krizden faiz lobisi karlý çýkmýþ, Avrupa Parlamentosu eleþtiri dozunu abartmýþ, CNN Taksim’i savaþ sahnesi gibi göstermiþ olabilir. Bazý ülke ve çýkar gruplarý Türkiye’nin istikrarsýzlaþmasýndan ziyadesiyle mutlu olmuþ da olabilirler. Ama bunlarýn hiçbiri sorunun onlar tarafýndan çýkartýldýðý anlamýna gelmez. Sorunun kökeni bizdedir ve çözümü daha fazla demokratikleþmede, yerel yönetimlerin sadece güney doðuda deðil ülkenin batýsýnda da güçlenmesindedir.

***

Evet, Türkiye’ye karþý çifte standart uygulandýðý doðrudur. Ýngiltere’de, Amerika’da, Yunanistan’da benzeri olaylar olurken gösterilen tepkilerle bize karþý gösterilen tepkiler ayný deðildir. Bunda kültürel kimliðimizin, yüzyýllardýr Batý’nýn “öteki” olmamýzýn payý mutlaka vardýr. Fakat ayný zamanda demokrasimizin eksikliklerinin, baþta ifade özgürlüðü olmak üzere insan haklarý standartlarýmýzdaki sorunlarýn da katkýsý olduðu görülmelidir.

Ancak ben iyimserim. Bu krizden demokrasinin Tahrirciler karþýsýnda 1-0 galip çýktýðýna, iktidarýn da söylemine yansýmasa bile gereken dersleri çýkarttýðýna inanýyorum. Çok eleþtirilen basýnýnsa genelde iyi bir sýnav verdiðini, bundan sonra tansiyonu düþürmek, önyargýlarý azaltmak için çalýþacaðýný, bazýlarýnda yeniden hortlayan ve zaman zaman anti-semitizme varan “Türk’ün Türk’ten baþka dostu yoktur” üslubunun deðiþeceðini düþüyorum...