Taksim’deki SURP AGOP Ermeni mezarlýðý BEYAZID-I VELÝ VAKFI'NIN MIYDI?

Elmadað’da bugün artýk tamirciler arasýnda kaldýðýndan önünden geçerken bile dikkat edilmezse fark edilemeyecek Surp Agop hastahanesini

pek çok kiþi bilir; fakat Taksim’de ortadan kaldýrýlan Surp Agop Ermeni mezarlýðýný Gezi olaylarý vesilesiyle hatýrladýk. Meþhur bilirkiþi raporunu ilk kez açýklýyorum.

Taksim’in bir zamanlar mezarlýklar bölgesi olduðunu, Gezi olaylarý vesilesiyle yeniden hatýrlandý.Bölgede sadece Ermeni mezarlýðý yoktu; Katolik ve Müslüman mezarlýklarý da vardý. Kentin Taksim civarýnda geniþlemesiyle birlikte deðeri artan bu arazilerin mezarlýk olmaktan çýkarýlmasý ve imara açýlmasý süreci, büyük ölçüde ancak 20. yüzyýlýn ilk yarýsýnda gerçekleþti. Cumhuriyet döneminde Ýstanbul belediyesinin Ermeni mezarlýðýna el koymaya kalkmasý, içinden çýkýlmasý çok güç dava sürecini de beraberinde getirdi. Belediyenin iddiasý mezarlýk arazisinin bir baþka vakfa ait olduðu yolunda iken; Ermeni cemaatinin iddiasý, arazinin Ermeni vakfýna ait olduðu yönündeydi. Mahkeme de konuyu bilirkiþiye havale etmiþti.

Danýþman A. Refik Altýnay

Elimizde Baþbakanlýk Cumhuriyet Arþivi’ndeki bilirkiþi raporu var. Ýstanbul Asliye 4. Hukuk Mahkemesi’ne hitaben kaleme alýnmýþ olan bilirkiþi raporu, nedense tarihsiz. Fakat bilirkiþi üyelerinin imzalarýný taþýyor. Buna göre, 3 bilirkiþi üyesi tapudan, belediye fen ve kadastro heyetindendir. Bu rapora göre, ünlü tarihçi Ahmet Refik Altýnay’ýn bilirkiþi üyesi olduðunu söylemek doðru olmaz. Altýnay, Müzeler Genel Müdürü Aziz Beyle birlikte raporun altýna attýðý imzada; sadece raporda sözü edilen bilgilerin kaynaðýnýn kendileri olduðunu tasdik ediyor.

Bilirkiþiden ne istendi?

Mahkeme bilirkiþiden anlaþmazlýða konu olan vakýf arazisinin sýnýrlarýný tesbit etmesini istiyordu. Böylece mezarlýk arazisinin de söz konusu sýnýrlar içinde kalýp kalmadýðý anlaþýlacaktý. Arazi tesbit çalýþmasý sýrasýnda  belediyenin iddiasý, arazinin Beyazýd-ý Veli Vakfý’na ait olduðu iken; karþý taraf, arazinin Fatih Sultan Mehmet zamanýnda Patrikhaneye verildiðini ve Patriðin de araziyi mezarlýk olarak kullanmasý için cemaate teslim ettiðini,mezarlýðýn vakýf mülkü olduðunu ileri sürüyordu.

Cemaatin avukatý, Beyazýd-ý Veli Vakfý’na ait vakfiyenin sahteliðini de öne sürmüþtü. Ona göre, içinde Tophane ve Kâðýthane gibi vakfiye zamanýnda mevcut olmayan isimlerin bulunduðu bir belge gerçek olamazdý. Bunun üzerine vakýflar idaresinin kayýtlarýna müracaat edilmiþ ve vakfiyenin orijinali araþtýrýlmýþtý. Gerçekten de Beyazýd-ý Veli tarafýndan vakfedilen araziye ait vakfiyenin orijinali görülmüþtü. Her þey açýkça gösterilmiþti. Bu vakfiyedeki arazi sýnýrlarý da aslýna uygundu.

