Bir parktaki aðaçlara sahip çýkmak... Bunun için eylem yapmak... Þehre sahip çýkmak adýna sokaða dökülmek...
Hepsinin demokraside yeri var. Türkiye demokrasisi böyle eylemleri hazmedecek, toleransla karþýlayacak kalitededir.
Taksim ilk deðil, daha önce sayýsýz örnekleri de oldu..
Bütün bunlar olurken polis, bu giriþimlere karþý güç kullanmamalý. Biber gazý, bu eylemlerin materyali olmamalý.
Dün alýnan kararlar da gösteriyor ki bazý þeyler yanlýþ yönetildi. Düðme baþtan yanlýþ iliklendi. Sýradan bir eylem kontrolden çýktý. Hem de eylemi baþlatanlarýn bile kontrolünden çýktý. Onlar bile ne olduðunu anlayamýyorlar þimdi.
Polisin baþýndakiler de zaten bunu ifade ediyor. Hatalar için gerekeni yapacaklarýný söylüyorlar.
Buraya kadar sorun yok. Aðaç için, çevre için, hatýralarý için orada bulunan insanlara söylenecek birþey yok.
Burada duralým ve soralým...
Peki, ortadaki manzara çevre duyarlýlýðýyla açýklanabilir mi?
Bir duyarlýlðýn arkasýna saklanan ve görmezden gelinemeyecek bir eski hastalýk vardý Taksim’de.
“Fýrsat bu fýrsat” deyip bildik, tanýdýk sembollerle, aþina olduðumuz sloganlarla, o eski rüzgarý estirme arzusu var.
Cumhuriyet mitinglerinden hevesini alamamýþ bir ittifakýn kendisini yeniden sokaða atma çabasý var.
Sadece ayný sloganlar deðil ayný medya ve ayný aktörler de sahada...
‘Onlar’; konuþarak, sloganlarla ya da yazarak meselenin aðaç olmadýðýný söylüyorlar zaten.
Ne meselesi o zaman?
Hangi çevre eyleminde “isyan” ve “direniþ” bayraklarý açýlýr?
Hangi çevre eyleminde “hükümeti devirme” sloganlarý atýlýr?
Hangi çevre eyleminde dünyaya “Yetiþin, Türkiye yanýyor...” mesajlarý gönderilir?
Hangi çevre eyleminde çevreden baþka ne varsa o konuþulur?
Taksim Projesi iyi anlatýldý, anlatýlamadý o baþka mesele ama buradan “isyan” bayraðý açarsanýz masumiyet daðýlýr, takke düþer kel görünür.
Görünür çünkü bu ülke o yollardan birkaç defa geçti. Sonuncusunu yakýn zamanlarda geçti üstelik. Herkes bu atmosferin arkasýnda hangi niyetin olduðunu da bu iþlerin hangi yollarla yapýldýðýný da çok iyi biliyor.
Adýný koyalým siz de rahatlayýn...
Bu vesileyle hatýrlatmakta fayda var, bir daha Eski Türkiye’ye dönüþ olmayacak. Bir daha askeri vesayetin, seçkinlerin, medyanýn, derin ittifaklarýn idare ettiði bir ülkede yaþamayacaðýz. .
Kürt meselesinin çözümünden geri dönüþ de olmayacak. Ýnsanlarýn dinleri, dilleri, kýyafetleri nedeniyle aþaðýlandýðý günler de geri gelmeyecek.
Hasýlý, ulusalcý rüya da gerçekleþmeyecek.
Derdinin aðaç ve park olmadýðýný gizlemeyenlere bu kötü haberleri vermenin zamaný geldi.
Hükümeti devirmek istiyorlarmýþ... Bu da gayet meþru bir amaçtýr ama o yol Taksim’den geçmiyor.
Tek yol var sandýk... Meydanda görüldü ki partileri var, yetmezse yenilerini kurarlar. Kendilerini millete anlatýrlar, nasýl bir Türkiye istediklerini söylerler... Sonra sandýða giderler ve toplum isterse hükümeti de devirirler, Gezi Parký’ný da eski halinde býrakýrlar. Bu kadar basit.
Yol budur... Demokraside baþka da çýkýþ yoktur. Demokraside...