Bu yazýyý, Gýrnata'daki Bibi Remle Meydaný'nda düþündüm. Bir okurumuz ‘tarih derslerinin seçmeli olmasý’ný sormuþ. Bense o esnada, 600 yýl evvel tam da o gün, kütüphanelerden sökülüp çýkartýlan 1 milyon kitabýn, Haçlý gazabýyla yakýldýðý meydandaydým. Remle, çölde kristal þeklindeki kum tanesine deniyor. Bibi, Hatun demek. O anda sanki gökyüzü hala kýrçýl kitap külleriyle kaplýydý. Sonra baðrýþmalar, feryatlar, figanlar, meydanda yakýlan insanlar, ýrzlarýna geçilen kýzlar, akýl almaz iþkenceler... Tarih dersleri seçmeli olacakmýþ þeklinde bir söylenti mi vardý. Niçin zorunlu derslerin arasýnda olmayacaktý ki tarih... Bir sürü polemik... Okuyucularýmýz da ben de abartýyordum belki bu tedirginliði.
Abartýyorduk belki de. Veya Endülüs tarihiydi bizi hüzünlendiren. Bibi Remle Meydaný bugün, dünyanýn en çok turist çeken mekanlarýndan birisidir. Dört tarafý bar-cafe ve restoranlarla çevrili bu meydanýn her yanýndan þarkýlar, kahkahalar, danslar fýþkýrýr, hediyelik dükkanlarý arý kovaný gibi iþler. ‘La galibe illallah’ Allah'tan baþka galip yoktur yazýsý artýk bir turist eþyasýdýr. Her þey yolunda akmaktadýr.
Oysa ben; tüm bu modern zaman karmaþasýnýn içinde, kalbimin bir an için de olsa durup, üzülmesini beklerim. Beklerim ki bir an için bile olsa, Bibi Remle'den esmiþ eski rüzgarlarla titresin kalbim.
Sonra, 1492'deki katliamýn ardýndan güneydoðu istikametindeki Sierra Nevada'nýn eteklerine doðru kaçýþmýþ ve Haçlý zulmünden uzak maðaralara sýðýnmýþ, saklanmýþ Endülüs Müslümanlarýný da hatýrladým. Dünya harikasý El Hamra Sarayýnýn cennetinden sökülüp, Sierra Nevada'nýn buzul oyuklarýna gizlendikleri ilk gece çok üþümüþler midir? Öyle zannediyorum ki aslýnda hiç de ani olmayan bu istilayý, pek de beklemiyorlardý.
Çünkü kendilerine çok güveniyorlardý. Ýnsanlýða has medeniyeti, mimariyi, kimyayý, þiiri, müziði, felsefeyi o kadar yükseltmiþlerdi ki tarihe bakmaya hiç de ihtiyaçlarý yoktu! Geçiniz tarihi, ayný anda dünyada neler oluyor, mukayeseli olarak buna bakmak bile abesti, yersizdi. Sonra olan oldu. Haçlýlar kendi tarihlerini, dünyada eþi benzeri görülmemiþ bir soykýrýmla yazdýlar...
***
Tarih bizi, geleceðe hazýrlar.
Hatýradan hafýzaya, bilgiden bilince geçiþi saðlar. Söylemden eyleme, yaþantýdan tefekküre geçiþ için tarih okumak gerekir. Heyecandan hakikate, piþmanlýktan hedefe, hüzünden diriliþe ancak tarih þuuru vasýtasýyla ulaþýrýz. Tarih bilmek, bizi daðýlmaktan toplanmaya götürür. Tarih bilinciyle miskinlikten muharrikliðe geçeriz. Bireysellikten toplumsallýða, tekillikten aleme, fertten millete, yalnýzlýktan ümmete geçiþ de ancak tarih okumasýyla gerçekleþir. Yenilgiden hayata, korkudan huzura, ölümden maveraya çevriliþ de ancak tarihle olur. Bizler adaletin ve barýþýn dünya için ne kadar hayati deðerde olduðunu da, ancak tarihe bakarak anlarýz. Tarih, dünyanýn baþýndan geçendir, tecrübedir. Ve bu baðlamda; tarihten istikbale yol vardýr.
Tarih bize, þahit olmasak da büyük bir geçmiþin önünde saygýyla durmayý öðretir. Dünyada tek deðerin para olmadýðýný, parayla satýn alýnamayacak yüksek deðerlerin olduðunu da tarihtir öðüt veren bize. Tarih ruhumuzun olduðunu hissettirir. Tarih, bir kalbimizin olduðunu hatýrlatýr.
Milli ve yerli olmayý isteyen bir yönetimin, tedrisat teklifinde tarihe bir ders yükü olarak bakmak, öyle ya, her halde mümkün deðildir.