Tarih tekerrür eder mi? Etmez...

Ýster Moskova’dan bakýn, ister Pekin’den, fark etmez; Washington’dan da Ankara’dan da görünen manzara þu: Suriye’deki rejimi ayakta tutmanýn mümkünü artýk kalmamýþtýr...

Peki de, manzara bu kadar açýk seçik göründüðüne göre, Moskova ile Pekin neden ölüyü diri gibi göstermeye yarayan bir tavýr içerisinde ve BMGK’da hep ‘veto’ kartýný kullanýyor?

Soruyu zihnimde nicedir bir tedirginlik taþýdýðým için sizlere yöneltiyorum...

Zihnimde taþýdýðým tedirginlik þu: Dünya sistemi Beþþar Esad’ýn ipini çoktan çekti; Esad gidecek... Baas Partisi rejiminin de sonu geldi; o mekanizma da çözülüp daðýtýlacak... Hatta Hafýz Esad’ýn en yakýný Mustafa Tlas’ýn Paris’e sýðýnan general oðlu Manaf Tlas’tan yeni devlet baþkaný adayý da bulmuþ gibi dünya sistemi... Ancak ayný dünya sistemi bunun öncesinde sanki bir beklenti içerisinde. O beklenti de, Türkiye’nin Suriye’de daha aktif bir rol üstlenmesiymiþ gibime geliyor...

Hadi daha açýk yazayým: ‘Dünya sistemi’ dediðim güç Türkiye Suriye’ye silâhlý müdahalede bulunmadan sorunun çözülmesini istemiyor. Suriyeli PKK’lýlar... Sayýlarý her geçen gün artan kamplardaki sýðýnmacýlar... Düþen uçaðýmýz... Esad’ýn elinde kimyasal silâh bulunduðu, Lazkiye merkezli Alevi devleti kurulma projesi, PKK’nýn veya Barzani güçlerinin ‘Batý Kürdistan’ inþasý için harekete geçmesi, muhaliflere silâhlarýn CIA tarafýndan Türkiye üzerinden saðlanmasý haberleri...

Bunlar ve daha pek çok olay, Türkiye’nin sabrýný taþýrmak, teenni ve temkinin yerini acul formüllere býrakmasý için olup bitiyormuþ gibi... Þam yönetimi de Tayyip Erdoðan ile Ahmet Davutoðlu’nun sabrýný test edici kýþkýrtma amaçlý açýklamalar yaparak yangýna körükle gidiyor... Yarýn Türkiye’de bir yerlerde Suriye imzalý kanlý bir eylem düzenlenirse hiç þaþýrmayacaðým.

Ýllâ savaþan bir ülke yapacaklar Türkiye’yi el birliðiyle... Suriye’de olanlar dünya sistemine bunu saðlama yolunda iyi bir bahane teþkil ediyor yalnýzca...

Türkiye’den Suriye’ye tek bir kurþun sýkýlmasý, ya da rejimin askeri birliklerini sivil halka ateþ açmaktan caydýrma amaçlý bile olsa Türk Hava Kuvvetleri’ne ait bir uçaðýn bir kentin üzerine bomba göndermesi ülkemizin varolan olumlu imajýný bir günde ters yüz etmeye yarar. Beþþar Esad ve Baas hakkýnda bizden daha olumsuz görüþlere sahip olan kiþiler ve çevreler dahi aleyhimize dönebilir...

Yanlýþ anlamayýn, dünya sistemi bunu Türkiye’nin aleyhine olsun diye de istemeyebilir; sadece bir ‘imaj deðiþikliði’ yaþatma amaçlý da olabilir bu proje... Türkiye þimdiye kadar Arap halklarý gözünde bir ‘yumuþak güç’ olarak deðer taþýyordu; Türkiye’ye bakýp “Biz de öyle olmak istiyoruz” diyordu halklar... Suriye bulamacýna askerleriyle katýldýðý andan itibaren, Türkiye, sevildiði için örnek alýnan bir ülke olmaktan uzaklaþýr ve þerrinden korkulduðu için dediðine uyulan bir ülkeye dönüþür...

Roma Ýmparatorluðu zamanýnda da bu topraklar ‘uzak karakol’ olarak öyle bir iþlev üstlenmiþti. Þimdi de Türkiye’ye benzer bir görev düþünüyor olabilirler...

“Olmaz” demeyin lütfen; böyle bir geliþmeyle yüz yüze geleceðimiz bir oldu-bittiye doðru koþar adým ilerliyoruz gibi geliyor bana...

Umarým yanýlýyorumdur; hayatýmýn hiçbir döneminde yanýlmayý bu kadar istediðimi hatýrlamýyorum çünkü... Kendimi Birinci Dünya Savaþý öncesi Ýstanbul’da yaþayýp günlük olaylar hakkýnda kalem oynatan birinin yerine koyuyorum þimdilerde; sonunda imparatorluðun tasfiyesini getirecek korkunç bir oldu-bittiyle yenilgi tatmasý mukadder Almanlar’ýn safýna geçmiþ bir ülkeye dönüþtüðümüzü hatýrlýyorum.

Yavuz ve Midilli adlarý verilecek Goeben ve Braslau zýrhlýlarý Alman bayraklarýyla bayaðý beklemiþti Ýstanbul’da; sonra aniden Karadeniz’e açýlýp savaþa sokuverdiler Osmanlý’yý... Sadrazam iyi niyetli bir aydýn olan Sait Halim Paþa’ydý; savaþa girmeye de direniyordu.

Elbette tarih aynen tekerrür etmez; özellikle de geçmiþin deneyimlerinden yararlanýlmýþsa...