Evet, tarihe takýlýp kalamayýz elbette; ama tarih bizi hiç terk etmez ve terk etmiyor ki. Bu yüzden tarihten tamamen kopuk olarak da yaþayamayýz. Çünkü tarih, her insanýn ve toplumun çeþitli þekillerde tezahür edebilen sosyal hâfýzâsýdýr.
Etrafýný tanýmaya yeni baþlayan birkaç aylýk bebeðin bile, yanmakta olan bir sobaya elini bir kez dokundurduktan sonra, ona elini tekrar dokundurmaktan kaçýnmasýný saðlayan bir refleks hareketini yaptýran güç merkezidir, hâfýzâ. Hattâ, bu refleks, iradeli davranýþlar sergilemek durumunda olmadýðý kabul edilen diðer canlýlarda da görülür. Bu konuda, ancak, fýtraten veya sonradan ârýz olan bir hastalýkla 'zekâ engelli' olanlar ve diðer canlýlar mâzur sayýlýrlar.
*
Bunun içindir ki, karþýlaþtýðýmýz her yeni durumda, derhal hâfýzâmýzdaki kayýtlardan, tarihten bir izdüþümü çýkar karþýmýza... Ýçimizdeki bir alârm merkezi, bizi, 'Uzak veya yakýn geçmiþte, dün, þöyle olmuþtu, aman bir daha ayný duruma düþme.' diye ikaz eder.
*
Bugün, 28 Haziran 1914'ün 110'uncu yýldönümü. Ýnsanlýðýn daha önce görmediði ve bütün dünyayý ateþe veren bir büyük yangýný, Birinci Dünya Savaþý'ný baþlatan ilk kývýlcýmýn çaktýðý gün.
O halde, 110 sene önce ne olmuþtu diye hatýrlamaya ve üzerinde düþünmeye deðmez mi?
1877-78 Osmanlý-Rus Savaþý'ndaki aðýr yenilgimizden sonra, Temmuz-1878'de toplanan Berlin Kongresi'nde, Almanya'nýn güçlü lideri Bismarck'ýn baskýsýyla, Avusturya- Macaristan Ýmparatorluðu'na býraktýrýldýðýmýz ve Bosna'nýn merkezi olan Sarayevo (Saraybosna), 110 yýl önceki 28 Haziran günü Avusturya- Macaristan Ýmparatorluðu'nun Veliahdi, 65 yaþlarýndaki Ferdinand ve hanýmý Sofia tarafýndan ziyaret edilmekteydi. Ve arabalarý tam da Latin Köprüsü üzerinden geçerken. Prencip isimli bir Sýrb milisi, Ferdinand ve hanýmýna kurþun yaðdýrmýþ ve ikisini de öldürmüþtü.
*
Bu cinayet üzerine Avusturya-Macaristan Ýmparatorluðu, hemen, Sýrbistan'a savaþ açmýþ; Sýrbistan da dayýsý konumunda olan Rusya'dan yardým istemiþ; devreye Rusya girince, Almanya da Avusturya'nýn yanýnda yer almýþ; bunu Ýngiltere ve Fransa da Rusya'nýn safýnda yer almasý izlemiþti.
Evet, öldürülen, sadece 2 kiþiydi ama 30 milyonun ölümüne müncer olacak ve öncesinde böyle bir örneði olmayan korkunç bir Dünya Savaþý, kýsa zamanda þekillenivermiþti. Savaþ eski zamanlardaki gibi iki taraf arasýnda deðil, dünyadaki bütün güç odaklarýnýn tarafýný belirlediði bir büyük yangýna dönüþmüþtü.
Osmanlý da, uzun hesap ve arayýþlardan ve Enver Paþa'nýn Ýngiltere'de 20 gün süren temaslarýndan bir netice alamayýnca, savaþýn 5'inci ayýnda, Kasým-1914 baþýnda Almanya'nýn yanýnda savaþa girmiþti.
