Tansiyon düþmeli

AK Parti ile baþlarsak, Parti’ye göre mesele Hükümet’i devirme sorunudur. Buna göre ABD, Ýsrail ve Ýngiltere, uzun süredir rahatsýzlýk duyduklarý Erdoðan Hükümeti’ni devirmek için düðmeye bastýlar, bunun için Cemaat ve Gezi çevreleri ile iþbirliðine girdiler ve kirli bir kampanyayý baþlattýlar.

Bu açýdan bakýldýðýnda pek çok hâkim, savcý ve polis müdürü de kumpasýn içerisinde... Bu kumpasýn hedefinde ise öncelikle Erdoðan var. AK Parti kurmaylarýna göre dýþ düþmanlar ve iç uzantýlarý iþi Erdoðan’ýn ve mesai arkadaþlarýnýn ailelerine zarar vermeye kadar götürdüler.

AK Parti’nin yaklaþýmýna göre, savcýlar ve iþbirlikçisi olan hâkimler düzmece davalarla siyasileri ve çocuklarýný yargýlayacaklar, yargýlamalardan bir þey çýkmasa da isimler kamuoyu nezdinde kirletilmiþ olacak ve baþta Erdoðan olmak üzere AK Parti Türk siyasetinden çekilmek zorunda býrakýlacak. Böylece silah kullanýlmadan bir darbeyi yaþamýþ olacaðýz.

***

Cemaat cephesinden konuya baktýðýmýzda ise onlar da bir ölüm-kalým savaþýndan bahsediyorlar. Bu yaklaþýma göre Parti, uzun süredir Cemaat’i yok etmek istiyordu ve adým adým planlar uygulamaya konulmuþtu. Cemaat mensuplarýna göre, devlet kademelerindeki yüzlerce, belki daha fazla kiþi sýrf Fethullah Gülen’i sevdikleri için makamlarýndan oldular, hatta fiþlendiler.

Cemaat’e göre ipleri kopma noktasýna getiren ise dershanelere kilit vurulmaya çalýþýlmasýydý. Hizmet’in buna tepkisi çok aðýr oldu. Dershane tartýþmalarýnda Hizmet, geniþ kitleleri Hükümet aleyhine hareketlendirmeyi baþardý... Cemaatin önemli isimlerinden Hüseyin Gülerce bu durumu “boðazýmý sýkan eli tutmayayým mý?” sözleriyle özetlemiþti.

Bakanlar Kurulu, dershanelerin kapanmasý konusunda 2 yýllýk süre verince herkes rahatlamýþtý. Ancak Cemaat’e göre kendilerini yok etmeye dönük çalýþmalar durmamýþtý. Onlara göre, birileri Cemaat’i ‘terör örgütü’ tanýmý içine sokmaya, hatta öðrenci evlerini bile terör hücresi gibi göstermeye çalýþýyordu. Ýþte bu noktada meþhur beddua geldi. Beddua etme noktasýna gelen bir kiþi karþýsýndakine elinden gelen ne zarar varsa vermek ister. Beddua, çaresizliðin ve isyanýn bir sonucudur...

***

Ýlginçtir, sadece Cemaat ve Parti deðil, sözde bu kavgayý dýþarýdan izleyenler de meseleye ölüm kalým meselesi olarak bakýyorlar. Ergenekoncular bu kavga sayesinde yeniden güçlü birer aktör olmayý umuyorlar. Muhalefet partileri ise normal yollardan elde edemeyeceklerini düþündükleri iktidarý bu kavga sayesinde elde etmeyi umuyorlar.

Ahmet Þýk bir demecinde þöyle demiþti:

“Bu savaþ gerçekten karþýsýndakini yok etmeye dönük olursa kazananý olmayacak bir savaþ. Deyim yerindeyse ‘nükleer savaþ’ olur... Bu dönemin aktörlerinin cezaevindekilerle yer deðiþtirmesi kuvvetle muhtemel.”

Þýk haklý, bu savaþ daha fazla devam ederse kazananý gerçekten olmayacak, kaybedeni ise Türkiye olacak...

***

Eþine az rastlanýr derecede ölümcül bir kavgaya þahit oluyoruz. Taraflar, çatýþmaya ölüm-kalým meselesi olarak bakýyor. Eðer varolma mücadelesi veriyorsanýz, elde avuçta ne varsa hepsini karþý tarafa fýrlatýrsýnýz. Ayakta kalma telaþýyla sýk sýk yanlýþlar yaparsýnýz, çoðu kez karþý tarafa zarar verdiðinizi sanarak kendi yararýnýza bile zarar verebilirsiniz. Bu nedenle herkese tavsiyem önce bir sakin olunmasýdýr, uzlaþma yollarý aranmasýdýr ve akil insanlarýn kolaylaþtýrýcýlýðýna müsaade edilmesidir. Mesele kimin haklý, kimin haksýz olmasýnýn çok ötesindedir...