437 yýl öncesinin krokileri

Fakat bilirkiþinin de içinden çýkamadýðý bir durum vardý; vakfiyenin orijinalinde yazýlý olduðu þekliyle arazi sýnýrlarýný gösteren Tophane, Kâðýthane ve Yeni Hisar gibi isimler kafalarý karýþtýrmýþtý. Vakfiye tarihine göre bu mahallerin 437 yýl önceki mevkilerinin neresi olduðunu ve bunlarýn raporun yazýldýðý günlerde ayný isimle anýlan araziler mi olduðunu saptamak üzere,tarihçilere ihtiyaç olduðu anlaþýlmýþtý. Bunun üzerine mahkeme, bilirkiþinin bilgisinden yararlanmasý için Aziz Beyle, Altýnay’ýn bilirkiþi danýþmaný olarak atanmasýna karar vermiþti. Ýkili sözü geçen yerlerin Sultan Beyazýt Veli zamanýnda mevcut olduðunu ve o günkü mevkilerini de bir takým tarihî belgelerle kanýtlamýþlardý. Evraka iliþtirilen haritada arazinin sýnýrlarý kýrmýzý, mezarlýk arazisi ise mavi kalemle iþaretlenmiþti.

Arþivdeki semt haritasý

Beyazýd-ý Veli Vakfý arazisi, heyetçe bizzat dolaþýlmýþ ve bölge bölge zikredilmiþti. Raporda sýnýrlar þöyle açýklanýyordu: “Haliç sahiline müntehi olan bu hududun, Haliç boyunca denizi takiben intidat edip Azap kapýsýndan içeriye dönerek, Galata hendeðinin takip eden yol ile Tophane üzerinde denize müntehi olduðu ve oradan Rumeli Hisarý’na doðru sahili takip ettiðini ve hendeði takip eden yol ile onun ilerisindeki hududun merbuten mütekaddim iki numaralý haritamýzda [bu haritayý göremedim] gösterildiði vaziyette bulunduðunu ve Tophane mevkiinin eski Tophane müþiriyeti binasýnýn üstündeki kubbeli kâgir binalar olduðunu ve hududun bunun üstünü sýyýrarak merbut haritada [okuyuculara sunulan haritada] gösterdiðimiz veçhile denize müntehi bulunduðunu” danýþmanlar saptamýþlardý. Vakfiyede Kâðýthane olarak geçen arazinin bilirkiþi raporunun yazýldýðý tarihte Alibeyköy adýný alan bölgenin civarýnda ve Kâðýthane köyü adýyla bilinen yer olduðu da anlaþýlmýþtý. Sultan Beyazýt Veli döneminde burada kâðýt imâl edildiði için arazide 2 deðirmen bulunduðu görülmüþtü. Ayrýca, vakfiyenin yazýlý olduðu kâðýdýn da Ýstanbulî kâðýt olduðu saptanmýþtý.

Beyazýd-ý Veli haklý çýktý 

Bilirkiþi raporu þu saptamada bulunmuþtu: “Þu halde hududun sahil boyunca Rumeli Hisarý’na kadar gidip hisarý hariç býraktýktan sonra sahil boyunu takip ederek 1/200.000 mikyaslý [yayýnladýðým haritada] görüldüðü þekilde devam ettiði” anlaþýlmýþtý. Bu çalýþma sonucunda Ermeni mezarlýðýnýn Beyazýd-ý Veli Vakfiyesi sýnýrlarý içinde kaldýðý açýkça görülmüþtü.

DAVANIN SULHEN ÇÖZÜLMESÝ

Davanýn uzamasý karþýsýnda meselenin karþýlýklý görüþülerek çözüme sulhen baðlanmasý yolundaki talep, 1936 yýlýnýn sonlarýnda bizzat Ýçiþleri Bakaný Þükrü Kaya’dan gelecektir. Kaya, 12 Kasým 193’da Baþbakanlýða yazdýðý bir yazýda, Ýstanbul Vali ve belediye baþkaný Muhittin Üstündað’ýn meselenin sulhen halli yolundaki talebinin uygun görüldüðünü belirtiyordu. Bu konuda Baþbakanlýðý da bilgilendiriyordu. Ama iþ karýþýktý; þunun için: Bu kez de Vakýflar Genel Müdürlüðü, 1 Aralýk 1936’da Baþbakanlýða yazdýðý yazýda, belediyenin sulh yoluyla meseleyi çözmesinin doðru olmadýðýný belirtiyordu.  Vakýflar idaresine soracak olursanýz eðer, bu meselede belediyenin taraf olmamasý gerekiyordu; çünkü arazi vakýflar idaresine aitti.

