"Ortaçað katilleri, ortaçað engizisyon mollalarý bunlar. Uygar dediðimiz bütün ülkelere gitseler tutuklanacak adamlar bunlar."
Bunlar, bir TV kanalýnda Mine Kýrýkkanat'ýn, "Âlimler Buluþmasý" toplantýsý hakkýndaki ifadeleri. Bununla da iktifa etmeyip kendini yargý yerine koyarak, bu toplantýya katýlanlarýn suç iþlediklerini, Türkiye'de böyle bir toplantýnýn yapýlmasýnýn suç olduðunu söylüyor.
Bu cesurca (!) ifadeler akýllara Tanzimat'ý getiriyor. Þimdi burada Kýrýkkanat'ý bir kenara býrakalým ve zihnimize düþen Tanzimat'ýn neleri götürdüðünü anlamaya çalýþalým.
Tanzimat'ý ilan edenler öylesine ustalýkla çalýþmýþlar ki toplumun bütün dengelerini bozmuþlar. O zamana kadar birlikte ve sorunsuz bir þekilde barýþ ve huzur içinde yaþayan toplum, birdenbire kamplara ayrýþmýþ. Komþu komþusunu düþman görmeye, herkes birbirine kinle bakmaya baþlamýþ. Tanzimatçýlar tarafýndan ekilen bu ayrýlýk tohumlarý kýsa sürede sonuç vermiþ ve koca bir devlet parçalanmýþ.
Ýslam Tarihçisi Ýhsan Süreyya Sýrma 'Tanzimat'ýn Götürdükleri' isimli kitabýnda der ki: "Kanaatimizce, Ýslam Tarihi içerisinde, iki hadise vardýr ki Müslümanýn fikrî yapýsý üzerinde olduðu kadar, inanç ve siyasi yapýsý üzerinde de fevkalade önemli tesirler yapmýþtýr. Müslümanýn þahsiyeti üzerinde o derecede menfi bir rol oynamýþlardýr ki bu akýma kapýlanlar, hiçbir zaman düþledikleri þahsiyeti bulamamýþlardýr. Bunlardan birincisi, Abbasiler zamanýnda baþlayan ve "aydýnlanma" devri diye yutturulmak istenen tercüme faaliyetleri, ikincisi de Tanzimat hareketidir."
Tanzimatçýlarýn ektiði tohumlarýn taþýyýcýlarý maalesef hala toplum içerisinde yaþýyor. Yeri ve zamaný geldiðinde de hemen genlerindeki tohumlarý yeþertip toplumu kamplaþmaya itmeye çalýþýyorlar.
Kardeþi kardeþe düþman etmek için hiç tanýmadýklarý insanlarý "terörist" olarak yaftalýyorlar. Devleti suç iþlemekle itham edip bunu da pervasýzca dile getiriyorlar.
Peki biz neden düþüncelerimizi ve fikirlerimizi güçlü bir þeklide dile getiremiyoruz?
Onlarýn bâtýlý yaymaktaki bu özgüvenine karþýlýk bizlerin, sahip olduðumuz hakikate raðmen bu sessizliðimiz nereden kaynaklanýyor? Yoksa Anadolu deyimiyle ve aðzýyla, "O senin yiðitliðin benim muhannatlýðým sebebiyledir." mi demek lazým?
Tanzimat sonrasý içimizdeki azýnlýklar hýzlý bir þekilde zenginleþirken bu toplumun asli unsuru olan bizler geri planda kaldýk. Buradaki "zenginleþme"den kastýmýz sadece maddi anlamda bir zenginleþme deðil. Ayný zamanda kültürde, sanatta yaþanan bir geliþmeden söz ediyorum.
Fransa'nýn Ýstanbul sefiri, devletine sunduðu raporda der ki: "Bizim Tanzimat'la baþlatýlan reformlardan maksadýmýz Ayasofya üzerinde parlayan Hilali indirip yerine tekrar Haçý koymaktýr." Mali yönden batýya baðýmlý kalan devletimiz Tanzimat'ýn reform adý altýnda getirdiði uygulamalarla çözülmeye, gönüllerdeki Hilal ise indirilmeye baþlar.
Baþta tiyatro olmak üzere sinema, roman ve benzeri kültürel ve sanatsal faaliyetler hep Tanzimat kýrýntýlarýnýn tutunduklarý dallar olmuþ. Kendilerini böyle ifade etmiþler. Ýfade ettikçe de cesaret bulmuþlar.
Bu yollarla kendilerini medeni insanlar olarak topluma sunarken karþý cenahý ise barbar ve geri kalmýþ olarak göstermiþler. Maalesef bu planlarý da tutmuþ. Toplumu; sanat adý altýndaki tiyatro, sinema, roman gibi ideolojik faaliyetler marifetiyle dönüþtürmüþler.
Bizler ise bu alanlara hep mesafeli durmuþuz. Gerek dini gerekçelerle gerekse bunu örf, gelenek ve ananeye dayandýrarak bunlardan hep uzak kalmýþýz. Kendimizi anlatamamýþ ve ifade edememiþiz. Bu konudaki zaaflarýmýz halen devam ediyor! Bugünlerde her ne kadar maddi anlamda zenginleþmeler söz konusu olsa da ayný zenginleþmeyi fikir ve sanat alanýnda gerçekleþtiremiyoruz.
Mesela; bir aydýr süren ve merkezi Ýstiklal Caddesi olan, "Kültür Yolu" etkinliklerinde bize ait bir tane çalýþma yoktu. Karþý cenah bir ayý dolduracak þekilde her gün kendini ifade edebilirken kadim medeniyetimize ait görselleri veya sözleri taþýyamadýk bu etkinliklere.
Tanzimat'ý, "mecburi kültür deðiþmeleri devri" diye kabul eden Mümtaz Turhan'ýn, "Batýyý memnun etme hareketi" olarak gören Engelhardt'ýn, "Batýlý bir idare þekli verme gayreti" olarak tarif eden oryantalist Kraelitz'in teþhisleri baðlamýnda; düzenlenen bu "Kültür Yolu" etkinliðine ve "Kýrýkkanat"'ýn söylemlerine bakýldýðýnda ya da Sýrma hocanýn "Batý dünyasýna açýlma ya da yaranma hareketi" tespitiyle anlattýklarýmýza bakýldýðýnda mesele daha iyi anlaþýlacaktýr.
Bunu demiþken önce Kurtuluþ Savaþýný kazanmamýzda çok büyük payý olan Kara Fatmalar gibi kadýnlarýmýzý sonra da Mine Kýrýkkanat gibi kadýnlarý hatýrlayalým, hangisi bizden?