‘Taksim- Bali' veya ‘Washington-Moskova' hattý üzerinden...

Geçen hafta bazý arkadaþlarla, gece saat 23.30 civarýnda, Baþakþehir'den Ýstanbul'un merkezine, Fatih'e doðru gelirken; arkadaþlar, 'Taksim'e gidelim, hamburger yeriz.. Hamburger yemek için taa New York'lara gitmeye gerek olmadýðýný da KK'ya göstermiþ oluruz..' dediler, gülüþerek..

Arkadaþlar Taksim Meydaný'nýn hemen kenarýndaki bir hamburgerciye girdiler. Ben, 'Bu saatte bir þey yemem, siz yerken, ben de (Ýstiklâl Caddesi'nin orta yerlerinde yer alan) Aða Câmiinin oraya kadar gidip manzara-y'i umûmiyeyi seyredip döneyim..' dedim.

Ve, 'Ýstiklâl Caddesi'ne daldým.

Gecenin o saatinde, belki 65-70 bini aþkýn müthiþ bir kalabalýk vardý. Ýnsanlar adetâ sel gibi akýyordu. Lâtin Amerikalý, Afrikalý, Çinli, Japon, Rus, Avrupalý, Ýranlý, Arab, Balkan halklarý.. Orta Asya cumhuriyetleri halklarý.. Yolda yürümekte gerçekten zorlanýyordu insan.. (Ü. Özdað gibi parti liderleri ise, ýrkçý yaklaþýmlarýna uygun olarak, Ýstiklâl Caddesi'nde sadece Arablarý görüyordu.)

*

Ýþte o caddede bir bomba patladý evvelki gün.. Orada ben de olabilirdim.

Korkaklýk veya alçaklýk kelimeleriyle de ifade edilemeyecek bir durum bu, bir 'cinnet' hali..'

Terör, gerçekte, savaþan insanlarýn mücadelesi deðil; sivil halk kitlelerini, kendi ideolojileri ve emelleri adýna esir almak için huzursuzluk ve umutsuzluk yaymaktan netice ummak çýlgýnlýðýdýr.

*

Muhalefetin, bu cinnet saldýrýsýný, 7 ay sonra yapýlacak seçimleri iktidar lehine etkilemek için tezgâhlandýðý þeklinde deðerlendirmelerini çok görmemek gerekir. Ýktidar tarafýnýn da, 'Seçim öncesinde toplumda huzursuzluk ve umutsuzluk oluþturmaktan meded umulduðu' dile getirilmiyor mu?

*

Ancak konunun daha bir hassas tarafý, Ýçiþleri Bakaný Süleyman Soylu'nun bu saldýrý konusunda baþsaðlýðý mesajý gönderen özellikle Birleþik Amerika'ya karþý, çok sert þekilde, 'taziye mesajýnýzý kabul etmiyoruz..' demesi..

Çünkü, bu kanlý eylemin yakalanan aslî faili olan kadýn teröristin, PKK'nýn Suriye'deki uzantýsý olan ve Amerika tarafýndan desteklendiði, kendilerine baþta istihbarat olmak üzere her alanda eðitim ve silah ve maddî yardým verildiði bilinen YPG diye anýlan örgüt tarafýndan ülkeye dört ay kadar önce gizlice gönderildiði anlaþýlmýþtý.

Bu açýdan, S. Soylu'nun, o 'terörist'in yakalanmasýndan sonra, Amerika'ya, 'Sizin gönderdiðiniz taziyeyi kabul etmiyoruz, reddediyoruz..' demesi, muhtemelen, bir devlet siyaseti olarak dile getirilmiþtir. Aksi halde, bu, kanýn tepeye fýrlamasýyla söylenmiþ bir söz durumuna gelirdi.

