Tanrılar, kahramanlar, insanlar

İtalyan düşünür Vico, Yeni Tarih adlı meşhur kitabında, tarihi üç çağa dayandırır: Tanrılar çağı, kahramanlar çağı ve insanlar çağı. Batı düşüncesi ve evrimcilik üzerinden yapılan bir okuma. Çağları üçlü okuma geleneği Batıda her zaman yaygın. Burada modern öncesi çağlar ergenlik, modern sonrası çağlar da olgun insan diye imgelenir. Modern çağ, insanlar çağıdır. Öncekiler ise masallar, efsaneler ve kahramanlarla dolu bir zaman. Bu nedenle güzel olanlar ileri olan modern çağda yaşıyor. Bunun pratik karşılığı da modern Batı.

İslam, Kısas-ı Enbiya geleneğiyle çağları peygamberler üzerinden anlatır. Kur'an kıssalarında öyle Tanrı gibi tek adamlar ve kahramanlarla anlatılan bir tarih yok. Allah'ın anlattığı Peygamberler büyük kahramanlara benzemiyor! Hz. İbrahim, bir putçunun çocuğu ve tek başına dönemin en büyük gücüne, yani "Tanrı insan" Nemrut'a başkaldırıyor. Dünyada ülkeler fetheden, büyük paralara ve hazinelere hükmeden, devlet yöneten bir şahsiyet hiç değil.

Hz. Musa, Kuran'da en çok bahsedilen peygamber. Ne gücü var, ne de kahraman! Fakat kendi çağının en büyük gücüne başkaldırıyor. Buna karşın Firavun, Tanrı İnsan. Kendisini ilah ilan ediyor. Herkes bana tapacak diyor. Yahudileri köle olarak kullanıyor. Büyük anıtlar yapıyor. Binlerce insan onun mezarını yapmak için seferber oluyor. Savaşlar kazanıyor. Büyük kahraman! Kâhinleri var, büyücüleri var. Büyük bir devlet, büyük bir medeniyet! Şehirleri, silahları, bilimleri, mimarisi, yazı sistemi ile döneminin en büyük medeniyetlerinden. Toprakları sulayan kanallarıyla büyük bir ekonomi göze çarpar. "Öldüren de benim, dirilten de ben" diyor. Kendisini Tanrı görüyor. Vico'nun dediği Tanrılar Çağının model adamı.

Peki Hz. Musa nasıl bir tiptir?

Hiçbir şeyi yok. Bir çoban. Köle toplumuna mensup. Yanında olacak güçlü bir kabilesi de yok. Ne şehirleri var, ne orduları, ne de medeniyeti. Doğru dürüst bir ailesi bile yok! Bir yokluk tipidir Hz. Musa. Büyük bir hatip ve büyük bir bilim adamı da değildir. Fakat bu yokluklardan Allah bir varlık yaratıyor. Bütün varlığın sahibi gerçek Allah, bu yokluk tipini ilahlık iddiasında bulunan kişi karşısına çıkarıyor. Ona haddini bildiriyor. Hz. Musa, yokluktan varlığa yükseliyor. Tutulan dili açılıyor, korkarak kaçan bir şahıs iken şimdi insanları "Tanrı İnsan" varlığıyla ürküten Firavun karşısında cesur bir şekilde konuşuyor. Ona meydan okuyor, kölelik düzenini yıkıyor. Bir köle toplumunu hiçten var ediyor. O bir peygamberdir. Peygamber, salt insandır. İnsanlar çağının bütün zamanlarını temsil ediyor.

Son peygamber Hz. Muhammed kim? Mekke'de kahraman olarak mı tanınır, yoksa haşa Tanrı insan mı? Bir yetim. Bir kabile mensubu. Ne Sasani ne de Bizans medeniyetlerinin mekteplerinde okumuş. Büyük serveti de yok, büyük siyasi gücü de. Baba ve annesi bile yok. Dünyevi olarak bir hiç! Haşimoğlularına mensup. Mekke şartlarında soylu kabul ediliyor. Ancak Mekke sınırlarını aşamayan bir soyluluk! Hz. Muhammed de bir "hiç insan"dır! Buna karşın ahlakı ve ruhuyla büyüktür. Muhammed'ül Emindir. Dünyevi hiçliğe karşın, ruhani büyüklük. Buradan büyük bir çağ doğuyor. İnsanlar çağı. Ne kahramanlar çağı, ne de Tanrılar çağı! Çünkü kadınların gömülmesini yasaklıyor, kadınlara miras veriyor, efendilerine köleler ile eşit yeme içmeyi şart koşuyor. Köleleri savaş komutanı yapıyor.

Peygamberler, tüm çağların bilge insanları. Kısas-ı Enbiya her zaman bizim tarih fenerimiz. Yolumuzu yine onunla aydınlatacağız. İnsan, Allah'ın halifesi olan bir özne. Tanrılar ve kahramanlar olmak ise benliğe yabancılaşmak.