Prostat iltihabý, prostat hiperplazisi ve kanseri... Erkekleri tehdit eden bu hastalýklarýn riskini narla düþürebilirsiniz. Ýster suyunu için ister çiðneyerek tüketin.
Erkeklerde yaþ 40’ý geçince ürogenital sistemde bazý sorunlarýn ortaya çýkma olasýlýðý artýyor; sertleþme sorunu, prostat iltihabý, prostat hiperplazisi ve prostat kanseri. Yapýlan bir çalýþmada 40-49 yaþlarý arasýnda yüzde 12.4 olan sertleþme sorununun 60-69 yaþlarý arasýnda yüzde 46.4’e çýktýðý gözlemlenmiþ. Diðer taraftan vefat etmiþ erkeklerde yürütülen otopsilerde kýrklý yaþlarda yüzde 8 olan prostat hiperplazisi oranýnýn, 51-60 yaþlarý arasýnda yüzde 50’lere çýktýðý tespit edilmiþ. Prostat kanseri oranýnýn Asya’da Batýlýlara oranla daha düþük oranda görülmesi, Batý’ya göç eden Asyalý erkeklerde prostat kanseri riskinin yükselmesi, prostat kanseri oluþumunda genetik yatkýnlýktan ziyade toplumlardaki modernleþme, çevre ve beslenme þeklinin önemli rolü olduðunu gösteriyor.
Toplumlarda artan korunma bilinciyle bu tip sorunlarýn önlenmesi ya da en azýndan geciktirilmesi için erkeklerin yaþam ve beslenme þekillerinde mümkün olduðunca deðiþiklikler yapmaya çalýþtýðý görülüyor. Bu tip rahatsýzlýklarýn geliþiminde oksidasyon ve yangýnýn önemli rolü nedeniyle oksidasyonu önleyici (antioksidan) ve yangýyý giderici (antienflamatuvar) içerikli besin ve doðal ilaçlarýn (bitki çaylarý ve besin destekleri) kullanýlmasý öne çýkýyor. Nitekim yürütülen bir saha çalýþmasýnda her üç prostat kanseri hastasýndan birinin, uygulanan tedavilerine ek olarak doðal ilaçlarý kullandýklarý tespit edilmiþ.
Son yýllarda oksidan hasarý önleyici ve yangýyý giderici özellikleriyle nar meyvesi, hem besin hem de besin desteði olarak dikkat çekiyor. Etkinliði deneysel (in vitro ve in vivo) ve klinik çalýþmalarla bilimsel olarak ortaya konulmuþ. Nar tanelerinin içindeki beyaz renkli tohumlardaki bir yað asidi olan punisik asit ve etrafýndaki kýrmýzý renkli etli kýsým olan arillerindeki (yediðimiz kýsým) polifenolik bileþikler olan punikalaginlerin kanser hücrelerinin ölümünü saðladýðý ve özellikle prostat kanser hücrelerinin geliþimini engellediði deneysel çalýþmalarla ortaya konulmuþ. Bu bakýmdan narýn tohumlarýyla birlikte çiðnenerek tüketilmesi önemli... Punikalaginler bakýmýndan zenginleþtirilmiþ nar özütlerinin prostat kanseri metastazýnda rol oynayan proteini ve kanser oluþumunda rol oynadýðý bilinen nüklear faktör kappa B gibi bazý mediyatörleri baskýladýðý bildiriliyor.
HER GÜN BÝR-ÝKÝ BARDAK NAR SUYU
Farelerde yürütülen bir deneyde içme suyuna nar suyu ilave edilen hayvanlarda prostat kanseri oluþumunun sadece su verilen hayvanlara oranla yüzde 20 ile 30 arasýnda engellenebildiði gösterilmiþ. Bu çalýþmanýn sonucuna göre günde bir veya iki büyük bardak (250-500 mililitre) nar suyu içilmesi, prostat kanseri riskini önemli ölçüde azaltabilecektir.
Nar suyunun tavþanlarda yürütülen iki çalýþmada kan akýmýný artýrýcý ve düz kas gevþemesi üzerindeki etkilerine baðlý olarak sertleþme sorunu üzerinde de etkili olabileceði bildiriliyor. Bu deneysel bulgular yapýlan klinik çalýþmalarla da doðrulanýyor. 46 kiþi üzerinde yürütülen bir klinik çalýþmada (Faz II), prostat riskinin deðerlendirmesinde yararlanýlan prostat spesifik antijen (PSA) deðerinin iki katýna çýkma hýzý nar suyu verilmeyen grupta beþ ay iken, günde büyük bir bardak (250 mililitre) nar suyu verilen grupta 54 aya çýkmýþ. Diðer bir deyiþle prostat sorunu geliþimi riski 10 defa azaltýlmýþ. Ayný hastalarda prostat kanseri riskinin de önemli ölçüde azaldýðý gösterilmiþ (LNCaP prostat kanseri hücre proliferasyonunda baþlangýca göre yüzde 12 azalma).
Ayný protokolle 104 kiþi üzerinde uygulanan bir ikinci çalýþmada yine ayný miktarda nar suyunun altý ay verilmesi ile PSA’nýn iki katýna çýkma hýzý 12 aydan 19 aya çýkmýþ, hastalarýn yüzde 13’ünde ise PSA seviyesi düþmüþ. Bu iki çalýþmanýn kurgulanmasýndaki eksikler nedeniyle plasebo (boþ ilaç) grubu bulunmamasý, farklý miktarlar denenmemesi gibi) sonuçlar net bir yorumda bulunmasýna yeterli deðil. Ancak geçen nisan ayýnda tamamlanan ve henüz sonuçlarý açýklanmayan daha kapsamlý bir klinik çalýþmanýn (Faz III) sonuçlarý, nar suyunun prostat kanseri üzerindeki etkinliðini daha açýk bir þekilde ortaya koyabilecektir.
PROSTATIN DOKUSUNDA BÝRÝKÝYOR
Diðer taraftan, bilimsel kriterlere uygun (randomize, plasebo kontrollü) bir klinik çalýþmada hastalarda nar özütünün dört hafta gibi kýsa süreyle uygulanmasý ile bile prostat dokusunda oksidatif hücre hasarýnýn bir iþareti olarak bilinen maddenin (8-hidroksi-2’-deoksiguanozin) miktarýnda yüzde 33 azalma tespit edilmiþ. Bu sonuç nar özütünün prostat dokusunda biriktiðini kanýtlamasý bakýmýndan önemli.
Amerikan Kanser Enstitüsü’nün kayýtlarýnda nar suyu ya da nar özütüyle ilgili yakýn zamanda tamamlanan ancak sonuçlarý açýklanmayan ve 2015 tarihinde tamamlanacak altý klinik çalýþma bulunuyor. Bunlarýn sonuçlarý açýklandýðýnda narýn prostat sorunlarýnda koruyucu ve tedavi edici etkisi daha net bir þekilde deðerlendirilebilecek. Þu an için önerim, sonuçlarýn açýklanmasýný beklemeden narýn bu þifalý özelliðinden mümkün olduðunca yararlanýlmasý.