Tam oldu derken

Beşiktaş’ın bir illeti var.  Topu kendi alanında yan paslarla oyalıyor ve üzerine baskıyı davet ediyor. Bunu kendine bir avantaj haline getiremiyor, çünkü önde top isteyen hareketli adamları olmuyor, olsa da geridekiler onlara bakmıyorlar bile! O sırada yapacağı hata ile kendini tuzağa düşürüyor, kalesinde pozisyon veriyor!

5.dakikada Franco’nun Necip’e kısa kalan kafa pasında rakip kaptı topu. Golden kurtulması mucizeydi. Golü yese felç geçirirdi. Ama bunun yanı sıra öne de hızlı çıkmayı unutmadı. Bu çıkışları ya çok pasla oldu ya Gökhan’ın taşıma saplantısıyla... Gökhan topla oyalandıkça rakip yerleşiyor, hücum giderek zorlaşıyor! Evet, sorumluluk alıyor, arayış içinde oluyor, yaratıcılık gösteriyor... Ne var ki bunlara hazırlanırken aşırıya kaçan top bekletmeleri, takımın öteki hücum güçlerini frenliyor. Özellikle Ba’yı... Bu nedenle takım hücumda kalabalıklaşsa bile kontrol altında kalıyor.

Motta, o ana değin tüm hataları örtecek, tüm iyilikleri aşacak bir güzellik üreterek topa vurup aranan golü bulduğunda maç yeni bir yapı kazandı. Beşiktaş turu geçirecek skoru korumanın değil,  durumu sağlamlaştıracak ikinci bir golün arayışında oldu. Brugge’nin daha açık oyuna yönelmesi hücum alanlarını da açtığından işi ilk yarıya göre kolaylaştı. Ancak ne yazık ki kolay golü Brugge buldu. Simons’un uzun kafa pasını kovalayan De Sutter zorlanmadan Tolga’yı avladı. Yenen gol umutları dağın ardına kaçırınca, takımın coşkusu da kayboldu. Verim düştü. Franco sezgileri ile top kazanmada, topu oyuna sokmadaki başarısını ne yazık ki hız gerektiren durumlarda gösteremiyor. İlk golü bu eksiklik yedirdi.

Deneyimli kaleci Tolga’nın rakibinin baskısı altında topu ayağında bekletmemesi gereği de ona anımsatılmalı. Bu dikkatsizliği bir çuval inciri berbat eder bir gün.