Tam oldu derken

Beşiktaş’ın AL’de bir beraberlik bir galibiyet alarak grubu önünde bitirdiği Tottenham Premier ligde Liverpool’un 1 puanla önünde altıncı! ŞL elemesinde BJK’ın elinden kılpayı kurtulan Arsenal de Tottenham’ın 2 puan önünde 5.. Liverpool sezon başındaki formsuzluğunu atlattı, son 15 resmi maçında bir kez yenildi; SL’in lideri BJK, sezon başındaki formuna yaklaştı. Bu durumda karşılaştılar.

BJK, Bursa maçında sıkı bir prova yapmıştı. Sahasında beklemeden, hücuma hızlı ve kalabalık çıkmayı isteyen, önde basarak savunma başlatan, şutu olan bir takımdı. Liverpool’da üstüne koydu. Oyun temposunu yükseltti, müthiş bir özgüven ve cesaret gösterdi. Ve nerede ise hiç göremediğimiz kadar tek top oynadı. Atiba ile Gökhan bile! Bu, rakibinin kontrolünden kaçmasında birinci derece de rol oynadı. Takım inanılmaz bir güven yüklüydü ve maçın karakterine en uygun futbolu oynayabiliyordu. Bir tek sol kanadından Ibe’ın bindirmelerine çözüm bulamadı. O da çok koşan Olcay’ın her bölgeyi kalabalıklaştırma zamanlamasını iyi yapamamasından kaynaklandı. İlk yarıyı rakibinden daha fazla pozisyon üreterek kapattı.

Yüksek tempo ve çabuk oyun dayanıklılık da istiyordu. Beşiktaş hiç oyundan düşmemeliydi. Biliç takıma enerji takviyesi için 60.dakikada Sosa’nın yerine Oğuzhan’ı aldı. Rodgers da hücum gücünü artırmanın arayışındaydı. Balotelli’yi ekledi hücuma. Beşiktaş’ın oyun ilkeleri değişmedi, ancak uygulama hızı ve yeterliği giderek azaldı. İki takımın da yorgunluk kaynaklı hataları arttı. O ince penaltı da bundan doğdu. Maçı izlerken Biliç’in çoğu maçta Beşiktaş’ı neden kendi alanında gereksiz yan paslarla bekleterek oynattığını düşündüm. Dünkü oyun iştahını taşıyan bir takımı, ligin iddiasız takımlarına karşı frenlemenin ne anlamı var?