 Sonunda Baþbakanlýk meselenin belediyenin talebi doðrultusunda çözümünü onaylamayacaktýr. Yine de vakýflarýn bir yazýsýndan, belediyenin cemaat ile anlaþarak 50 bin küsûr metrekareyi cemaate býraktýðý görülmektedir. Vakýflar bu çözüme karþýydý. Ayrýca, bu arazi de hýzla satýlmýþ ve elden çýkarýlmýþtý. Oysa vakýflar idaresi de arazinin kendisine ait olduðunu ileri sürerek, belediyeden þikayetçiydi! Nitekim vakýflar idaresi, bu iþte yasal olmayan geliþmeleri ileri sürerek, cemaat ve kilise aleyhine 27 Mayýs’ta Ýstanbul Cumhuriyet Savcýlýðý’na suç duyurusunda bulunmuþtu. Ama Þükrü Kaya da ýsrarlýydý; 30 Nisan 1938 tarihli Baþbakanlýk yazýsýnda, bu türden ihtilâflarýn ortadan kaldýrýlmasýný ve meselenin yine uzlaþmayla çözümünden yana olduðunu açýklamýþtý. 

 Ýsmet Ýnönü Cumhurbaþkaný olduðunda siyasal nedenlerle Üstündað aleyhine açýlan davalardan biri de, iþte bu meþhur mezarlýk davasýdýr. Bu davada Üstündað’a bakanlýða haber vermeksizin iþi çözdüðü gerekçesiyle sadece 50 Lira para cezasý verilecektir! Üstündað’a verilen cezanýn öyküsünü “Türkiye’de Millî Þef Dönemi (1938-1945) kitabýmda yýllar önce yazmýþtým zaten. Meraklýlar orada bulabilir.

ERMENÝ CEMATÝNÝN ÝTÝRAZI

Fakat itiraz da vardý; cemaat, bu sýnýrlar içinde vakýf arazisine dahil olmayan istisnaî araziler bulunabileceðini ve mezarlýðýn da bu arazilerden biri olabileceðini ileri sürmüþtü. Bu iddia üzerine yeniden vakýflara müracaat edilmiþti. Vakfiyede arazi üzerinde gösterilen müstesna mahaller birer birer okunarak anlaþýlmýþtý. Gerçekten de arazi üzerinde toplam on altý tane bu þekilde vakýftan istisnâ edilen mahal görülmüþtü. Bu aþamada söz konusu istisnâî araziler incelenmiþ ve bu arazilerin mezarlýk mevkiinden çok uzaklarda bulunduðu görülmüþtü. Raporda tek tek bu arazilerin kapsadýðý yerler anlatýlmaktadýr.

Sadece tek bir arazide, Galata’nýn doðusunda bulunan bazý baðlarla sýnýrlar örtüþüyordu. Raporda bu durum þu þekilde açýklanmýþtý: “Galata’nýn þark tarafý ile müddeabih mezarlýk arasýndaki Taksim ve Gümüþsuyu kýþlalarýnýn ve civarýnýn Beyazýdý Veli Vakfý’ndan olmasýna göre, müstesna kýsýmlarýn kýþladan ileriye gidemeyeceði anlaþýldý ve müstesna mahaller meyanýnda Evakim Patriðe ait bir mahallin mevcut olmadýðý da tahakkuk etti.” Altýnay bu aþamada þu bilgiyi vermiþti: Kanunî Sultan Süleyman zamanýna gelinceye kadar mezarlýk civarýna Galata baðlarý deniliyordu; Kanunî zamanýnda ise Venedik balyozu bu baðlar dahilinde ve hali hazýrdaki Taksim kýþlasýnýn bulunduðu yerde ikâmet ettðinden ve kendisine Türklerin de Bey oðlu dedikleri için, bölgeye bu tarihten itibaren Beyoðlu baðlarý dendiði ve mezarlýðýn da vakfiye sýnýrlarý içinde kaldýðý anlaþýlmýþtý. Bilirkiþi sonuç olarak mezarlýðýn Bayazýdý Veli Vakfiyesi sýnýrlarý içinde kaldýðýna karar vermiþti. Cemaatin iddialarý geçersizdi.