Türkiye’de dýþ politikayý yürütmek ve yönetmek hiçbir zaman kolay olmamýþdýr. Bu iþ Osmanlýlar devrinde de böyleydi Selçuklular devrinde de. Ýsterseniz Hititlere ve daha gerisine de gidebilirsiniz. Ülkemizin coðrâfî konumuyla ilgili bir durum.
Netâmeli bir iklîmde yaþýyoruz.
Futbolda maç sonrasý maç öncesidir diye bir söz var. Bizim dýþ politikamýza uyarlarsak kriz öncesi kriz sonrasýdýr yâhut aksidir de diyebilirsiniz.
O bakýmdan Türkiye’de dýþiþleri bakaný olmak pek de öyle imrenilecek bir durum mudur bilemiyorum.
Eskiden bir söz varmýþ: Osmanlýsýz harb olmaz, olsa da tadý çýkmaz diye... Buy’run bur’dan yakýn!
Öte yandan îtirâf etmeliyim ki ben bundan âdetâ marazî bir zevk alýyorum. Kimbilir diyorum, bizim katýlmadýðýmýz Ýkinci Dünyâ Savaþý ne kadar tadsýz tuzsuz, ne yavan bir þeydi... Ýngilizler, Fransýzlar, Almanlar, Ruslar filan herhalde sýkýntýdan patlamýþlardýr.
Ýþin tuhaf yaný bu kriz odak noktalarý, mütemâdiyen artmak sûretiyle hep “Ýslâmî” bir çerçeve içine oturmaya baþladý ki bu benim biraz miðdemi bulandýrmýyor desem yalan olur.
Bakýnýz, Pâkistan’da kilise bombalandý, Sûriye’de birtakým insan kýlýklý canavarlar Þeriat adýna kol, bacak ve hattâ boðaz kesiyor, Irak’da ayný tür alçaklar bir Hýristiyan cenâze cemaati üzerine bomba atýyorlar, Nijerya’da yine kendini Müslüman addeden gözü dönmüþler “Hýristiyan avý”na çýkmýþlar, hâkezâ Kenya’da Ýslâmiyetin yüzkarasý birtakým sefiller bir avm’ye saldýrýp yüzlerce mâsumun ölümüne sebebiyet veriyorlar.
Gerçek Müslümanlarýn bütün bu rezilliklerden derin bir ýzdýrab ve utanç duyduklarýna emînim. Kaldý ki Müslümanlýk bir yana, içinde bir nebze insâniyet fikri ve duygusu taþýyan herkes bu olanlar karþýsýnda hiç þübhesiz içi burkularak isyân ediyordur.
Þimdi bâzý iç ve dýþ merkezlerin bu iðrenç sahneleri Türkiye’ye de aktarmayý planladýklarý yolunda iþâretler de kendini belli etmeye baþladý.
Kestirmeden söyleyelim:
Bir Sünnî-Alevî çatýþmasý isteyenler var!
Çünki bu menhus emelin “Türk-Kürd Çatýþmasý” þeklindeki “modeli”ni piyasaya süremeyecekleri artýk belli oldu!
Kafalarýna, anlaþýlan, nihâyet dank etdi ki Türkle Kürdü birbirine düþman etmek mümkin deðildir!!!
DE-ÐÝL-DÝR!!!
Onun için bundan böyle “Müslüman”ý “Müslüman”a kýrdýrmak gibi en az öbürü kadar nâmussuzca bir baþka hedefe yönelmiþ bulunuyorlar.
Milletimizin dînî hassâsiyetlerini böylesine kalleþçe istismâr etmek için þerefsizliðin hangi derekesine düþmek lâzým geldiðini herkesin kendi tasavvur gücüne havâle ediyorum.
Bu tüyler ürpertici planý uygulamak isteyenler aðleb-i ihtimâl Þiî Mezhebi’nin Merkezi ve Hâmîsi pozisyonundaki Ýran’ý da bu iþin içine sokmak, hattâ üssü hâline getirmek isteyeceklerdir. Bundan emînim.
Ancak Ýran yönetimi, tâ Safevî Hânedâný’ndan gelme bir devlet tecrübesiyle bu iþlerde Türkiye’nin þakaya gelmeyeceðini çok iyi bilir!
Bu hafta New York ve Tahran’da cereyân edecek en üst düzeydeki ikili temaslar sýrasý bu vâkýâ Ýran tarafýna muhakkak ki hiçbir yanlýþ anlamaya mahâl kalmayacak þekilde iki kere daha anlatýlacakdýr.
Ben Ýran yöneticilerinin zekâ ve ferâsetinden þübhe duymuyorum.
Ýnþallah kendileri de duymuyordur ve bunda haklýdýrlar.
Bence herkes takýyyesini önüne koyup düþünmeli...