Taklit etmenin dayanılmaz hafifliği üzerine…

5 Mayıs 1990… Türkiye’nin televizyon tarihi açısından çok önemli bir gün… O gün Türkiye’nin ilk özel televizyonu “Magic Box Star 1” yayın hayatına başladı. Televizyonculuk açısından bir devrimin yaşandığı 1990 yılı Türkiye için zor bir yıldı. O yıl 31 Ocak’ta Türk Hukuk Kurumu Başkanı Muammer Aksoy, 7 Mart’ta ise gazeteci Çetin Emeç öldürüldü. Ağustos ayının başında ise Körfez Savaşı patlak verdi.

***

Siyasi ve toplumsal olarak çalkantılı geçen o yıl Türk televizyonculuğu açısından tarihi bir öneme sahip. Televizyon yayıncılığında devletin tekeli yasalar dolanarak kırıldı.

***

O tarihten bu yana ulusal, uluslararası ve yerel yüzlerce televizyon kanalı açıldı.

***

Türkiye’de televizyonculuk özel sektör eliyle hızla kabuk değiştirdi. Gelişti, büyüdü hatta bir zamanlar Doğan grubunun tekelleştiği bile tartışıldı.

***

Dizi film, televizyon filmi ve programlarda baş döndürücü hızla yol alan Türk televizyonculuğu dünya standartlarını çok kısa bir sürede yakalamayı başardı. Şimdilerde dünyaya dizi ihraç ediyor.

***

Ancak gel gör ki televizyon haberciliğinde neredeyse bir arpa boyu yol alamadık. Maalesef “taklitçi” anlayışı bu alanda net bir şekilde görüyoruz.

Neredeyse 30 yıllık televizyon haberciliğinde kalite hiç dert edilmedi. Dünyanın bu işi nasıl yaptığı hiç merak edilmedi. Reha Muhtar’ın kendine has tarzı (ki bence televizyon haberciliğinin en kötü tarzı) yıllarca taklit edildi. Kimse farklı bir şey denemeyi düşünmedi ya da böyle kolaylarına geldi.

Düşündüm de hali hazırda Türkiye’nin en çok izlenen televizyonlarının haber merkezlerinin başında Reha Muhtar’ın yanında bu işi öğrenenler var. Bu tip yöneticiler sadece TAKLİT etmekte mahirler. Daha önce yazdım bir kez daha yazayım: Bu tip yöneticiler entelektüel açıdan zayıflar, bir haberi derinlemesine işleyecek donanımdan uzaklar, meselelere daha çok magazinel yönü ile bakarlar. Ne iç siyaseti ne de dış politikayı çok bilmez ve anlamazlar.

Uzun lafın kısası herkes 30 yıl önce Reha Muhtar’ın açtığı yoldan gidiyor. Kimse bu yolun doğruluğunu ya da yanlışlığını sorgulamıyor.

***

Taklit demişken bir şeyi daha belirtmeden edemeyeceğim. Türkiye’nin terörle mücadele çerçevesinde başlattığı Zeytin Dalı Operasyonu ile ilgili yayınlar.  

Operasyondan bir hafta önce Suriye sınırına, gerek ekran yüzleri ile gerek geniş bir muhabir kadrosu ile gerekse bölgeye götürdüğü uzman konuk çeşitliliği ile adeta çıkarma yapan TRT Haber yayınları domine etti. Haber stüdyosunu sınıra kuran TRT Haber’in arkasından diğer haber kanalları da ekran yüzlerini sınıra gönderdi.

Ancak zamanla bütün haber kanalları neredeyse bire bir aynı arka fonla yayın yapmaya başladı. Sunucunun arkasında bir harita bir de odun ateşi… Gelen her konuğa bilsin bilmesin harita okuması yaptırma…vb. Önümde açık olan birden çok ekranın aynı ekran olduğunu düşündüğüm çok oluyor. Özellikle Afrin yayınlarında.