Tarih böylesini kaydetmedi

Utanmadan şunu yazdılar: “Kayahan’ın Türkiye Müzik Ödülleri Töreni’nde yaptığı Atatürk çıkışı, akil insan Orhan Gencebay’a cevap olarak yorumlandı...”

Kim yorumladı?

Hangi sözcüklerle, hangi cümlelerle, hangi karşı argümanlarla?

Cevap yok...

Dün bir televizyon kanalında Kayahan’ı izledim.

Şunları söylüyordu: “Hayır, sözlerim Orhan Bey’e yönelik değildi. Kaldı ki, benden önce sahneye çıkmıştı; söylediklerini duymadım bile. İnternetten izledim. Bir şiirini okumuş... Benim söylediklerim, onun şiirini tamamlayıcı nitelikteydi. Farklı düşünmüyoruz.”

Bu açıklama yüzlerini kızartmaya yeter mi?

Sanmam...

Maksat, her fırsatta Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını sevdiğini söyleyen, sık sık da inançlı bir Müslüman olduğunu hatırlatan Kayahan üzerinden çözüm süreci çürütücülüğü yapmak.

Bir özür, bir tavzih, nedamet bildiren bir açıklama?

Yok...

Birkaç gün sonra şöyle bir haber yaptılar: “Orhan Gencebay’ın gidemediği Samsun’a Soner Yalçın gitti.”

Gencebay’ın Samsun’a gidemediğini nerden biliyorsunuz?

Kaç kez teşebbüste bulunmuş da, gidememiş?

Hangi girişimleri akim kalmış?

Gencebay’ı Samsun’da bekleyen tehlike ne?

Hiçbir açıklama yok... Ama Gencebay’ın “akil adamlığına” bol bol olumsuz gönderme var.

Bu spekülasyonları haber diye yayınlıyorlar ve hiç utanmıyorlar.

Kimden mi söz ediyorum?

Maocu Kemalistlerden...

Daha doğrusu, Maocu Kemalistlerin internet sitesinden...

Operasyonlarını, bu site üzerinden yürütüyorlar.

Psikolojik savaş diline vakıflar ve son derece usta atışlar yapıyorlar.

Çürütme, tezvirat, iftira, yalan haber, manipülasyon, kara çalma, lakap takma...

Bu konularda süper başarılılar.

Hani, çalışanlarından bir bölümü Silivri’de mevkuf tutulmuştu.

Halk TV’yi satın almak istiyorlardı.

Satışa direnen Baykal’a “ikna heyeti” göndermişlerdi.

Kendilerine yeterince destek çıkmayan Kılıçdaroğlu’nu da suçlamışlardı; “Adama büyük balığı getiriyoruz, oralı bile olmuyor...”

 

Bu kadar ipucu kesmediyse, devam edelim:

Kemal Kılıçdaroğlu tarafından pek beğenilen arkadaşlar bunlar.

Şef konumundaki kişi, “Düşündüğüm için içerideyim. Sokrat da düşündüğü için içeri atıldı” demiş, kendisini Sokrat’la eşdeğer tutmuştu.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Kaya gibi adam”ı hani...

Sokrat’ın ne düşündüğünü biliyoruz.

Düşüncelerinin hasılası ortada.

Kaya gibi adam ne düşünmüştü? Orası muamma işte...

Köken araştırması yapmak, toplumda sivrilmiş kişileri farklı din aidiyetine yerleştirmek, her taşın altında Sabeyatcı aramak, “okul”la “ekol”u karıştırmak, Sabetay Sevi’den bir asır önce yaşamış Aziz Mahmut Hüdai’yi Sabetaycı ilan etmek, kıyısı bulunmayan ülkelere “deniz seferleri” düzenletmek düşünmekse, “evet, çok iyi düşünüyor” denilebilir.

Fakat, merakımı muciptir.

Yakın zamana kadar PKK’yı anlayan ve kollayan yazılar yazıyorlardı.

Kürt haklarına sahip çıkıyorlardı.

BDP’yle dirsek temasını kaybetmemeye özen gösteriyorlardı...

PKK sınır dışına çekilme kararı alınca delirdiler

Ne oldu?

Ne oldu da böyle zıvanadan çıktılar?

Bize bu “radikal dönüşümün” izahını yapsınlar.

Bilelim.

Bilelim de, Neşe Düzel hanımefendinin de buyurduğu gibi, “çözüm gibi boş hayallerin” peşinden koşmayalım.