*

Ve, Bali'de ilginç bir diplomatik tavýr:

Ama, Amerikan Baþkaný Biden, dün, G20 denilen, Geliþmiþ 20 ülkenin liderlerinin, Endonezya- Bali'de yaptýðý toplantý münasebetiyle Baþkan Erdoðan'la görüþürken, Ýstanbul'daki son terör saldýrýsý için, taziyelerini bildirmiþti; -elbette ki, Soylu'nun tepkisinden mutlaka haberdardý.-

Denilebilir ki, Soylu söylenmesi gerekeni ifade etmiþ, Erdoðan ise, Biden tarafýndan tekrarlanan taziyeyi diplomatik nezaket olarak kabullenmiþtir. Ama, Amerika'nýn bu taziyesi, öldürdüðü kiþinin cenaze törenine, bir dost gibi katýlan gizli kaatilin üzgün gözükmesine benzer.

Hatýrlanacaðý üzere, 1 ay kadar önce, BM Genel Kurul Toplantýsý için New York'a giden Erdoðan'a, 'Biden'le görüþseydiniz memnun olur muydunuz?' þeklinde sorulan bir tuzak soruya, Erdoðan, 'O Biden ise, ben de Erdoðan'ým..' diye þahsiyetli bir cevap vermiþti.

*

Endonezya'daki ilginç bir diðer buluþma ise, daha iki hafta önce, Mýsýr'da BM tarafýndan düzenlenen Ýklim Deðiþikliði Konferansý'nda,

"Çinliler, Ruslar, Türkler, Afrika'da Fransýzlardan veya diðerlerinden daha iyisini mi yapýyor? Bizden 10 kat daha beterini yapýyorlar." diyen ve 'bu ülkeleri sömürgeci ve emperyalist güç olmak'la suçlayan Fransa Baþkaný Emmanuel Macron'un da Bali'de Baþkan Erdoðan'la görüþmek ihtiyacýný göstermesidir. Bu da, Erdoðan Türkiyesi'nin haklý olduðuna inandýðý konularda kararlý ve de güçlü olmasýnýn sonucudur. Geçen hafta Özbekistan-Taþkent'te yapýlan toplantýda da semeresi görülen bu haklýlýk, güçlülük ve kararlýlýk þimdi Bali'de de kendisini hissettiriyordu.

Hak, güçlü olmadýðý zaman baatýl durumuna düþürülür; baatýl da güçlü olduðunda, kendisini hak gibi gösterir.

*

Bu vesilesiyle þunu da ekleyelim ki, Rusya Baþkaný Putin, Bali'deki G-20 Toplantýsý'na, Ukrayna Savaþý'nda ýsrar etmesinden dolayý soðuk karþýlanacaðýný bildiðinden gitmemeyi tercih etti. Ama, o orada olmasa bile, denilebilir ki, Putin orada olsaydý, bütün liderlerin zihnini, o kadar meþgul etmez ve de soðuk karþýlanýrdý.

Hele de, dün, Putin, Ukrayna'nýn baþta Kiev olmak üzere birçok þehirlerini top ve füze atýþlarýyla yeniden vurmuþ bulunuyor.

Ukrayna'da baþarýlý olamayacaðýný, yýpratma savaþýna direnemeyeceðini gören Putin'in, þimdi, savaþý geniþletmek taktikleriyle Biden Amerikasý'ný kendi istediði zaman, zemin ve silahlarla savaþa çekmek istediði anlaþýlýyor.

Dün, Polonya- Rusya sýnýrýndaki iki köye top mermileri isabet etmiþ ve 2 kiþi de ölmüþtür.

Böylece NATO üyesi olan Polonya'nýn NATO tarafýndan savunulmayacaðýný denemek ve göstermek istiyor gibi..

Çünkü, Amerika ve AB ülkelerinin Ukrayna'ya verdikleri malî destek ve silah yardýmlarý etkili olmuþa benziyor. Çünkü Rusya 1 ay önce ele geçirdiði Herson bölgesinden periþan vaziyette çekilmek zorunda kalmýþtýr. Ukrayna Lideri Zelensky, 'Rusya'nýn iþgal ettiði, Kýrým dahil bütün topraklarýmýzý geri alýncaya kadar savaþa devam edeceðiz..' diyor. Rusya da, bu tehlikeyi bertaraf etmek için, savaþý daha baþka ülkelere de yaymak istiyor. Polonya'ya düþen o top mermilerini kendilerinin atmadýðýný iddia ediyor, ama, bu inandýrýcý bulunmuyor.