Tansu Çiller’in buğulu gözleri...

Özer Bey’in aklından çıkmadığını biliyorum, ama Tansu Hanım bir yurtdışı seyahati sırasında aramızda geçen mükâlemeyi hatırlıyor mudur acaba?

Eski başbakanlardan Tansu Çiller TBMM darbeleri araştırma komisyonunu evinde ağırlayıp 28 Şubat (1997) sürecini kendi gözünden konuklarına anlattı; bu arada milletvekillerinin sorularına da cevap verdi. Dışarıya yansıyan gözlemlere göre, başbakan iken yaptığı bir basın toplantısında açıkladığı ‘PKK’ya destek veren Kürt işadamları listesi’ni de sormuşlar, cevap verirken gözlerinden yaşlar akmış...

Yıllar önce kendisine olabileceğini söylediğim gibi...

1998 yılı başları... TOBB’un ilk yurtdışı temsilciliğinin açılışı için Brüksel’e gidiyoruz... Açılışı Refahyol hükümetinin başbakan yardımcısı Tansu Çiller yapacak... Bir uçak dolusu işadamı ve gazeteci olarak bizler de kafiledeyiz...

Uçağa biner binmez açtığım ‘Aktüel’ dergisinde Susurluk ile ilgili göz açıcı bir değerlendirme var; Tarık Ümit adlı MİT muhbirinin Sapanca taraflarında nasıl yok edildiğini anlatan... Yanımda oturan meslektaşa dönüp, “O dönemin kapağı açılınca topun ağzına kim konulacak, biliyor musun?” diye sorup uçağın ön bölmesini işaret ediyorum... Ardından da nedenini ayrıntılı biçimde izah ediyorum...

Kendisiyle yolum sonradan defalarca kesişmiş olmasına rağmen, Özer Çiller’in belleğindeki imajım o Brüksel gezisinde donmuş olmalı ki, ne zaman karşılaşsak, “Sizinle en son o gezide beraber olmuştuk” diyor bana. Sebebi de, yanımdaki meslektaşın, yanımızdan geçerken kendisini durdurup tezimi ona da anlattırması...

Tezim şu: Susurluk’un odağında bulunan bazılarının yönlendirmesiyle yaptığı açıklamalar yüzünden Tansu Çiller’in başının ileride fena halde ağrıyabileceği... Bir MGK toplantısı sırasında konuşulanları düzenlediği bir basın toplantısında gazetecilerle paylaşmıştı Tansu Hanım; orada söyledikleri PKK ile mücadelenin en kirli döneminin başlangıcı oldu.

Ne zaman? 1993 yılı Kasım ayında...

Çiller’in 3 Kasım 1993 günü düzenlediği basın toplantısında söylediği şuydu: “Türkiye, milis hareketi niteliğine dönüşmüş ve yaygınlaşmış bir terör hareketiyle karşı karşıyadır. PKK’nın haraç aldığı işadamları ve sanatçıların isimlerini biliyoruz, hesap soracağız.”

Hesap namlu ucunda geldi. O listede yer aldığı anlaşılan bazı işadamları siyasi cinayetlere kurban gitmeye başladı: 14 Ocak 1994’te Behçet Cantürk... 25 Şubat 1994’te Yusuf Ekinci ve Altındağ Nüfus Müdürü Mecit Baskın... 28 Mart 1994’te Fevzi Aslan ile yeğeni Salih Aslan... 9 Mayıs 1994’te Namık Erdoğan... 3 Haziran 1994’te Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay... 12 Kasım 1994’te Medet Serhat... 2 Aralık 1994’te Faik Candan...

Üzerimde taşıdığım PALM cihazından tarihleriyle birlikte siyasi suikast kurbanlarının isimlerini okudukça, eşinin beni uçakta yanına oturttuğu Tansu Hanım’ın yüzünün kirece döndüğünü fark ediyordum...

Devam ettim: Cinayetlerin başlamasına sebep olan MGK toplantısı öncesinde geniş bir temizlik gerçekleştirilmişti. Güneydoğu’da PKK ile mücadelede önemli görevler üstlenmiş Yüzbaşı Ahmet Cem Ersever ve arkadaşları muhtemelen bir devlet operasyonuyla infaz edildiler... 1 Kasım 1993 günü Ersever’in kız arkadaşı Neval Boz’un, ertesi günü yakın arkadaşı Mustafa Deniz’in, bir sonraki gün ise Ahmet Cem Ersever’in cesetleri Ankara’nın üç değişik çıkış noktasında bulundu.

“Herhalde bunlara ‘tesadüf’ denilemez” diye ekleyip Tansu Hanım’ın vereceği tepkiyi bekledim... Akıllı kadın, tarihleri kafasında bir zaman çizgisine oturttu ve betinin benzi attı...

Brüksel’e ineceğimizi duyurduğunda pilot, ben hâlâ Tansu Çiller’in yanında oturuyordum. Yerime geçmeye hamle ettiğimde elimi tuttu ve kalkmama izin vermedi. Brüksel’e öylece indik...

Komisyon üyeleri sorularına cevap verirken gözleri buğulanan Tansu Çiller karşısında ne yapacaklarını bilememişler...

Acaba Brüksel’e uçarken kendisine aktardığım tezi mi gözlerinin önünden geçiriyordu Tansu Hanım? Bunu bayağı merak ediyorum.