Bugünden geriye bakýnca, 'Girilmemeliydi' denilebilir, ama o dünya þartlarý içinde ve Ýngiliz emperyalizminin öncülüðündeki bütün Avrupa devletlerinin Osmanlý'yý yemek niyetinde birleþtikleri bir sýrada, o yangýnýn içinde bir taraf belirleyememek de, bir baþka bertaraf olmayý getirecekti, herhalde ve kaçýnýlmasý mümkün deðildi.
Ve o savaþýn sonunda, müttefiklerimiz olan Almanya ve Avusturya ile birlikte, aðýr þekilde yenildik.. Ve düþündürücü olaný þu ki, Filistin, 1917'de Ýngilizlerin iþgaline düþünce, müttefikimiz olan Avusturya'nýn baþkentinde halk kitleleri, 'Jerusalem (Kudüs) Müslümanlardan geri alýndý!' diye sokaklarda coþkun þenlikler yapýyordu.
O toplumlarýn sosyal hâfýzâlarý, sadece o savaþla ilgili olarak düþünmüyor, bütün bir geçmiþi göz önüne getiriyordu.
*
Çok uzaða gitmeyelim, 20 sene öncelerde de, 2003 yýlýnda, o zamanki Amerikan Baþkaný George Bush, Müslüman tarihinin en önemli merkezlerinden olan Baðdâd ve Irak'a saldýrýrken, kendisini eleþtirenlere, 'Tanrý bana, 'Git Irak'ý kurtar, özgürleþtir.' dedi, ben de öyle hareket ettim; bir yanlýþ yapmadým. Bu, bir Haçlý Seferi'dir.' diyecekti.
Ve bütünüyle iþgalci ve gaspçý durumunda olan 'Siyonist Ýsrail' isimli 'haydutlar çetesi'nce 75 yýlý aþkýn bir zamandýr, modern teknolojinin en geliþmiþ silahlarýyla Filistin topraklarýnda ve þimdi de Gazze'de sergilenen modern barbarlýk için, 'HER ÞEY'i, evet, her þeyi yapabilirsiniz diye 'yeþil ýþýk' yakan Amerikan Baþkaný Biden da, 'Burada Ýsrail diye bir devlet kurulmamýþ olsaydý bile, biz Batý dünyasý olarak, böyle bir devleti burada yine kurardýk!' diyecekti; 18 Ekim 2023 günü. Çünkü emperyalist-þeytanî güçler, Müslüman coðrafyalarýna ve halklarýna, her darbeyi vurmaya çalýþacaklardý.
Bunun için de, 'Judo-Chrétiénn / Yahudi-Hristiyan kültüründe 'Armageddon' denilen ve 'Ýyi'lerle 'Kötü'ler'in nihaî hesaplaþma' olarak görülen ve bir gün gerçekleþeceðine inandýklarý ve kendi inanç sistemlerinden gelen bir hâfýzâ kayýtlarý vardý. Elbette, 'iyi'ler kendileri; 'kötü'ler ise, köleleþtirilmeleri veya yok edilmeleri gereken bütün diðerleri.
Biz ise, o savaþ sonunda verilen çetin kurtulma çýrpýnýþlarýna raðmen, Necîb Fâzýl merhûmun 'Bir hayata çattýk ki, hayata kurmuþ pusu.' mýsraýnda iþaret ettiði üzere, sosyal hâfýzâmýzýn DNA'sý ile oynandýðýndan, o yakýn tarihimizi bile okuyamaz hale getirildik ve kendimizi, 'cellâdýna âþýk idâmlýk' misali, bizi yok etmeyi asýrlardýr planlayan dünyanýn Batý kültür ve medeniyetinin kucaðýna attýk; Müslüman halkýn baþýna lider olarak geçenlerin emperyalist hayranlýðý ve uþaklýðýnýn sürüklemesiyle.
*
Bugünlerde dünyanýn yeni ve korkunç bir savaþa sürüklenebilecek derecede buhranlý bir noktada bulunulduðuna, en çok da Baþkan Erdoðan ve Dýþiþleri Bakaný Hakan Fidan iþaret ediyorsa..
Burada, 110 yýl öncesinden bu yana yaþananlara dair sosyal hâfýzâmýzý da, daha bir düþünmek gerekiyor.