Ýlerleyen yýllarda Türkiye siyasi tarihi yazýldýðýnda, bugün rasyonelliðini kaybetmiþ aktörlerin büyük bir kýsmý bile, baðlamýný nasýl kurgularsa kurgulasýnlar, 2002 ile birlikte baþlayan dönemin “bir devrim” olduðu dillendirmek durumunda kalacaklar. Aksi takdirde, varoluþsal bir itiraza hatta nefrete dönüþtürdükleri muhalefetlerinin þiddetini ve sebebini açýklamakta zorlanacaklardýr. Öyle ki, “2002 Devrimi”nev’i þahsýna münhasýr bir fenomen olarak kayda geçmiþ durumda. Ve tedrici yapýsýyla, transformasyonun mümkün olan en gürültüsüz þekilde hayata geçmesini saðladý. Birikmiþ asýrlýk siyasal ve toplumsal enerjisiyle vesayet rejimine püskürtemeyeceði bir tazyik uygulayabildi. Taþýyýcý aktörlerinin kimliði itibariyle olabilecek en tabiî elit dönüþümüne imkân verdi.
Yaþanan devrimin neticesinde kabaca üç farklý Türkiye dünyasý ortaya çýktý. Bunlarýn baþýnda, devrimin hülasasý olarak kabul edilen “yeni Türkiye” gelmektedir. Yeni Türkiye dünyasý, 2002 Devrimi’nin neticelerinin oluþturduðu bir düzlemi de aþan gelecek perspektifine tekabül etmektedir. Bu yönüyle yeni Türkiye, ortaya koyduðu vizyonu itibariyle AK Parti’yi de aþan geniþ bir toplumsal kesim tarafýndan sahiplenilmektedir. Bu kesimin bir kýsmý, iktidarýn toplam oy potansiyelini göstermektedir. Ýktidar partisiyle oy geçiþkenliði olan bu kesim, ayný zamanda AK Parti için siyasal ve toplumsal bir tampon bölge vazifesi de ifa etmektedir. Baþka bir deyiþle, AK Parti’ye oy veren tabanda sýkýntý yaþanabilmesi için öncelikle mezkûr potansiyelin aþýlmasý gerekmektedir. AK Parti’ye oy vermeyen ama potansiyel havuzu içerisinde yer alan diðer kesimi ise büyük ölçüde rasyonelleþme süreçleri farklý sebeplerle akamete uðramýþ olanlar oluþturmaktadýr. Ýkinci dünya ise tarihsel eþzamanlama krizi eþliðinde eski Türkiye’de yaþayan aktörlerdir. Bu unsurlar; gelgitleri, zihnen eski Türkiye’de fiziken ise yeni Türkiye’de yaþamanýn gerilimleri ve elit dönüþümüyle yaþanan mevzi kaybýnýn travmalarý arasýnda bir istikamet tutturmak için uðraþýyorlar. Bu aktörlerin, oldukça sýkýntýlý olsa da oluþan yeni þartlara karþý savunma ve intibak çabalarý devam ettiði için, hipotalamus halen aktivitesini koruyor. Bu durum, sorunlu da olsa özünde krizden çýkýþ imkânlarý olduðunu da gösteriyor. Asýl sýkýntýlý kesimi ise 2002 Devrimi karþýsýnda yaþadýðý þoktan çýkamayan oldukça küçük bir azýnlýk oluþturuyor. Bu, ilginç bir þekilde devrim öncesinin en rasyonel aktörleri olarak arzý endam eden elitlerin içine düþtüðü bir durum.
Bu 2002’de donanlar, eski Türkiye’nin en ilginç unsurunu oluþturuyor. Bu güruhu tarihsel eþzamanlama krizi yaþayan unsurlardan ayýran en önemli özellikleri, 2002’nin ötesine dair bir idraklerinin neredeyse hiç geliþmemiþ olmasý. Zira 2002 Devrimi’yle siyasal donma evresine geçmiþ durumdalar. Dolayýsýyla geçtiðimiz on iki yýl boyunca yaþananlarý izah etmeye çalýþmak ya da öncesiyle bir mukayese çabasý içerisine girmenin bu kitlede hiçbir karþýlýðý bulunmuyor. Üstelik oldukça eðitimli bir sýnýfý oluþturuyorlar. Öncü aktörlerini ana akým Kemalist medyanýn oluþturduðu bu grup, ilginç bir þekilde tarihsel eþzamanlama krizi de yaþamýyor. Çünkü fiilen hipotalamus yoksunluðu; siyasetin, toplumsalýn ve iktisadýn dönüþümüyle ortaya çýkan çevrimsel etkileri denetleyen mekanizmanýn da ortadan kalkmasýna yol açýyor. Yeni Türkiye halleri karþýsýnda siyasal ve toplumsal güncelleme yapamayan bu aktörlerin, çözümü “tarihi 2002’de dondurmakta” bulduklarýnýn altýný çizmemiz gerekiyor.
Bu durum gerçekten nev’i þahsýna münhasýr bir damarýn zuhur etmesine yol açtý. Özellikle 2007 sonrasýnda mezkûr damar kendisini tamamen içine kapatýp siyasal ve toplumsal maðarasýnda inzivaya çekilmiþ durumda. Ýnþa ettikleri gettoda oldukça da huzurlular. Aksine gettolarýndan çýkmayý kendileri açýsýndan varoluþsal bir tehdit olarak görüyorlar. Oluþturduklarý ekosistemde ihtiyaç duyduklarý þeylerin tamamýnýn mevcut olduðunu düþünüyorlar. Büyük ölçüde kendi kendisine yeten bu ekosistem içerisinde kaldýkça, kendilerini güvende hissediyorlar. Yaþanan donma hali elbette ilanihaye devam etmeyecek. Ama öngörülebilir bir gelecekte cari durumun deðiþmesi için gerekli olan iç ve dýþ dinamikleri, bünyelerindeki dengeleme mekanizmasýný fiilen iptal etmelerinden dolayý tam anlamýyla bir donma haline ram olmuþ durumdalar.
Yeni Türkiye, eski Türkiye’nin tarihsel eþzamanlama krizi yaþayan aktörlerini muhatap aldýkça, hem demokratikleþmenin sürmesini saðlayacak hem de eski Türkiye’nin aktörlerinin normalleþmesine katký verecektir. Bunun olabilmesi 2002’de donanlarýn kendi çözülmelerini yaþayýncaya kadar rahat býrakýlmasýyla mümkündür. Zira eski Türkiye ile yeni Türkiye’nin yaþadýðý gerilim velut bir karþýlaþmadýr. Yeni Türkiye ile 2002’de donanlarýn çatýþmasý ise tüketici olduðu kadar anlamsýz bir gerilime de tekabül etmektedir. 2015 seçimleriyle beraber, 2002 krizini atlatamayan aktörlerin tamamý millet tarafýndan son bir tahkimata tâbî tutulacak. Bu tahkimata saðlýklý bir þekilde gitmenin yolu da, 2002 dünyasýndan çýkamayanlarýn göz ardý edilmesinden geçmektedir.